Kara Delikler, Mahremiyet ve Deneyim Üzerine
Objektiflere yakalanmak gece kulübü deneyimine önem verenlerin korkulu rüyası
Elektronik müziğin gösterişten uzak doğasına referans veren birçok gece kulübü müdavimi fotoğraf ve video çekme alışkanlığına maruz kalmanın gece hayatı deneyimlerini olumsuz etkilediğini düşünüyor.
Yazar David Cain yaşanan andan kopuk olan her grup üyesini toplu halde erişilen sosyal enerjinin “kara deliği” olarak tanımlıyor. Yoksa bugüne kadar hiç birdenbire sahnenin önünde beliren bir telefon denizi ve selfie çekmeye başlayan bir grup insan tarafından o kara deliğin içine çekilmediniz mi? Şanslısınız.
Elektronik müzik camiasının mabetleri olarak görülen Rathaus, Berghain, Trouw ve Smolna, içerisinde fotoğraf ve video çekmenin yasak olduğu ikonik gece kulüplerinden. Görüntü vermemekte direnen bu kulüpler merakları üzerine çekerek mükemmel bir pazarlama stratejisi yürütüyor gibi gözükse de ziyaretçi deneyimi açısından bakıldığında itibarları büyük ölçüde mahremiyete verdikleri önem sayesinde müşterileriyle kurduğu güven ilişkisine bağlı.
Kulüp kültürünü güçlendirmek ve tanıtmak için Berlin’de kurulan Clubcommission sözcüsü ve Creative Footprint’in kurucusu Lutz Leichsenring’e göre “Ziyaretçilerinin mahremiyetini katı bir fotoğraf yasağı politikasıyla koruyan kulüpler kişisel etkileşimi ön planda tutarak deneyim yaratmaya çalışıyor.”
Mükemmel bir etkinlik deneyimi yaşamanız büyük oranda çevrenizi saran kalabalığa bağlı. Sizinle beraber eğlenen insanlarla gerçekleştirdiğiniz anlık fiziksel ve zihinsel enerji alışverişi holistik deneyimi katlayan faktörlerin başında geliyor. Dolayısıyla dikkat dağınıklığına yol açan her hareket zincirleme bir etki başlatarak yanı başınızdaki kalabalığın deneyimini etkiliyor. Diğer bir yandan içinde bulunduğunuz anın ekran karşısındaki kişilerce içselleştirilmesi oldukça düşük bir ihtimal. Yani anın büyüsünü kaçıran o fotoğraf ve videodan ne karşınızdaki ne siz ne de yanı başınızdaki keyif alıyor.
Fairfield Üniversitesi’nde bilişsel psikoloji üzerine çalışan Dr. Linda Henkel’e göre zihin başka bir yere odaklandığında anın beyin tarafından algılanma ve daha sonrasında hatırlanma olasılığı büyük oranda azalıyor. Dr. Linda beynin yaşanan anı hatırlamaktansa bu sorumluluğu akıllı telefonlara bırakmasını “photo-taking impairment effect” olarak açıklıyor.
Bazıları için anlık deneyimlerin sosyal medya hesaplarında boy göstermeden bir anlam ifade etmediği aşikâr. İnsanın hayatı bir ekranın arkasından deneyimlemek için evrimleştiği düşüncesi tüyler ürpertici olsa da dünyayla sürekli bağlantı halinde olma bağımlılığının ciddi seviyelere geldiği bir zamanda yaşıyoruz. Akıllı telefonlar sayesinde her an ulaşılabilir olan fotoğraf makineleriyle sürekli olarak fotoğraflanmaya değecek nitelikteki anların arayışı içinde olmaktan bahsediyoruz. Anı yaşamayı bırakıp görünür ve çevrim içi, bir diğer değişle, anın elçisi olmaya çalışmaktan…
Yaygın bir davranış kalıbı haline gelen fotoğraf ve video çekme alışkanlığının yıkılması ve katı politikaların kitlesel olarak benimsenmesi yakın zamanda pek olası gözükmese de gerçek şu ki gözler ve objektifler üzerinizde değilken partilemek gibisi yok.
Spotify 'Frekans' çalma listemizi takip edin.