Gece hayatı ekonomisi: Yüksek sanatçı ödemeleri dans müziğine nasıl zarar veriyor
Birçok endüstri paydaşı yüksek maliyetlerin tüm sektöre zarar verdiği görüşünde
Gece hayatı kültürü büyük bir tehlike ile karşı karşıya. Ancak bu sefer ne devletler ne de yasalar bu tehlikenin en büyük kaynağı değil. Birçok endüstri paydaşına göre gece hayatı kültürünün en büyük tehlikesi bu sıralar gittikçe yükselen sanatçı ödemeleri. Eğer maliyetler bu yönde artmaya devam ederse ekonomik bir balon oluşacağını ve büyük festivaller ile büyük sanatçılar dışında tüm endüstrinin uzun solukta geri döndürülemeyecek zarara uğrayabileceğinden endişe ediliyor.
Mixmag editörü Chandler Shortlidge ile konuşan herkes, sanatçı maliyetlerinin gereğinden fazla olduğu konusunda hemfikir ama bunun kimin sorumluluğu olduğu konusunda fikir ayrılıkları bulunuyor. Berlinli DJ, prodüktör ve plak şirketi sahibi Ben Rau'ya göre orantısız dağılım bu problemin kaynağı. ''Yüksek ödeme alabilen sanatçılar müzik endüstrisinin sadece yüzde 1'ini oluşturuyor'' diyerek vurguluyor. Pretty Pretty Good'dan Dan Summer'a göre ise sanatçı ajanslarının eskiden olduğu gibi organizatörler ile pazarlık kapılarını kapatması ve sadece yüksek para ödeyen organizatörler ile çalışması kültürün kendisine zarar veriyor. ''Bu maliyetlerde küçük ama iyi işler başaran organizatörlerin hayatta kalması mümkün değil. Pazarlık kapılarını kapattığınızda onlara yok olmaktan başka çare bırakmıyorsunuz'' diyor.
Posthuman’dan Josh Doherty ise sponsorlu festival ve etkinliklerin şişirilmiş ücretler ödeyerek sanatçı ajanslarının beklentilerini yükselttiğini ve artık ajansların belirli ücretlerin altında çalışmadığını ifade ediyor. Fabric'ten Andy Blackett ise birini suçlamak yerine tüm sektörü kırılma noktasına taşımakta herkesin bir parmağı olduğunu söylüyor: ''Sektörün bu hale gelmesinden hepimiz sorumluyuz. Tek bir kişiyi suçlayamazsınız.''
Değişen Küresel Pazar
Geçtiğimiz on yılda dans müziği için çok şey değişti. IMS Business Raporu’na göre, endüstrinin değeri 2012'de 4 milyar dolar iken 2023'te 11.3 milyar dolara yükseldi. Dans müziği şimdi dünya çapında 2 milyardan fazla dinleyiciyle dünyanın en popüler türleri arasında başlarda. DJ'ler büyük şirketlerin marka elçisi haline geldiklerinden de dolayı pazarlama tarafındaki harcamalar da yüzde 30 oranında büyüme gösterdi. Bu da yeni kitlelere ulaşarak sürekli büyüme gösteren bir dans müzik endüstrisi fenomenini oluşmasına yardımcı oldu. Rau'ya göre bu fenomen 'orta kademe DJ'ler için seyahat etme imkanlarını artırırken dolaylı yoldan düşen şarkı gelirleri ve alternatif gelirleri azalan tüm sanatçılar daha yüksek paralar talep etmeye başladı. Bu da problemin kendisini doğurmaya başlamış oldu.''
2013 ile 2017 yılları arasında yüzde 1 küçülen İngiltere kulüp sektörü geçtiğimiz yıl yüzde 21 küçülme gösterdi. New York'taki Output, Miami'deki Heart, Rotterdam'daki BAR, Paris'teki Batofar gibi ikonik mekanlar da bu trendi takip etmek zorunda kalarak kapandı.
