Mükemmeliyetçi uyum: On Fade
'The Irish Spirit' albümünün kahramanları sorularımızı yanıtladı
'The Irish Spirit' albümleriyle etrafımızı saran İrlanda etkisinin kahramanları On Fade grubu, müziği özgün bir yaklaşımla ele alış biçimleri ile müziğin sınır tanımayan evrensel bir dil olduğunun altını güçlü şekilde bir kez daha çiziyor. Grup üyeleriyle bu çatı altında nasıl bir araya geldiklerini, 'The Irish Spirit' albümünün stüdyodaki yapım sürecini, müziklerindeki elektronik elementleri ve albümle ilgili çevrelerinden aldıkları tepkileri konuştuğumuz keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
'The Irish Spirit' albümü için bir araya gelen On Fade grubu üyelerini biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?
Derya Ural: Üniversite eğitimimi Ekonomi üzerine tamamladım. Ancak hayatımda her zaman müzik oldu ve kendi branşımda çalışmak yerine hep müzik ile ilgilendim. İstanbul ile başlayıp sadece İstanbul ile sınırlı kalmayan müzik geçmişimde birçok klüpte müzik yapma, Sezen Aksu gibi inanılmaz bir ismin stüdyosunda çalışmaktan, underground klüplere kadar değişik ve geniş bir yelpazede yer alma, farklı kültürleri tanıma ve deneyimleme fırsatım oldu. Aslında bütün bu deneyim ve yolculuk beni buraya getirdi ve şanslıyım ki bu ekip ile yollarımızı kesiştirdi.
Erkan Erginci: Geçtiğimiz yıl yurtdışından Türkiye’ye döndüm, Bombay’da bir film şirketi için çalışıyordum. Film müziği yapıyor, müzik üzerine çekilen bir belgeselin metniyle uğraşıyordum. Artık buraya dönmenin zamanı gelmişti. Kendi şarkılarımı artık gün yüzüne çıkarmanın zamanı geldi diye düşünürken Snapmuse’la çalışmaya başladım. Gruptaki diğer arkadaşlarımı da oradan tanıyorum. Aramızda iyi bir uyum oldu, herkes birbirini tamamlayacak şekilde görev aldı grupta, içimize sinen bir iş oldu sonuçta.
Fatih Yaşar: Türk müziği konservatuvarından mezun olmadan önce de hayatımın önemli bir parçasıydı müzik. Hem başka profesyonel müzisyenlerle çalışma fırsatı buldum geçen yıllarda hem de kendi müziğim üzerine odaklanıp albüm de yaptım. Bağlama ve gitar çalıyorum grupta. Ayrıca şarkıların aranjmanı ve prodüksiyonuyla da katkıda bulunuyorum. Gruptaki herkesin kendi solo çalışmaları da var ama bir araya gelince daha başka ve daha güçlü bir müziğimiz oldu diyebilirim.
Lara Başakıncı: Uzun zamandan beri profesyonel olarak uluslararası prodüktörlere top line’lar ve şarkı sözleri yazıyorum. Londra’da ses eğitimi aldım ve ses koçu olarak da çalışıyorum. Snapmuse’la çalışırken tanıştım grup arkadaşlarımla ve en başından beri aramızda müzikal olarak çok iyi bir uyum oldu. Heyecan verici bir proje On Fade.
The Irish Spirit için birleşmenizi sağlayan süreç nasıl gelişti?
Fatih: Herkes birbirini albümümüzü yayınlayan Snapmuse’dan tanıyor. Orada başka projeler için eserler üretirken bir araya gelip eli yüzü düzgün ve saygın bir iş yapabileceğimiz gerçeği kendini gösteriyordu. Elimizde iyi şarkılar yapacak malzeme vardı ve herkes de buna inandı.
Derya: Başlangıçta elimizde bir şarkı vardı ve bu şarkı diğerlerini yaparken bize yol gösterdi. Albümde hem elektronik elementler var yoğun olarak kullandığımız, hem de bağlama ve gitar var. Canlı konserimizde duduk da kullanıyoruz. Kendimize has bir sound ortaya çıktı ve bu da bize güven verdi açıkçası.
Erkan: Albümün ortaya çıkmasındaki en önemli gerekçe galiba herkesin ayrı ayrı ortaya çıkan müziğe katkı sunmasıyla tekil işlerimizden daha derinlikli bir müzik yaratabileceğimiz fikrine olan inançtı. Buna bizim kadar başkaları da inandığı için çok şanslı hissediyoruz.
Lara: Yıllardır üzerinde çalıştığım iki şarkının böyle bir projeyle hayat bulması beni ayrıca mutlu ediyor. Herkes elinden geldiğince projeye katkı sundu ve bu da işimizi kolaylaştırdı. Biz bu albüme hazırdık aslında, başkaları da bu fikri benimseyince gerisi geldi.
Altı şarkı ardında tekil hikayeler mi barındırıyor yoksa 'The Irish Spirit'in genel arka planının birbirine bağımlı bütünleyici unsurları mı?
