Cesaret ve Özünü Korumak Arasındaki Hassas Denge: Men With A Plan
M Music Presents etkinlikleri kapsamında 28 Nisan Pazar Mentha Nova sahnesinde dinleyeceğimiz ikili Mixmag Türkiye'ye konuştu
25-28 Nisan tarihleri arasında elektronik müziğin nabzını tutmak için gün sayan M Music Presents etkinlik serisinin dördüncü günü olan 28 Nisan Pazar Mentha Nova sahnesinde Terranova, ANII, Demirabi ve FU! ile birlikte dinleyicilerinin karşısına çıkmaya hazırlanan Men With A Plan, elektronik müziğin yeni seslerini ve bu sesleri yenilikçi bakış açılarıyla tekrar yorumlayan müzisyenleri bir araya getiren bu özel etkinlik öncesi Mixmag Türkiye'nin sorularını yanıtladı. 2006 yılında bir araya gelen Can Çakmakçı ve İlker Çiftçi’nin projesi Men With A Plan, lokal dans sahnesinin iyi bildiği ve bir o kadar da yabancı sahnede de kendinden söz ettiren uzun soluklu bir electronica ikilisi. Gelin Men With A Plan'i daha yakından tanıyalım.
2011 yılında yayımladığınız ilk albümünüz ‘Batteries Not Included’, birden fazla müzikal türe yoğunlaşan, dinleyicilere farklı deneyimler yaşatan bir niteliğe sahip. Bir araya gelerek Men With A Plan projesini başlatmanız da 2006 yılına dayanıyor. İlk albümünüz için çok verimli bir hazırlık süreci geçirdiğiniz anlaşılıyor. Nasıl bir araya geldiğinizi, ‘Batteries Not Incuded’ albümünün hazırlık aşamasında yaşadığınız önemli dönüm noktalarını öğrenebilir miyiz?
Can Çakmakçı ve İlker Çiftçi olarak aynı üniversitede öğrencilik zamanlarımızda tanıştık. O dönemler ikimiz de yoğun bir şekilde DJ'lik yapıyorduk. İkimiz için de niche sayılan müzik türlerinin ve onun içindeki alt tarzların içinde çok benzerlikler taşıdığımızı farkettik ve DJ'lik yapmanın ötesinde bir şeyler yapmak için 2006 yılında bir araya geldik. O dönem müzik yapma bilgimiz tamamıyla lisanssız bir Fruity Loops ile ve sadece deneme/yanılma ile, mouse ve klavye ile elde edilen deneyimlerimizdi. Fakat o imkansızlıklar içinde de çok özgürdük. Hiçbir kaygımız ve hedefimiz yoktu. Tamamıyla içimizden gelen onlarca ve onlarca eskizleri toparladık. Daha sonra farklı şehirlere dağıldık. O dönemde de ayda bir veya iki defa buluşup hafta sonları eve kapanıp o eskizleri tamamlamaya çalışıyorduk. Fakat hiçbir zaman bir acelemiz, hedefimiz yoktu. Tek istediğimiz DJ'lik yaptığımız sahnelerde şarkılarımız canlı çalmamızdı. 2010 yılına kadar bu süreç devam etti. Men With A Plan ismi de o döneme atıf olarak çıkmıştı. 2010 yılında İlker SAE’de ses mühendisliği bölümünde eğitim almak İstanbul’a geldi ve böylece aynı şehirde buluştuk. Dört sene boyunca etkilendiğimiz bir sürü şey etrafında şekillenen ve sadece kendi çabalarımızla (YouTube’un popüler olmadığı bir zamandan bile bahsediyoruz) yaptığımız eskizler SAE’nin stüdyoları ve teorik katkılarıyla bir anda canlandı. Ev arkadaşlığımız içinde de bir anda 4 senelik fikirlerin hepsine o gerekli dokunuşu yaparak ilk albümün, bizim etkilendiğimiz her şeyin bir arada olduğu (albüm kapağı da onların bir toplaması) Batteries Not Included’ı o dönemdeki İstanbul’un aktif plak şirketi olan Remoov Records’tan çıkardık. Gerçekten hiçbir tarz takıntımız veya kaygımız olmadan çıkardığımız ilk ve tek işti diyebiliriz. Daha sonra tanınır olmak, belli yerde çalma durumu ister istemez sizi o özgürlükten çıkarıyor. O yüzden her sanatçının ilk işlerine bakmanın onların orijinalliği için iyi bir fikir olduğuna inanıyoruz. İlk albüm kayıt tekniği, mixing-mastering gibi konularda eksiklikler kesinlikle taşıyor ama fikirler, hissiyat ve şarkıların derinliği açısından üstünden sekiz seneye yakın bir zaman geçmesine rağmen bugün bizi hala çok tatmin ediyor. O günlerde o etki dinleyiciye de çok çabuk ve samimi bir şekilde ulaşmıştı ve çok iyi bir dönüş almıştık. Ardından da bir anda İstanbul’un neredeyse bütün sahneleri bize açılmıştı. Bizim için İlker’in SAE’de eğitim alması için İstanbul’a taşınması ve SAE’de eğitmenlik yapan, Remoov’un o dönemki kurucusu ve şimdi de She Past Away’den tanıdığımız Doruk Öztürkcan ile tanışmamız bizim için en önemli dönüm noktasıdır.