Belki kulüplerin kapanmasının arkasında sadece bu olmayabilir ama artan kiralar, festivallerle rekabet, sosyal faktörler ve artan sanatçı ücretleri kapanmaların artmasında direkt rol oynayan faktörler. Blackett, ''Her geçtiğimiz gün kulüplerin bir bilet satmak için yapması gereken harcama artıyor. Bunu bazı sanatçılar ve ajansları ne yazık ki anlamıyor. Sektörün içine yeni yeni giren ajanslar sürekli olarak sanatçılarının daha fazla para edeceği konusunda korkunç bir rüyaya kapılmış durumda. Çoğundan duyacağınız şey geçen yıl ''soldout'' yaptık bu yıl daha yüksek para talep ediyoruz gibi söylemler oluyor. Farkında olmadıkları şey ise mekanı onların soldout yaptığı değil organizatör ve mekanların kendi çabalarıyla bunu yaptığı. Geçtiğimiz yıla göre organizatör ve kulüplerin pazarlama bütçesi iki katına çıktı. Halihazırda pazarlamaya iki kat para harcarken ajansın bu başarıyı kendilerine mal edip daha da yüksek paralar istemesi hayal kırıklığı.''
Ana Sanatçı (HEADLINER) Kültürü
Blackett'ın bir diğer eleştirisi ise doygunluk seviyesinin çok yüksek noktalara ulaşarak dans müziğin sıkıcı bir hale getirilmesi. ''Beş yıl geriye gittiğinizde Fabric gibi birkaç yer vardı. Çoğumuz kendi konseptlerimizi ve gecelerimizi geliştirmiştik. Şimdi sektöre baktığımızda her hafta sonu Printworks'te, Tobacco Dock'ta ya da Hırvatistan'da ya da Ibiza'da büyük bir festival görmeniz mümkün. Hepsinde de aynı sanatçılar çıkıyor. Özgün bir iş kalmamaya başladı.''
Ben Rau ve Eric Cloutier, orta kademe sanatçıların ana sanatçıya ödenen yüksek fiyatlar yüzünden çok zorluk çektiğini düşünüyorlar. ''Headliner kültürü oluştuğundan beri o sanatçılara ödenen fiyatlar arttığı için organizatörler orta kademeli sanatçıları da programa ekleyip finansal risk almak istemiyorlar. Bütçenizin yüzde 80'ini tek bir sanatçıya ödediğinizde geriye kalan orta kesimi ekonomik anlamda yok etmiş oluyorsunuz.''
Rye Wax'ın sanatçı satın alma direktörü Rachael Williams'da Rau ve Cloutier'ı destekliyor. ''Bu kadar yüksek ücretli sanatçıları topladığınızda biletlerinize yansıtmak zorundasınız. İnsanlar da o paralardan biletler alınca sadece bildikleri isimleri görmek istiyorlar. Bu da hem sanatçı hem de ekonomik anlamda farkların büyümesine neden oluyor. Elektronik müziği sadece belirli bir kesimin erişebildiği bir olay haline getirmek zorunda kalıyorsunuz. Küçük organizatörler daha fazla para kaybetmeye, büyük organizatörler ise daha fazla para kazanmaya başlıyor. Günün sonunda ise ortaya kocaman bir balon çıkıyor. Bu sektör için göz ardı edilmemesi gereken bir tehlike.''
Dışarı çıkmanın artık bu kadar pahalı olmasının birkaç nedeni var. Yüksek maliyetli bir DJ sahne aldığında ve bu kulüp bütçesinin yüzde 80'inine yaklaştığında bu paranın bir yerden geri dönmesi gerekiyor. Bu da direkt olarak tüketiciye yansıyor. Blackett, ''Mevcut sanatçı bütçeleriyle kapı ücretlerimizi düşürmemiz mümkün değil. Bunu yapmak intihar etmek ile aynı olur. Kulüplerin festivaller ile aynı ücretleri ödemesini beklemek teorik olarak hata. Bir yerde belki 800-1500 arası bilet satıyorken diğer yanda 5000 üstü bilet satıyorsunuz ama aynı ücretleri talep ediyorsunuz. Bunun mantıklı bir açıklaması yok.''
EXCLUSIVITY (Ambargo) Teklifleri*
*Sanatçının belli tarih aralıklarında organizatör ve ajans tarafından belirlenen şehir veya alanın içinde başka bir performans sergilememesi için yapılan anlaşma türü.