Derya: Şarkıları birleştiren bir tını var evet. Albüm çıktığından beri gelen yorumlarda da bundan söz ediliyor. Bazıları İstanbullu bir grup olduğumuzu duyunca biraz şaşırıyorlar ama sound’umuzun içinde bağlama da en az slide gitar kadar önemli bir yer tutuyor. Erkan ve Lara da zaten İngilizce yazıyorlar şarkıları, sesleri de birbirlerine yakışıyor, bu da ayrıca bir bütünlük katıyor albüme.
Fatih: Slide gitarla bağlamayı aynı albümde kullanıp uyumlu olmalarını sağlamak, albümde bir bütünlük sağlamak önemliydi bizim için. Tabi, bunu canlı performanslarımızda da yapabilmek, dinleyicinin karşısında da aynı kalitede çalabilmek bizim için önemliydi. Provalarda bunu başarabildiğimizi görünce doğru bir karar verdiğimizi de anlamış olduk.
Stüdyodaki yapım süreci nasıl geçti? Yapımında en çok keyif aldığınız veya proje için bir araya geldikten sonra unutamadığınız bir anı ile özdeşleşen şarkı veya şarkılar var mı?
Lara: Belki biraz fazla mükemmeliyetçi olmamızdan stüdyoda bir hayli zaman geçirdik birlikte. Yorucu olmasına rağmen ortaya çıkan sound’un bizi tatmin etmesi herkesi daha da motive etti.
Erkan: İki vokalin olduğu bir albümde birlikte söyleyebilmek büyük özen istiyordu. Ben Lara’nın sesini duyuyordum daha önceden ama onunla hiç tanışma fırsatımız olmamıştı. Tanıştığımız ilk gün stüdyoya girip The Irish Spirit isimli şarkıyı kaydettik ve daha kayıt sırasında albümün sound’unun ve kalitesinin bizi mutlu edeceğini biliyorduk. Sesi onun kadar iyi biriyle şarkı söylemek çok güzel gerçekten.
Derya: Çok çalışmak gerekti, ince eleyip sık dokumak gerekti ve bu arada hepimizin ayrı ayrı işleri de vardı. Yorucu oldu ama sonucun iyi olacağını görünce zorluklara da katlanıyor insan.
Albümdeki şarkılar hazırlanırken bağlama gibi yerel enstrümanlar da kullandınız. Canlı performanslarınızda duduk da kullanıyorsunuz. Temellerini binlerce kilometre uzaklıktaki bir konseptten alan projeyi müziğinize dökerken hayata geçirdiğiniz bu pratiği “müziğin sınırlardan bağımsız evrensel bir dil olduğunu vurgulama çabanız” olarak tanımlayabilir miyiz?
Fatih: Evet, müzik evrensel bir dil ancak yaptığımız müziğin bir özgünlüğü de olması ona ayrı bir ruh da katıyor. Bence Türkiyeli olmayan dinleyiciler bunları yadırgamıyor, aksine buna kıymet de veriyor.
Erkan: Biz dünyada nasıl bir müzik üretildiğinden haberdar olan müzisyenleriz. Ancak içinde yetiştiğimiz kültürün de ürettiğimiz müziğe sızacağını elbette kabul ediyoruz. Çok doğal bir şey böyle olması. Belki de bu yerel elementler olmasaydı albüm bu kadar uluslararası bir iş gibi çınlamayacaktı.
Derya: Etnik elementlerin albümü zenginleştirdiğini dinleyicilerimiz de bize söylüyorlar. Biz de zaten bunu planlayarak ve hesap ederek yapmadık. Böyle gelişti, böyle gelişmesi gerekiyordu demek ki. Yani slide gitarla şelpe bağlama aynı albümde yer alabilir artık. Bu bir sorun değil aksine bir zenginlik.
Elektronik müziğin geleneksel müzikle uyumuna dair neler düşünüyorsunuz?
Erkan: Müzik de diğer sanatlar gibi tek bir koşul üzerinden üretiliyor aslında; bu koşul iyi olmaktır. İyi olmak için de her yol mübahtır. Müziğin içindeki seslerin akustik bir enstrümandan gelmesi, geleneksel temalar içermesi onu daha değerli yapmadığı gibi daha değersiz de yapmaz. Aynı şey elektronik elementler için de geçerli.
Albümünüzle ilgili şu ana dek nasıl geri dönüşler aldınız?
Fatih: Üç hafta oldu albüm çıkalı. Ve şimdiye kadar aldığımız tepkiler gayet iyi.
Derya: Dinlenme sayılarımız da hiç fena değil gerçekten.
Erkan: Albümün plak olarak da basılmış olması ayrıca olumlu bir etki yapmış gibi görünüyor.
On Fade grubunun bestelerini hazırlayıp Snapmuse'un prodüktörlüğünü üstlendiği, genç yetenekleri ve yeni nesil alternatif sanatçıları destekleyen, onlara müziğin arkasındaki hikayelerini anlatmalarına olanak sağlayan müzik platformu Jam Session üzerinde yükselen 'The Irish Spirit' albümünü aşağıda dinleyebilirsiniz.