Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Manu Gonzalez ve Anna Tur Mixmag Türkiye'ye Konuştu

İkili b2b performanslarıyla bu yılki Uluslararası Müzik Zirvesi'nin (IMS) kapanışını yapacak

  • RÖPORTAJ: OZAN TEZVARAN | ÇEVİRİ: SEREN SARI
  • 1 Mayıs 2019

24 Mayıs Cuma günü İbiza'nın Dalt Vila bölgesinde bu yıl 12'ncisi gerçekleşecek olan Uluslararası Müzik Zirvesi (IMS), elektronik müzik endüstrisine ilişkin çeşitli panellere ve DJ performanslarına ev sahipliği yapacak. 2019 edisyonunda mental sağlık ve çeşitliliği öne çıkaracak zirvede performans programının kapanışı İspanyol sanatçılar Anna Tur ve Manu Gonzalez ikilisinden gelecek. Çok özel bir b2b performansa hazırlık yapan ikiliyle zirve öncesi bir araya gelme fırsatı yakaladık.

Elektronik müziğe olan ilginiz nasıl başladı? Dalga formlarını kullanarak bir hikâye anlatıyorsunuz. Şu sıralar size neler ilham veriyor?

ANNA - İbiza'da biriktirdiğim anılardan ve ailemden ilham alıyorum. Aslına bakarsanız müzik hislerden ibaret. Prodüksiyon aşamasında ve sahnedeyken o anki hislerimi yansıtan özel sound’lara yer vermeye çalışıyorum. Gözlerimi kapatıyorum ve tüm hislerimi beni dinleyen kitle ile paylaşıyorum.

MANU - Küçükken evde davul çalan abime doğaçlama olarak eşlik eder, İbiza’lı rapçiler ile sokaklarda freestyle yapardım. Kendimi bildim bileli hayatımda müzik var. Bir gün müzikle ilgili bir şeyler yapacağımdan emindim. 16 yaşıma geldiğimde okulla pek aram olmadığını ve müziğe olan tutkumu gören babam bana dönemin efsanevi plak dükkânlarından birinde, Discos Delta Ibiza’da, iş buldu. O dönem elektronik müzikte bir efsane haline gelmiş ve yolu İbiza’ya düşmüş isimlere plak satıyor, dünyanın dört bir yanındaki plak şirketlerine yolladığımız plak arşivlerini hazırlıyordum. Onlar da buna karşılık olarak seçkin müziklerini yolluyordu. Plaklar popülerliğini yitirince işten ayrılmak zorunda kaldım ve 20 yaşımda Microfusa’da okumak üzere gittiğim Madrid'de, bana şu an bildiğim her şeyi öğreten, saygın prodüktör Prompt ve Oscar Hervas ile birlikte çalışma şansı buldum. Okul bittikten sonra İbiza'ya geri dönüp kendi müziğimi üretmeye başladım.

2012’de çıkarttığım ilk EP çok destek gördü ve o zamandan beri buradayım! Geçen hafta, Atlantic Records ile çıkaracağım bir release için anlaşma imzaladım. Bu gerçekten inanılmaz! Wolves By Night için hazırladığım remix ise 3 Mayıs'ta çıkıyor.

İlham kaynağım İbiza, ait olduğum yer. Bunun dışında dünyayı gezmek de oldukça yararlı oluyor. Çok meraklı biri olduğum için (iyi ve kötü) her şeyden ilham alabiliyorum.

Bir müziği 'underground' yapan ve onu diğer tarzlardan ayıran faktörler nelerdir?

ANNA - Bass, acid, syntec’ler, analog unsurlar, bulanık, boğuk ve alternatif sound’lar... Bu bir yaşam tarzı, diğer tarzların tabiatına saygı ile yaklaşması Underground müziği farklı kılan başlıca şey.

MANU - Zor bir soru! Underground müzik ve diğerleri arasında çok ince ve net bir çizgi olduğuna inanıyorum. Kendimi Underground kültürüne daha yakın görüyorum, ama geçen gün bir festivalde 3.000 kağıda Modjo - Lady (Hear Me Tonight) (Orjinal Mix) çalmak zorunda kalmıştım. Bu beni ticari bir DJ yapar mı? Sanmıyorum. Kalabalık çıldırmıştı! Soruyu dönecek olursak, Underground kültürüne ait ritimlerin ticari olanlara oranla daha nadir bulunan türden ve orijinal olduğunu düşünüyorum. Üretirken farklılaşmak adına daha fazla risk almak zorundasınız, kullandığınız ritim ve geçişler üzerinde daha fazla durmak… Ben aniden kesilen ve yavaşça yayılan sesleri büyük dalga ve melodilere tercih ederim mesela.

Şu sıralar müzikal anlamda takıntılı olduğunuz bir aktivite var mı?

ANNA - Piyano çalmak.