Williams ve Sumner, ambargo anlaşmaları yapılmazsa, küçük organizatörlerin daha kolay hayatta kalabileceğine inanıyor. Büyük organizatörlerin küçükler karşısında kolayca fiyat yükseltebildiğini ve fiyat yükselttiği için de aylarca etkin olabilecek ambargo teklifleri sunduğunu söylüyorlar. Williams'a göre ambargonun yararları sektör için soru işareti. ''200 kişilik bir mekanda büyük bir isim görmek isteyen ile 5000 kişilik bir alanda aynı DJ'i görmek isteyen hedef kitle farklı. Büyük organizatörlerin çıkarlarını korumaya çalışmasını anlayabiliyorum ama baktığınızda bunun sonu tekelleşmeye gidiyor.''
Bunun yanı sıra, komisyonlarından ödün vermek istemeyen ajanslarla çalışmak küçük organizatörlerin zorlandığı konulardan biri. Williams, ''Sanatçı ajanslarının anlayışlı olmasını diliyorum ama ne yazık ki bir çoğunun tek umurunda olan para. Şartlarınız ne olursa olsun sizden yüksek ücretler talep ediyorlar. Bunu yaptığınızda sektöre girmeye çalışan potansiyel genç ve dinamik organizatörlerin de önünü kesiyorsunuz. Bu yüzden gece hayatı farklı kesimlere hitap edemeyecek şekilde daralmaya ve standartlaşmaya başlıyor. Yüz kişilik bir kapasiteniz varsa bir sanatçıya bin dolar harcayamazsınız. Ve bu birçok organizatörün ajanslar karşısında karşılaştığı bir durum. Çoğu yeni organizatör kendini kurtardığında ve amorti ettiğinde bundan mutluluk duyuyorlar. Bu da delilikten başka bir şey değil.''
Sadece Para ve İş Odaklı Kafa Yapıları
İşini hakkıyla yapmaya çalışan ajanslar ise yok değil. POLY. Artists bunlardan biri. Kurucu ortaklardan Keira Sinclair eğer organizatörler beklenilen bütçenin aşağısını teklif ediyorlarsa onlarla orta yolu bulmak konusunda çalışıyoruz. Neden bu parayı ödeyemediklerini soruyor ve durumlarını anlamaya çalışıyoruz. ''Organizatörlere etkinliklerdeki gelir projeksiyonları ve maliyetlerini içeren bir bütçe hazırlamalarını istiyoruz. Böylece işin içinde olan herkes için adil bir çalışma şartı hazırlamak konusunda çalışabiliyoruz. Kapitalist bir toplumda yaşadığımız aşikar bu yüzden sanatçı maliyetleri belirlenirken o şehrin sosyal ve ekonomik durumu da bizim için önemli bir faktör oluyor. Genelde para kazanmak için bunu yapmayan radikal yeraltı partilerini desteklemeye çalışıyoruz.''
Sumner iş odaklı zihniyetin sanatçı ve organizatörler arasındaki gelenekselleşmiş sadakat ve güven duygusunu da yok ettiğini düşünüyor. "Geçmişte sonradan yıldızı parlayan ama o an için bilinmeyen sanatçılar için risk aldığınızda ajanslar sizi uzun solukta bunun için ödüllendirir, ilerleyen yıllarda daha uygun maliyetlerle iş yapmanızın önünü açarlardı. Şimdi ise durum böyle değil. Ajanslar sadece daha fazla para verenin peşinden koşuyor."
Diğer bir yandan tüm sektör DJ'lerin ve ajansların hakettiği fiyatları alıp, pastadan adil paylaşımlarını alma konusunda hem fikir. Sanatçıların emeklilik paketi olmadığını düşündüğünüzde halihazırdaki finansmanlarını güçlendirerek geleceği düşünmeleri normal. Sadece gelecek açısından değil, iş yükü olarak baktığınızda da DJ'lerin artık sadece DJ'lik yapmadığı da düşünüldüğünde arka planda yaptığınız her işin karşılığını almak istiyorsunuz. Yorgunluk ve zihinsel problemler de bunun cabası.
