Kerala Dust: 'Tek düşündüğümüz kendimizce en iyi müziği ortaya çıkarabilmek'
14 Şubat'ta Klein Phönix sahnesine çıkacak Kerala Dust üçlüsü sorularımızı yanıtladı
14 Şubat’ta Klein Phönix sahnesinde canlı performanslarıyla müzikseverlere unutulmaz bir gece yaşatmaya hazırlanan, müziklerine yetiştikleri şehir Londra'nın karakteristiğini yansıtan, elektronik müzik ve geleneksel besteleri arasında köprü kurmayı hedefleyen genç ve dinamik üçlü Kerala Dust, yaklaşan İstanbul şovları öncesi sorularımızı yanıtladı. Ed, Lloyd ve Harvey üçlüsünden oluşan Kerala Dust'la ilk müzik çalışmaları 'Motions' ile şekillenen kariyer başlangıçları, sahnede ve stüdyodaki uyumu yakalama biçimleri, müziğe felsefi bakış açıları, Meksika'da gördükleri hayalet ve İstanbul sevgileri dahil pek çok konuda sohbet etme imkanı bulduk.
Kerala Dust nasıl hayat buldu? Sizin için özel bir anlamı olduğunu düşündüğümüz, 2016 yılındaki ilk çalışmanız ‘Motions’ ile sonuçlanan süreçten bahseder misiniz?
Gerçekten de bizim için çok özel zamanlardı diyebiliriz. Güneydoğu Londra’da 7 müzisyenin olduğu bir evde beraber yaşıyorduk. Her odadan farklı bir enstrüman sesi ya da müzik geliyordu. Ambient, techno, indie-rock, adını ne koyarsanız... İlk başlarda hepimiz için anlam ifade eden ortak bir müzik yapma konusunda zorlanıyorduk. Tartışmalarımız, çılgın partilerimiz, muhteşem yemek menülerimiz ve 7/24 susmayan müzikle dolu bir periyottu. O evdeki zamanlarımız sona erdi tabi ki ama eminiz hiç birimizin unutmayacağı anlar olacak. ‘Motions’ çalışmamız da işte tam da böylesine bir ortamda, Londra’nın enerjisinin tadını çıkardığımız, prodüksiyonu gerçek anlamıyla öğrenmeye çalıştığımız bir dönemde ortaya çıktı.
Projeleriniz içerisinde belirli bir süreç paylaşımı yapıyor musunuz? Şarkı yazımından prodüksiyona ve performanslarınızdaki görev paylaşımına kadar bu birlikteliği nasıl idare ediyorsunuz?
Ed, ekipte müziği üreten, yazan ve düzenleyen üyemiz. Lloyd ekibimizdeki gitarist, Harvey ise piyanistimiz. Ed’in yazdığı kompozisyonları canlı olarak yeniden yorumluyor ve eşsiz parçalara dönüştürüyor anlık olarak. Parçaların prodüksiyonu Ed’in yatak odasındaki stüdyosunda yapılıyor. Berlin’de bir stüdyodan çalışma için teklif aldık ama kendi adımıza tatmin olacağımız bir müzik üretmek için bildiğimiz bir yerde biz bize olmayı tercih ediyoruz. Bu da en azından şimdilik Ed’in odasındaki küçük stüdyosu gibi görünüyor. Üretim sürecine genelde gitar riff’i, groove ya da synth melodisi ile başlıyoruz. Vokal yazmak için alan bulduğumuzu hissedene kadar da denemeye devam ediyoruz. Muhtemelen başladığımız işlerin yüzde 80'ini çöpe atıyoruz ama her taslak çalışmamızdan bir şeyler saklayıp canlı performanslarda kullanmaya gayret gösteriyoruz. Bazı parçalar asla bitmese bile performanslarımızda onlardan kesitler duymanız mümkün.
2017'de çıkardığınız ‘Late Sun’ kısaçalarınızdaki parçanız ‘Nevada’ bu zamana kadar diskografinizde en çok satan ve en çok dinlenen parça. ‘Nevada’yı yaratırken böyle bir başarı bekliyor muydunuz?
‘Nevada’nın uzunca bir hikayesi var. Ed’in Londra’da bodrum katındaki küçük yatak odasında parçanın düzenlemesini yaptığını ve daha sonrasında salona gidip ev arkadaşlarımızın düşüncelerini almak için hoparlörlerde test ettiğimizi hatırlıyoruz. Parçanın bittiğine inandığımız gün Soundcloud’a yükledik ve dinlenme sayıları birden kendi kendine çığ gibi büyüdü. Bir yıl sonra Laut & Luise plak şirketinden plak olarak da çıkardık.
Diğer sorunuza gelince, başarı önceliğimiz değil. Tek düşündüğümüz kendimizce en iyi müziği ortaya çıkarabilmek. “Başarı” zaten bizim kontrolümüzde olan bir şey değil, buna dinleyici karar veriyor. Aslına bakarsanız az dinlenme istatistikleriyle “başarısız” sayılabilecek pek çok eser, sanatsal anlamda çok kaliteli bulduğumuz, ustalıkla ortaya konmuş nitelikte çalışmalar.
Modern hayatın acılarından güzelliklerine, çeşitli konulardaki felsefi soruların yanıtlarını müzik aracılığıyla bulmaya çalıştığınızı biliyoruz. Geçen yılki kısaçalarınız ‘Magdalena’yı takip edecek olan ve şimdiye kadarki en uzun soluklu, en tutkulu çalışmanızı bu yıl piyasaya çıkaracaksınız. Bu projenizde de felsefi açıdan belirli bir çıkış noktanız var mı? Albüm çalışmanızın çıkış tarihi belli oldu mu?