MANU - Çok fazla müzik dinliyorum. Bossa Nova'yı, caz ve hip-hop'ı çok seviyorum. Bazı sanatçılar bana elektronik müzikten başka bir şey dinlemediklerini söylüyor ama ben yapamam! Örneğin, bu röportajı cevaplarken Dr. Dre'nin The Chronic (1992) albümünü dinliyorum. Sürekli müzik dinlediğim için bazen kendime çılgın gözüyle bakıyorum. Plak dükkanlarında geçirdiğim ve caz, chill out, disko, funk dinlediğim uzun yıllar boyunca geniş bir müzik arşivine sahip olma fırsatı bulabildim. Böylece her gün sadece dinlemekten keyif alabileceğim müzikleri keşfetme alışkanlığı da kazandım.

Duyduğunuzda kendinizi tutamadığınız ve sizi dansa sürükleyen bir parça var mı?

ANNA - Böyle o kadar çok şarkı var ki! Özellikle 90’ların ve 2000’lerin sound’larına bayılıyorum. Çaldığında kendime hakim olamadığım parçaların başında Octave One – “Blackwater” gelebilir…

MANU - Armand van Helden – “You Don’t Know Me” (Original Mix) (1998) ve eğer sabah 8 ise çok daha fazlasına sürüklenebilirim!

DJ setlerinde house’dan techno’ya, acid’den groove’a geçişlerini mükemmel bir uyum ve denge içinde kurguladığını hissedebiliyoruz! Parçalarını seçerken nelere dikkat ediyorsun?

ANNA - Yaptığım müziği çok iyi biliyorum ve artık çalarken karşımda dans eden insanların beklentilerini okuyabiliyorum. Buna bir yolculuk olarak bakabiliriz. Benimle dans eden insanlarla bir yolculuğa çıkıyorum. Olay biraz da hikâyeni anlatmakla, ruhunu ve hislerini açmakla alakalı.

Discos Delta’daki geçmişin DJ’lik kariyerini nasıl etkiledi?

MANU - Discos Delta kariyerimi büyük ölçüde etkiledi. Loco Dice, Roger Sanchez, Sven Vath gibi isimler çalıştığım dükkâna geliyordu. Juan ve ailesi dünyanın dört bir yanından topladıkları plakları DJ'lerin kulüplerde çalması için İbiza'ya getiriyorlardı, bunun için kendilerine minnettarım. Bu bana gerçek bir DJ olmanın ve DJ’lik sanatının inceliklerini öğretti. Delta sayesinde kafamda muazzam bir müzik arşivi oluşturdum. Cecille, Defected, NerVous plakları karşılığında Michael Jackson CD'leri ya da İspanyol Flamenko gitarı derlemeleri satın alıyordum. İki katlı bir müzik dükkânıydı ve içeride tüm janrları bulabilirdiniz. Tamamen delilik! Plakçılık profesyonel bir DJ olmadan önce hayalimdeki meslekti, şimdi ise rüyalarımı yaşıyorum. Sabahları o dükkânı açmak, yeni plakları insanlara tanıtmak, telefonla yeni koleksiyonlar sipariş etmek, müşteriler için hangi plakları seçeceğimize karar vermek inanılmaz bir deneyimdi. Çok yaşa Discos Delta Ibiza!

Çalarken kalabalığın kendinden geçeceğine emin olduğunuz özel bir parça var mı?

ANNA - Sandy Marton’dan “People From Ibiza”.

MANU - Manu Gonzalez & Shaf Huse – “Bring Back” (Original Mix). IMS Ibiza 2019’da lansmanını yapacağımız plak şirketimiz Question Reality’nin ilk parçası. Kariyerimin bugünlere gelmesinde parmağı olanlar ve benim için çok özel bir kayıt.

DJ set öncesi/sırasında olmazsa olmazınız?

MANU – Sahne alacağım kulübe erken gelmeyi, benden önceki sanatçıyı dinlemeyi, kalabalığın enerjisini hissetmeyi seviyorum. Bir de iyi bir Don Julio shot’a asla hayır demem!

ANNA - Bilgisayar kullanmadığım için en az 3 cdj ve bir rhythmbox olması çok önemli.

Berlin ve İbiza’da geçirdiğiniz bir geceyi tanımlayacak olsaydınız farklı olan neler öne çıkardı?

ANNA - Güzel soru. Sıcak ve soğuk iklimden, kuzey ve güney kültürünün kendine has farklarından başlayabiliriz... Müzik iki şehrin insanları için de bir ibadetten farksız. Müzikal anlamda nasıl bir deneyim hissetmek istediğinize bağlı. İbiza’nın çok sesli ve renkli bir atmosferi var, Berlin’de ise karanlık yeraltı sahnelerinin alternatif çağrışımlarına teslim oluyorsunuz.

