ÖNE ÇIKANLAR
Emrah İş: “Elektronik müzikte konfor alanı diye bir şey yok; her set, her şarkı yeni bir meydan okuma”
Emrah İş ile elektronik müzik ekosisteminin sürdürülebilirliğinden Sueños de Esperanza projelerine, Qubicon yıllarından Diamond Show’un sahne vizyonuna ve genç prodüktörlere yönelik önerilerine uzanan pek çok konuda konuştuk
Telegram kanalımıza abone olarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.
Emrah İş, 1999’dan bu yana kendi yolunu açan ve bu yolculukta birçok yeni kapı aralayan bir DJ/prodüktör. Hem uluslararası sahnelerde kazandığı deneyim hem de Sueños de Esperanza çatısı altındaki üretim motivasyonu onu bugün çok katmanlı bir sanatçı kimliğine taşıyor. Söyleşimizde elektronik müzik ekosisteminin sürdürülebilirliği, Sueños de Esperanza markası ile birlikte içinde bulunduğu projeler, Qubicon döneminden ortak prodüksiyonlara ve bireysel kariyerine uzanan yaratıcı süreçleri, hazırlıkları süren Diamond Show’un sahne vizyonu ve genç prodüktörlere yönelik önerileri dahil çeşitli konulara değinme fırsatı bulduk.
Emrah İş kimdir; DJ/prodüktör kimliğinizin temel hatlarını ve 1999’a uzanan kariyerinizde dönüm noktalarını nasıl tanımlarsınız?
1975 Istanbul doğumlu Türk DJ & Prodüktörüm. Ben müzik kariyerime 90’ların sonunda başladım; o dönem Türkiye’de elektronik müzik henüz bir alt kültürdü. Amacım sahneyi değil, kültürü yaratmaktı. Underground partilerden, ülkenin en büyük festivallerine uzanan bu yol aslında bir devrimin sessiz hikâyesidir. Benim için dönüm noktaları hep risk aldığım anlardı. Çünkü elektronik müzikte konfor alanı diye bir şey yoktur. Her set, her şarkı yeni bir meydan okumadır. Kendi şarkılarımı yaratmaya başladıktan ve dünyaca ünlü DJ’lerle aynı sahneyi paylaştıktan sonra da kariyerim ekstra bir hız kazandı tabii ki.
Türkiye’de yükselen festival ve arena prodüksiyonlarına rağmen kulüp ekosisteminde süreklilik sorunları olduğuna dair yorumlar yapılıyor. Sizce sürdürülebilirlik için organizatör - plak şirketi ve kolektifler - sanatçılar üçgeninde hangi yapısal adımlar şart?
Türkiye’de elektronik dans müziği büyük bir ivme yakaladı, bu çok sevindirici. Ancak sürdürülebilirlik, tek gecelik başarılarla değil, sahneye ve elektronik dans müziği topluluğuna uzun vadeli yatırım yapmakla olur. Organizasyonlar, plak şirketleri ve sanatçılar birbirini destekleyen bir yapı kurabildiğinde ekosistem nefes almaya başlar. Bizler bir zincirin halkaları gibiyiz; biri koptuğunda sistem düşer. Herkesin kendi çıkarından önce sahneyi büyütmeyi hedeflediği bir yapıya ihtiyacımız var. Sürdürülebilirlik, bireysel başarıdan çok ortak vizyonla mümkündür.
Bir dönem Qubicon gibi farklı projelerin içinde de yer alarak yaratıcı sürecinizde ilave sayfalar açmıştınız. Bilmeyen okurlarımız için bu gibi başka farklı müzikal projeler içinde de yer almış mıydınız?
Evet, Qubicon, Faruk Sabancı ile beraber kurduğumuz bir projeydi. Armada Music ve Spinnin’ Records’tan birçok şarkı yayınladık. Kariyerim boyunca farklı projeler ve kolektiflerle çalışmak bana yeni bakış açıları kazandırdı. Underground deneyimlerden deneysel prodüksiyonlara, kısa süreli side project’lerden uzun soluklu iş birliklerine kadar birçok farklı sahneyi ve deneyimi yaşadım. Her proje hem müzik anlayışımı hem de sahne performansımı besledi. Bence DJ ve prodüktör olarak büyümenin yolu kendi alanının dışına adım atabilmekten geçiyor.
Emrah İş kimliği dışındaki farklı projelerde yer almak size neler öğretti?
Sahne artık sadece çalmak değil; hikâye anlatmak, enerji taşımak demek. Her yeni deneyim performansımı güçlendiriyor ve sound’umu canlı tutuyor. Farklı projeler bana esnek olmayı ve sınırları zorlamayı öğretti. Kendi adımla sahnede ne yapacağımı bilmek önemli ama yan projelerde yeni fikirleri denemek, risk almak ve anlık yaratıcılığı yönetmek çok şey katıyor. Bu farklı projelerimiz tabii ki etkinlik düzenlemek ve plak şirketlerimiz için de geçerli.
Müzik üretiminizde türler arası akışkanlık dikkat çekiyor. Önümüzdeki süreçte stüdyonuzda baskın olacak müzikal yönelimler neler?
Benim için türler arasında sınır yok; önemli olan his ve enerji. Tek amacım var, o da insanları dans ettirebilmek. Stüdyoda farklı renkleri bir araya getirmeyi seviyorum. Önümüzdeki dönemde hem dans pistini hem de kulakları besleyecek bir denge yakalamak istiyorum. Her prodüksiyon izleyicide anında bir tepki yaratmalı, sahnede çaldığında bütün enerjisiyle hissedilmeli. Şarkılarımda multi-genre prodüktörlüğe devam edeceğim.