Sanırız tüm dünyadaki insanlığın içinde olduğu bir çapraşıklığa derinlemesine bakış açısıyla yaklaşmaya çalıştığımız bir arka planı var yeni çalışmamızın. Hepimiz çoklu kimliklerimiz ve çoklu benlik algılarımız arasında yönümüzü bulmaya çalışıyoruz. Bir yandan her şey parmaklarımızın ucunda ancak verdiğimiz tek bir karar hepimizi çok yalnız kaldığımız bir duruma sürükleyebiliyor. Bu çalışmayı oluştururken birkaç kitaptan oldukça etkilendik. Roberto Bolaño’nun 'The Savage Detectives’, Thomas Pynchon’un ‘Gravity’s Rainbow’ ve Cormac McCarthy’nin ‘The Border Trilogy’ kitapları bunlardan bazıları. Kafanızı durmadan allak bullak eden, ama sonrasında tüm o soyut keşmekeşin ortasında saf güzellikle dolu anlar yaşatan kitaplar… Bu düşünce biçimi, bizi biz yapan ve üzerimizde muazzam etkisi olan insani özelliklerimiz üzerine sorgulamalarımızı da içeriyordu. Yeni çalışmamızdaki parçaların miksajını yapıyoruz, bundan altı ay kadar sonra çıkmış olacağını öngörüyoruz.
Sosyal medyada paylaştığınız bir notta, Meksika’da bir hayalet gördüğünüzü söylemiştiniz. Orada tam olarak neler oldu?
Mexico City’ye üç saat uzaklıktaki San Miguel de Allende şehrinde eski bir çiftlikteydik. Turnemiz esnasında birkaç gece konaklayacağımız bir arkadaşımızın evine gelmiştik. Tarif etmesi gerçekten kolay değil, aynı zamanda gördüğümüz şeyin gerçek olamayacağını da hissetmiştik. İlk gece Ed, yatak odasının açık olan kapısının önünde eski, kahverengi elbiseli, sanki 1890’lı yıllardaki Meksika çiftlik hayatını anlatan bir filmden çıkmış bir kadın gördü. O an korkutucu bir ortam oluşmadı çünkü melankolik bir yüz ifadesi ve sakin bir görüntüsü vardı. Ed’e birkaç saniye baktı ve yürüyerek uzaklaştı. Sonraki gün Harvey de aynı kadını gördü. Ayrıca Meksikalı arkadaşımız Klaudia da aynı elbiseler içinde bir kadını rüyasında yatağının karşısında sakin bir şekilde kendisine bakarken gördü. Çok tuhaftı bu yaşananlar ancak kesinlikle korkutucu değildi. O günden sonra belki de hayaletleri yanlış biliyor olabileceğimizi düşünmeye başladık. Sanırız hayaletler güvenli bir ortam buluncaya kadar etrafta gezip dolaşan huzursuz enerjilerden ibaret.
Bu aralar Netflix’teki favori dizi ve filmleriniz neler?
Nick Cave’in muhteşem müzikleriyle katkı sunduğu 'Hell or High Water' son zamanlarda Netflix’te izlediğimiz muhteşem bir film. 'Uncut Gems' de hakikaten hayranlık uyandırıcı bir filmdi. Netflix’te olmayan filmlerden, Jia Zhangke’nin Çin yapımı filmi 'Ash is Purest White’ı da öneririz. Sinematografisi inanılmaz. HBO kanalındaki 'Chernobyl' ve 'Succession' ise son zamanlarda büyük beğeniyle takip ettiğimiz diziler arasında.
Dört kıtada performans sergileyen bir üçlü olarak 2018’den itibaren Avrupa ve Asya kıtaları arasında bir köprü olan İstanbul’da da çalma fırsatınız oldu. Sayılı günler kalan bir sonraki İstanbul şovunuz kapsamında Klein Entertainment’ın yepyeni mekanı Klein Phönix’te olacaksınız. Neler hissediyorsunuz?
İstanbul’da çalmak her seferinde bizim için çok özel olmuştur. Başka bir şehirde hissedemeyeceğiniz bir enerjisi var. Müzisyenler olarak karşınızdaki insanları nereye sürüklemek isterseniz oraya taşıyabileceğiniz bir özgürlükte hareket edebiliyorsunuz; deneysel ilerleyip müziğinizi sıra dışı bir biçimde sunsanız bile insanlar sizden kopamıyor. Bu o kadar da sık karşılaştığımız bir durum değil. Klein ekibi ile birkaç yıldır arkadaş gibiyiz, ailemize geri dönüyormuş gibi hissediyoruz. Klein ekibindeki dostumuz Hemi bizi şovlardan önce İstanbul’un en iyi restoranlarına götürüyor. İstanbul mutfağı, İngiltere’de alıştığımız yemek düzeniyle kıyaslanırsa kesinlikle bambaşka bir seviyede. Tüm baharatlar ve yağlar dahil bütün malzemeler o kadar ustaca seçiliyor ki, İstanbul, yemek düşkünü müzikseverler için tam bir cennet. Bu hafta sonu orada olmak için sabırsızlanıyoruz.
Kerala Dust, Pandemic Event ve Klein Entertainment iş birliğiyle gerçekleşecek etkinlik kapsamında 14 Şubat gecesi Klein Phönix sahnesinde olacak. Laetizia ve Menachem 26'nın da sahne alacağı etkinliğin biletleri ve ayrıntılı bilgi için bu sayfayı ziyaret edin.
#Frekans çalma listemizi Spotify'da takip edin.