Breaks’ten indie dance / nu disco’ya, tech house’dan techno, deep house ve electronica’ya uzanan geniş yelpazede prodüksiyonlarınız var. Birden çok türde üretimler yapabiliyor olmanızın ardında yatan olgu nedir? Can Çakmakçı ve İlker Çiftçi bir araya gelmeden önce bireysel olarak hangi müzik türlerine kendini yakın hissediyordu?
İlk dönemdeki prodüksiyonlarımız tarzlar olarak daha değişkendi. 'This Is What You Want This Is What You Get EP'si ile beraber tarzımızın daha devamlılık içine girdiğini düşünüyoruz. Bu iyi veya kötü bir şey değil. Tamamıyla yapmak istediğimiz, içimize sinen, o günlerde etkilendiğimiz ve bizi yansıtan hissiyatlar içinde bir şeyler yapabilmek en büyük tatminimizdi, halen de öyle. Genele baktığımız zaman farklı tarzlar içine girmiş olmamıza ve oldukça cesur davranmamıza rağmen asıl hissiyattan hiçbir zaman kopmadığımızı fark ediyoruz. Arkamıza dönüp baktığımız zaman “offf bu işte de saçmalamışız” dediğimiz bir iş yok. Bu tarzlara hakim olmak tabi ki farklılıklara açık olmakla oluyor kesinlikle. O dönemde dinlediğimiz şeylerle bugünkü şeyler çok farklı değil ve hiçbir zaman ikimiz de bambaşka tarzlar içinde kaybolmadık. Sadece Can 70'lerin psychedelic ve Krautrock tınılarına biraz fazla saplantılı.
2012’deki ‘Singles and Remixes EP’ çalışmanızın oluşturduğu ilgi ile sahne performanslarınız da o dönemden itibaren yoğunlaşmaya başladı. O günlerden bugüne, çalmaktan en çok keyif duyduğunuz yer neresi oldu?
'Batteries Not Included’ın tanımsız tarzının (iyi bir şey) hemen ardından 'Singles and Remixes’ı çıkararak dans sahnelerine daha çok göz kırpmaya başladık ve ardından da sahne aldığımız gecelerin sayısı da hızla arttı. Sahiden çalmadığımız yer sayısı çok ama çok azdır. Bununla beraber yurt dışı da eklenince canlı performanslar bizim için çok keyif verici hale dönüştü. En keyif aldığımız yerler arasında eski Babylon öne çıkıyor. Nilüfer Müzik Festivali ve Soundgarden da çok tatmin ediciydi. Yurt dışında da Berlin’de Ritter Butzke’deki DJ setimizi unutulmazlar arasında sayabiliriz.
Kulüp ve festival programlarınızda yalnızca DJ setleriyle dinleyicilerinizin karşısına çıkmıyor, ayrıca onlarla etkileşim içine girdiğiniz doğaçlama canlı performanslar da gerçekleştiriyorsunuz. Bu pratiğiniz bir araya geldiğiniz ilk günlerden bu yana var mıydı yoksa doğaçlama canlı performanslara daha sonra mı başladınız?