MANU - Berlin daha çok Techno odaklı. İbiza'da ise insanlara disco'dan techno'ya ve house'a kadar birçok seçenek sunuyoruz. Her hafta, her gün… Bütün bunlar yetmezmiş gibi cennettesin! Dünyadaki en iyi yer. İbiza’yı hiçbir yere değişmem.

Uluslararası Müzik Zirvesi'nin (IMS) sektörel katkısını nasıl tanımlarsınız?

ANNA - IMS müzik endüstrisinin küresel çaptaki buluşma noktalarının başında geliyor. Muhteşem bir network fırsatı, deneyim ve bilgi birikiminizi katlayabileceğiniz bir alan… Saymakla bitmez. Düzenlendiği yıldan itibaren İbiza’nın müzik için atan kalbini okşayan, sezonu başlatan ve kaldığı yerden devam etmek üzere sonlandıran en önemli organizasyonlardan biri. Bu geleneğin bir parçası olmak isteyen ve dünyanın dört bir yanından gelen binlerce insana kucak açıyor.

MANU - IMS endüstriyi her sene bir seviye ileriye taşıyor. Sektörde neler olup bittiği ile alakalı bilgi edinebildiğiniz konferanslar harika, birçok kişiyle tanışabiliyorsunuz. Bu yıl benim de performans sergileyeceğim Dalt Vila'daki büyük final sektördeki benzerleri arasında öne çıkanların başında geliyor. Mekân, line-up ve enerji muhteşem! Burada çalma fırsatı bulduğum için çok şanslıyım. Danny Whittle, Mark Netto, Ben Turner, Pete Tong ve tüm IMS ekibine yaptıkları her şey için minnettarım, harikalar yaratıyorlar.

IMS'te ilk kez 2014'te çalmıştım. O yıl kariyerim için bir dönüm noktası oldu ve global çapta düzenlenen birçok etkinlikte çalma fırsatı buldum. Bu yüzden IMS'in kalbimde çok özel bir yeri var. Aynı zamanda şirketimden Danny ve Mark olmasaydı şu anda bulunduğum yerde olmazdım, ilk günden beri bana inanan insanların başında geliyorlar. Sektörde tanıştığım en profesyonel ve cool insanlar. İşlerini aşkla yapıyorlar.

Sizce müzik endüstrisinde olmanın en zor yanı nedir?

ANNA - Ailemden, arkadaşlarımdan ve küçük köpeğim Lolita'dan uzak olmak…

MANU - Diyet yapmak!

IMS’te birlikte sahne alacaksınız. Setiniz için herhangi bir tema belirlediniz mi?

ANNA - Manu ile çalacağım için oldukça gururlu ve mutluyum. Zaten arkadaşız ve daha önce de beraber çalmıştık. Müzik zevklerimiz neredeyse benzer, her biri kendi içinde ayrı nüanslara sahip olsa da ortaya koyduğumuz her neyse onu mükemmel bir şekilde harmanlıyor ve birbirimize uyum sağlıyoruz. Birlikte gerçekleştireceğimiz performans aramızdaki bağı kuvvetlendirecek. Elimizden gelenin en iyisini ortaya koyacağımıza, bu uyumu bizimle orada dans eden, radyo ve televizyon başında bizi izleyen/dinleyen kitleye aktaracağımıza eminim.

MANU - Küçüklüğümden beri Anna ve ailesini tanıyorum. Birlikte birçok anı paylaştık. İyi bir profile sahip. Kariyerinde çok iyi yerlere geleceğine inancım sonsuz. Bunu hak ediyor! İbiza’lı kız kardeşim için çok mutluyum.

Organizasyon markamız ve bu yıl IMS’te lansmanını yapacağımız plak şirketimiz Question Reality ile Heart Ibiza'da Steve Lawler’ı ağırladığımız ilk etkinliğimizde Anna da çalmıştı. Daha sonra Avusturya’da bir araya geldiğimiz bir festivalde de inanılmaz bir performans sergiledi. Yönetimim Danny Whittle ve Mark Netto da birlikte çalacak olmamızın çok özel ve anlamlı olacağını düşünüyor.

Bu tarihi günde ve IMS gibi bir platformda Anna ile birlikte çalacağım için heyecanlıyım. İkimiz de İbiza'da doğup büyüdük. Tam anlamıyla İbiza’yı temsil edecek bir b2b set hazırladık. Kaliteli ve seçkin müzikten başka bir şey beklemeyin. Dünyanın en iyi yerinde en taze ritimleri çalacağız. Hepinizi orada görmeyi umuyorum! Teşekkürler Mixmag Türkiye! “Nos vemos en Ibiza!”

IMS'in kült haline gelen partisi UNESCO tarafından korunan Dalt Vila'da 24 Mayıs Cuma günü gerçekleşecek. Anna Tur ve Manu Gonzalez'in kapanışını birlikte yapacağı etkinlikle ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Spotify 'Frekans' çalma listemizi takip edin.

Sonraki yazýyý yükle
Yükleniyor...
Yükleniyor...