''Başarılı olarak nitelendirebileceğim tüm sanatçılar Pazartesi-Cuma günlerini stüdyoda müzik yaparak geçiriyor. Cuma akşamı ise şov için yola çıkıp belki de Pazartesi'ye kadar evlerine dönmüyorlar. Baktığınızda 7 gün boyunca hiç durmayan bir işten bahsediyorsunuz. Bu yüzden de emeklerinin karşılığını bir an önce almak istemelerini normal bulabiliyorum.'' diyor Sinclair.
Ben Rau ise “Sevdiğimiz bir şeyi yaparak bir hayat kazandığımız için çok şanslı olduğumuz gerçeği var. Ancak normal bir iş yapmadığımızı da insanların bilmesi gerekiyor. En tepedekinin finansal kaygıları olmayabilir ama DJ'lik yapmak için yarı zamanlı bir işten arttırdığınız tüm parayı harcıyorsanız kimsenin size finansal anlamda endişelenmeniz gerektiğini söylemesine izin vermemelisiniz.'' şeklinde ifade ediyor.
Bu baskı duygusu, ajanslar, sanatçılar ve sanatçıların menajerlikleri arasında tansiyonu yüksek bir ortam oluşmasına neden oluyor. İsmini vermek istemeyen bir ajans temsilcisi,''Artık çoğu sanatçı için ana gelir kaynağı performansları. Bu da ajansları daha çok baskı altına sokuyor. Daha çok baskı daha çok çalışmayı getiriyor. Bu da ajansların da çalışmalarının karşılığını beklemesiyle doğru orantılı olarak fiyatların yükselmesine neden oluyor. Burada sadece topu ajanslara atmak sorumluluktan kaçmak olur.''
Sanatçılar açısından baktığımızda ise senaryonun derinlerine inmek gerekiyor. Çünkü günün sonunda kazandıkları para çok gibi gözükse de ortalama bir ajans yüzde 15, ortalama bir menajerlik yüzde 20 alıyor. Toplam ücretin yüzde 35'i sadece buraya gidiyor. Bir de son zamanlarda popülerleşen ''landed fee'' anlaşmaları var. ''Landed fee'' bir sanatçının kendi seyahat masraflarını karşılaması anlamına geliyor. Eğer iyi bir menajeriniz yok ise ''landed fee''lerden para kaybetmeniz bile mümkün.
Eric Cloutier ise tüm bu olanları rahatsız edici şeklinde nitelendiriyor. ''Eğer birisi iki saatlik bir set için 50,000 Euro talep ediyorsa gerçekte kazanan kim?'' sorusunu soruyor. ''Bu paralar ödendiğinde organizatör diğer taraflardan para kısmaya başlıyor. Böylece seyircinin alabileceği deneyim minimuma inmeye başlıyor.''
Peki neler yapılarak dans müziği içinde olduğu balondan kurtulabilir?
Riski ve Başarıyı Paylaşmak
Kaldıraçlı ödeme sistemi şu an için sektörün en önemli cevabı olabilir. Minimum sanatçı ücreti ödemeleri ajansların işini kolaylaştırsa da hem ajanslar hem de sanatçı menajerlikleri bu konuda daha esnek olmalılar. Bir diğer nokta ise sanatçıların kendilerine gelen teklifleri değerlendirmeleri konusunda daha aktif rol almaları. Birçok sanatçı kendilerine gelen tekliflerin çoğundan habersizler ve belki de bu yüzden dans müzik kültürünü geliştirme olanakları olan daha küçük ölçekli etkinlikleri bilmeden pas geçmek zorunda kalıyorlar. Berlin’deki Paloma Bar’da küçük aylık partiler düzenleyen Cloutier, ''DJ'lerinin çoğunun ajans ile organizatör arasında neler olup bittiğini bilmediğine eminim. DJ'lerin basit şekilde bile olsa işin yapısını kavramaya ihtiyaçları var. Çünkü şu an onlardan da daha fazla kazanan ajanslara ve menajerliklerle çalışıyorlar.''