Canlı performans konusu cidden DJ'likle benzerlik taşıdığı düşünülse de sahiden bambaşka bir disiplin ve hazırlık. Kendi şarkılarınıza sahip olmanız, o şarkıları çalabilme cesareti, sahnede ve her kulüpte iyi tınlaması için uğraşı, ekipman fazlalığı/azlığı gibi şeylerin hepsi bir konu. İlk zamanlar arkamızda ilk albümün verdiği bir bilinilirlik olduğu için ve her ne kadar sahnelere çok aşina olsak da canlı tecrübemizin az olduğu zamanlarda riske çok fazla giremiyorduk. Şarkılarımız daha planlı, daha bilgisayar odaklı ve albüm tınısındaydı. Bazı parçalar bazı sahnelere çok uyarken diğerleri sönük kalıyordu. Ya da tam tersi. Bu konu canımızı sıkıyordu. DJ'lik kanımızın içinde olduğu için o esnekliği hep arıyorduk. Zamanla meşrutiyetimizi de arkamıza alarak hem kayıtlarımıza hem de canlı sahnemize derinlik katması adına analog ekipman toplamaya ve eldeki var olanları da enstrüman haline getirmeye başlayarak canlı sahnelerimizi mini bir stüdyo haline getirmeyi başardık. Bir zaman sonra da bilgisayarı hayatımızdan tamamen çıkardık. Bu dönem içerisinde de kendi stüdyomuzu kurduk ve 7/24 rahatça üretim yapabilecek profesyonel bir alana sahip olduk. O seneler içerisinde de şarkı yapma disiplinimiz de değişti ve tamamıyla canlı kayıtlarla şarkılar yapmaya başladık. 1 saat boyunca aynı şarkıyı çaldığımız ve onu kaydettiğimiz bile oldu. Emprovize ve doğaçlama konusu kendiliğinden gelişti ve 'This Is What You Want' ile beraber üretim şeklimiz de ona evrildi. Bilgisayarın köşeli ve “bilgisayar” tınısından kurtularak daha “insancıl” üretimler yapmak bizi çok tatmin etti. O hissiyatı ve samimiyeti dinleyicilerle paylaşmak istedik ve tamamen çaldığımız anın atmosferini ve hissiyatını kullanarak anlık üretimleri yapar olduk. Böylece de var olan şarkılarımızın hepsinin onlarca versiyonu olmaya başladı ve hepsi de birbirinden farklıydı. Son EP'mizi de aslında tümüyle canlı sahnelerde oluşan bir derleme. Bir anda stüdyomuz sahne, sahnemiz stüdyo oldu. Yine de bilgisayarı çıkarmak ve analog ekipman odaklı bir performansın artıları ve eksileri var tabi. Her sahneye uymamız zorlaştı. Ekipmanlarımız arasında sahneye nadir tape echolarımızı, kompresorlerizi bile taşıyorduk. Elbette tını olarak çok tatmin olsak da bu taşınma bizi yormaya başladı. O yüzden de bir süre ara verdik. O süreçte de o dönemdeki kayıtlarımızı elden geçirdik. Bu süreçte disiplinimizi biraz daha sadeleştirerek yine bilgisayarla barışarak ama karşılıklı bir anlaşma imzalayarak bize tümden hükmetmesine izin vermeden yeni canlı sahnemize hazırlanıyoruz. Son EP ve o EP’nin oluşumundaki on, on beş şarkıyı tekrar çalacağız. Yine o hissiyattan, doğaçlama disiplinden ödün vermeyeceğiz ama o kadar ekipmanla dolaşmayı düşünmüyoruz (dolaştılar).
Men With A Plan müzik sektörünü farklı bir gözle, profesyonel bir algı ile 13 yıldır deneyimliyor. Bu süre zarfında Türkiye’deki elektronik müzik ve bu çerçevede şekillenen eğlence kültürü hangi dönüşümlere uğradı sizce? Ayrıca sektörün yakın geleceğiyle ilgili düşüncelerinizi de merak ediyoruz.
Men With A Plan’den önce de DJ'lik kariyerlerimizi de sayarsak daha da fazla bir algıyı tecrübe ediyoruz. Bu süre içinde sektörün her zaman iniş ve çıkışları oldu, belli tarzlar etrafında evrildi, belli trendler hip oldu. Kulüp hayatında BPM'ler daha düşerek eskinin progressive house zamanlarına tekrar bir dönüş var. Bu biraz da etnik sosuna bulanmış hallerde. Techno tekrar yükselişte. 90’ların raw technosunun içtenliği tekrar keşfediliyor. Bununla beraber canlı setuplar yaygınlaştı ama hepsine canlı demek de cidden çok zor. Tabi bu süreçte bilgiye kolay ulaşım ile beraber sadece taklitlerle oluşan nitelikten uzak DJ'ler ve çok az daha eforla canlı setleri yapabilen bir kitle türedi. Canlıdan kastımız da arka arkaya tüm bridgeleri de dahil loopları yerleştirmek. Son dönemlerde maalesef yaşanan ekonomik dengesizlikler ve döviz kurundaki artışla yerli sahnede bu kitleye çok prim verildi. Yerli sahnenin yükselmesi tabi ki çok iyi bir şey ama bir yandan niteliksizlik de yükseldi. Bu da tabi ki eğlence kültürünün içinde de bir yozlaşma yarattı. Fakat ne mutlu ki taklitler uzun ömürlü olamıyor. Zaten etrafta hemen sabun köpüğü gibi açılıp kapanan sahneler ve isimler dolaşıyor. Bu buhranın içinden güya bağımsız sahnelerin değil gerçekten bağımsız ve aslolan müziğe odaklanan işletmelerin çoğalmasıyla çıkılacağını ümit ediyoruz. Bir yandan istatistik olarak da Türkiye’deki eğlence sektörü Avrupa’ya göre %3 oranında daha fazla büyüme göstermiş. O potansiyeli hiçbir şekilde tutamazsınız.