Sueños de Esperanza çıkışlı son ortak çalışmanız “NRG”nin üretim sürecini anlatır mısınız? ALP3R ile stüdyoda karar mekanizması nasıl işledi?
“NRG”, şarkının adı gibi tamamen enerji ve anlık yaratıcılık üzerine kurulu bir süreçti. ALP3R ile stüdyoya girdiğimizde karar mekanizması oldukça organikti; vocal üzerinden ilerlediğimiz bu şarkıda hem Afro Tech gücünü hem de yıllardır sürdürdüğümüz güçlü Electro House lead’lerini korumaya çalıştık. Ortak çalışmaları bu yüzden seviyorum.
Sueños de Esperanza ile ilk temasınız nasıl başladı; markanın vizyonuyla sizin müzikal yönelimleriniz nerede kesişti?
Sueños de Esperanza ile ilk temasım, Buğra Baktır’ın vizyoner bakış açısı, müzik ve Elektronik Dans Müzik sevgimiz üzerine dayalı ortak bir uyum üzerine başladı. Markanın enerjisi benim sahne ve bu kültüre yaklaşımımla birebir kesişti. Bu uyum ortak projelerimizde hem özgürce üretmemizi hem de dinleyiciye güçlü bir deneyim sunmamızı sağladı.
Hazırlıklarında belli bir aşamaya geldiğinizi bildiğimiz “Diamond Show” projesi merak uyandırıyor. Projenin kavramsal omurgası, hikâye akışı ve planlamaları hakkında ne paylaşabilirsiniz? Şimdilik “sır” olarak tuttuğunuz unsurlardan bazı detaylar öğrenebilir miyiz?
“Diamond Show”, Sueños de Esperanza ile ortak planladığınız, sahne ve müzik deneyimimi bir araya getiren yeni bir konsept. Sahne, ışık, görsel ve müzik birleştiğinde izleyiciyi tamamen başka bir dünyaya taşıyacak. Bazı sürpriz unsurları şimdilik sır olarak saklıyoruz ama söyleyebilirim ki görsel ve müzikal bütünlükle sahnede izleyiciyi bambaşka bir dünyaya taşıyacak yepyeni bir deneyim olacak.
Armin van Buuren’in İstanbul’daki en son performansında uzun aradan sonra aynı sahneyi paylaşmak sizde nasıl bir duygu yarattı? Büyük sahneler ve “global ikon”larla aynı gecede yer almak kariyer anlatınızı nasıl etkiliyor?
Armin van Buuren gibi bir ikonla aynı sahneyi paylaşmak ve onunla backstage’de fikir alışverişleri her zaman özel bir histir. Büyük sahneler kariyerinizi sadece görünür kılmaz, aynı zamanda sizi performans ve üretim açısından da sınırlarınızı zorlamaya iter. Bu tür geceler hem kendinizi hem de sound’unuzu test etmenin en yoğun hali.
Sueños de Esperanza bünyesinde başında bulunduğunuz plak şirketi departmanındaki başlıca hedefleriniz neler?
Sueños de Esperanza’deki hedefim sadece kaliteli müzik üretmek değil; aynı zamanda yeni yetenekleri keşfetmek ve onlara sahneyi deneyimleme fırsatı sunmak. Departmanda sanatçılara yaratıcı özgürlük sağlarken, müziğin global standartlara ulaşmasını ve sahnede gerçek enerji yaratmasını öncelik haline getiriyoruz. Amacımız her prodüksiyonun hem dinleyicide hem de sahnede güçlü bir etki bırakması.
Genç prodüktörlere neler önerirsiniz? Örneğin, demo paketinde aradığınız kritik göstergeler nedir? Reddedilen ama potansiyel gördüğünüz işlerle nasıl çalışıyorsunuz?
En önemli şey özgünlük. Bugün binlerce track çıkıyor ama birçoğu aynı formüllerle üretiliyor. Benim için fark yaratan prodüktörün kendi hikayesini müzikle anlatabilmesi. Demo dinlerken mükemmel mix değil, karakter ararım. Eğer potansiyel varsa, o iş reddedilmez; birlikte geliştiririz. Genç prodüktörlere tavsiyem: trendleri kovalamak yerine kendi sound’unuzu yaratın. Gerçek fark orada başlıyor.
Gerek bireysel kariyeriniz, gerekse Sueños de Esperanza çatısı altındaki projeler tarafında yakın gelecek için sizi en çok heyecanlandıran şeyler neler?
Beni en çok heyecanlandıran şey, sahne ve sanat arasında kurduğumuz köprü. Kendi prodüksiyonlarımda sürekli yeni sound’lar denemek, enerjiyi direkt sahneye taşıyacak işler yaratmak inanılmaz bir motivasyon kaynağı. Sueños de Esperanza çatısı altında ise yeni yetenekleri keşfetmek ve onları global sahnelere taşımak ayrı bir tutku; çünkü genç prodüktörler sahneye ve müziğe kendi hikayelerini katıyor. Önümüzdeki dönemde Diamond Show gibi büyük sahne projeleri, uluslararası iş birlikleri ve sınırları zorlayan prodüksiyonlarla izleyiciye unutulmaz deneyimler sunmayı hedefliyoruz. Aslında her yeni proje sadece müzik değil, bir hikâye ve enerji manifestosu gibi; izleyicinin hem kulaklarına hem de kalbine dokunuyor.