Başka bir ismini vermek istemeyen ajans temsilcisi DJ'lerin aldığı paraların hakları olduğu görüşünde. ''Eğer organizatör sizin sanatçınız üzerinden çok yüksek kar marjları elde ediyorsa bu gelir mutlaka paylaşılmalı'' diyerek görüşünü belirtiyor. Ancak bu da belki de hiç bir sektörde olmayan bir dilemma ortaya koyuyor. ''Başarı paylaşılırken neden ajanslar, menajerlikler ve sanatçılar aynı şekilde riskleri paylaşmak konusunda da ellerini taşın altına sokmuyorlar?'' diye soruyor Blackett.
Fabric'te, Blackett’in çözümü ise kaldıraçlı ödeme sistemi. Sanatçının normal beklentisi 7000 pound ise Fabric ona 4000 pound öneriyor. Eğer mekan soldout olursa 7000 yerine 10.000 pound alıyor sanatçı. Eğer mekan yeteri kadar dolmaz ise kulüp 3000 pound aşağısında ödeme yaptığı için otomatikman riskleri sanatçı ile paylaşmış oluyor. ''Bu şekilde sanatçının da bu şov için yeteri kadar efor koyacağından emin olabiliyoruz. Kendisi de iyi bir performans ortaya koyduğunda daha fazla kazanacağını bildiğinden dolayı tüm paydaşlar riski ve başarıyı paylaşmış oluyor.
Fabric geçmişi olan bir mekan olduğundan dolayı bunu ajanslara kabul ettirmesi kolay olabilir ama diğer organizatörler ve mekanlar için dürüst iletişim kurmak önem teşkil ediyor.
Açık İletişim
Blackett organizatörlerin birbiriyle konuşması gerektiğini ve daha yüksek ödemelerle tekelleşme çabasında olan organizatörler karşısında bir araya gelinmesi gerektiğini düşünüyor. Londra'da son zamanlarda bunun oluşmaya başladığını da ifade ediyor. ''Rekabet ediyor olabiliriz, ancak hepimiz birbirimize bar gelirinin ne kadar olduğunu, kaç bilet sattığımızı ve sanatçıya kaç ödediğimizi aktarıyoruz. Zamanında yeteri kadar bu konuda yarıştık ama bu sürdürülemez hale geldi.
Diğer tarafta ise organizatörlerin ajanslarla çok açık bir şekilde iletişim kurması gerektiği görüşünde Blackett. ''Eğer ajanslara şovunuz soldout olmadığı halde soldout oldu diyorsanız bir sonrakinde daha yüksek sanatçı ödemeleri yapmak zorunda olduğunuzu aklınızdan çıkarmayın. Ajanslara karşı dürüst olun.
Sektörün Kontrollü Büyümesi
Yazımızın başında da değindiğimiz gibi sektörün dengesiz bir biçimde büyüme göstermesi Amerika'da 2008 yılında gerçekleşen ''Mortgage Balonu''na benziyor. Blackett'a göre ''toplu bir yıkım'' yaşanması an meselesi. Sumner da aynı fikirde. ''Açıkçası dans müziği artık son büyüme adımlarını yaşıyor. Bu işte çok fazla arz ve çok fazla talep var, bunu anlıyorum. Ancak bunun sürekli böyle sürmeyeceğini anlamamak için gerçeklere gözlerinizi kapamış olmanız gerekiyor. Çöküş altta başlarsa bundan üstler de etkilenecektir her krizde olduğu gibi. Eğer küçük organizatörler kaybolursa sektörün çöküşü çok kolay olacaktır.''
''Küçük kulüpler olmadan, ajanslar ve sanatçıları belli bir noktada ücretlerini düşürmek zorunda kalacaklar. Sonuçta her hafta sonu festivalde çalmanız mümkün değil'' diyor Blackett. ''Yeraltı kültürü daha da genişleyecek. Şu an dans müziği olması gerektiği duruşu kaybetmiş durumda. Bunu tekrardan kazanmamız gerekecek.''
Dans müziğinin yeraltı köklerine dönüşü bazılarına çekici gelebilir. Ancak, elektronik müzik ekosistemine şişirilmiş sanatçı ücretleri, gereksiz ambargo anlaşmaları ve headliner kültürünün yaratacağı yıkımın toparlanması yıllar alabilir.
Bu yüzden tüm sektör paydaşlarının bir an önce herkes için çok geç olmadan aksiyon alması gerekiyor.
Furkan Kılıçaslan'ı takip edin.