Sektörün dünya ölçeğindeki trendlerini yakalamada Türkiye’deki elektronik müzik çevresinin paydaşları şu an hangi durumda? 25-28 Nisan 2019 tarihlerinde İstanbul’da ilk defa düzenlenecek M Music Presents etkinlikleri kapsamında 28 Nisan Pazar günü MenthaNova’da sahne alacaksınız. M Music Presents etkinliklerinin sektöre bu bağlamdaki katkıları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de genel olarak bir trendin parçası olması havası var ama maalesef kendisi muhteşem bir potansiyele sahipken hep bir rüzgarın parçası olma çabasında. O yüzden genelde en popüler isimler, en popüler festivaller kendine yer ediniyor. Kültürün gelişmesine dair bir yapı henüz kurulamadı. Bunu bazı kanaat önderi isimlerin ne kadar çok yapmak istediklerini bilsek de maddi kaygılar ve onun etrafında şekillenen basit ve kolay çözümler hep daha revaçta. Bunlarla beraber M Music Presents festivalinin en önemli bir aktörlerden biri haline gelmesi çok önemli. Çizgileri ile de nasıl bir duruşta olduklarını çok net ortaya koydular. Kesinlikle sektöre 10 kat daha fazla bütçesi olan festivallerden daha fazla katkısı olacaktır. Biz de bunun bir parçası olduğumuz için çok heyecanlıyız.
2011’den bu yana aralıksız şekilde sürdürdüğünüz müzikal üretimlerinizin son halkası 15 Mart’ta Kanada’daki plak şirketi You Plus One etiketiyle çıkan ‘Lotus Eater’. EP’de Lateral, Prone, Supine isimli üç orijinal yapım ve Lateral’ın ORDA editi yer alıyor. ‘Lotus Eater EP’ nasıl bir hazırlık süreci sonunda ortaya çıktı? Bu çalışma Men With A Plan için ne anlam ifade ediyor?
Lotus Eater EP’si yukarıda bahsettiğim canlı sahnelerde yapılan doğaçlamalardan oluşan bir EP. O yüzden bizim için çok önemli. Aralarındaki Prone’un herhalde kaydettiğimiz 15 tane farklı versiyonu vardır. Prone’u ilk defa Nilüfer Muzik Festivali'nde çalmıştık ve o zaman çaldığımız versiyonu ne kadar istesek de tekrar stüdyoda çıkaramadık. Supine ve Lateral ise tek kayıtlarla ortaya çıkmış parçalar. Hemen içimize sindiler. Hepsinin özelliği tamamıyla analog ekipmanlarla kaydedilmeleri ve aranje edilmeleri. İlker parçaya solo projesi olan ORDA ile kendi iç dünyasını yansıtarak tekrar düzenledi ve ortaya çok güzel bir arpej dokunuşu çıktı. EP’ye edit koyma fikrine başta alışamasak da ikisini bir arada görmek bizi çok tatmin ediyor. EP’nin ön dinlemesini Soundcloud hesabımızda paylaşmıştık ve Partapart dışında başka bir plak şirketinden çıkarsak mı çıkarmasak mı diye düşünürken Kanadalı You Plus One plak şirketi şarkıları yüklediğimizin ertesi günü bize çok sıcak ve ilgili bir mesaj attı. Biz de kendileriyle çalışmak istedik. Onlar da EP’nin arkasında durarak iyi yerlere ulaşmasını sağladılar ve bir anda bizim için isminizin yan yana gelmesi hayal olan Richie Hawtin, Marco Carola, Joris Voorn, Nick Warren, Sasha ve John Digweed dahil pek çok güçlü isimden destek ve çok olumlu dönüşler aldık.
28 Nisan Pazar günü M Music Presents etkinliği kapsamındaki performansınız öncesi dinleyicilerinize aktarmak istediğiniz bir mesajınız var mı?
Plak şirketimiz olan Partapart’ın Avrupa’nın amiral gemisi Kompakt ile işbirliğinde olduğu kapanış partisinde çalmak için sabırsızlanıyoruz. Pazar günü setlerimiz farklı oluyor. Lineup'ı da düşününce ve Mentha Nova’nın atmosferini de katınca sahiden dinleyicilerin kaçırmaması gereken bir etkinlik olduğu düşüncesindeyiz. Gelin ve beraber dans edelim!
Men With A Plan, 28 Nisan Pazar günü M Music Presents etkinlikleri kapsamında Mentha Nova sahnesinde olacak. İkilinin son EP'si 'Lotus Eater'ı aşağıda dinleyebilirsiniz. Men With A Plan'i İstanbul Mentha Nova'da dinlemek için etkinlik biletlerini buradan satın alabilir, ayrıntılı bilgi için M Music Presents'in internet sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Spotify 'Frekans' çalma listemizi takip edin.