Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Taze Soluk: ANOTR

Jesse van der Heijden ve Oğuzhan Güney'in oluşturduğu Amsterdamlı ikili ANOTR Mixmag Türkiye'nin sorularını yanıtladı

  • RÖPORTAJ & FOTOĞRAF: OZAN TEZVARAN
  • 25 Mayıs 2019

Oğuzhan ve Jesse’nin uzun yıllara dayanan arkadaşlığı zaman içerisinde ANOTR’u oluşturup elektronik müzik sahnesinde “taze soluk” olarak karşılık buluyor. Hollanda temelli müzik ikilisi ile 19-22 Nisan tarihleri arasında Amsterdam’da gerçekleşen DGTL Festival performansları sonrasında sohbet ederken ANOTR hakkındaki kritiklerin ne kadar nokta atışı olduğunu anlıyoruz. İşte enerjileri hipnotize edici melodilere yansırken, seyirciyi davul vuruşları ile zinde tutmayı başaran “geleceğin süperstar DJ’leri” ANOTR ile sohbetimiz!

Geleceğin süperstar DJ’leri olarak anılan ANOTR’un hikayesi nasıl başladı?

Jesse: Birbirimize çok yakın yerlerde büyüdük. Aramızda beş kilometrelik bir mesafe vardı. Zaten ortak arkadaşlarımız da vardı, mesela Oz eski sevgilimle aynı sınıftaydı. Biz de beraber takılmaya başladık. Benim gibi o da müzikle ilgileniyordu, bir noktada işleri beraber yürütmeye karar verdik.

Bir müzik ikilisini eşsiz kılan nedir?

Oğuzhan: Bence iki beynin tek bir beyin gibi çalışabilmesi durumu eşsiz kılıyor. İki düşünce yapısının beraber odaklanması sihirli şeylerin oluşmasını sağlıyor.

Jesse: Doğru anları değerlendirmeyi bilirseniz uzmanlaşmaya da başlıyorsunuz.

Peki ya beraber müzik yapmaya başladıkça zevklerinizde değişiklik oldu mu?

Oğuzhan: Aynı yerde, Hollanda’da büyüdüğümüz için farklı müzik tarzlarından da olsa, şu an bizim yaptıklarımızı yapan insanlardan ilham alıyoruz. Yani bir noktada aynı müziklerle büyüdük… Yaş ilerledikçe farklı tarzlarda denemelerimiz de oldu. Ben daha çok dubstep ve elektronik üzerine çalışırken Jesse’de tekno ve house üzerine eğilmişti. Beraber üretmeye başlayınca da tekno bassları üzerine kurulu, house’a yakın parçalar çıkmaya başladı.

Zevklerin birbirine yakınlaştığı dönemde setlerinizde yer vereceğiniz şarkılar konusunda ufak tartışmalar oluyor muydu?

Oğuzhan: Gariptir ki, ilk başlarda birbirimizin müzikal zevkleri konusunda çok fazla fikrimiz yoktu. Ben başlarda daha çok tekno, Jesse de daha çok deep house seviyordu. Sonra orta yolda buluşmuş olduk. Zaman içerisinde zevkler de yakınlaşınca ortada tartışma olmamaya başladı.

Jesse: Eğer bir parça bulduysak %99 ihtimalle iki tarafın da hoşuna gidecektir. Tabii arada kararsız kaldığımız şeyler oluyor, o durumda da üzerine konuşuyoruz.

Kritikler ANOTR’u elektronik müzik sahnesindeki taze soluk olarak nitelendiriyor. Sizin için tazeliğin anlamı nedir?

Jesse: Sadece kendi işimize bakıyoruz. Sanırım diğer insanları taklit etmek, kopyalamak yerine kendinizi gerçekleştirmeye odaklanmışsanız taze bir soluk getirmiş oluyorsunuz. Önemli olan kendiniz olmanız.

Oğuzhan: Başka insanları kopyalamak yerine onlardan ilham alıyoruz. Bence direkt kopyalamak ve ilham almak arasındaki fark da bizi taze soluk olarak adlandırmalarındaki bir sebep. Örnek aldığımız çalışmaları kendi çalışmalarımıza nasıl uyarlayabileceğimizi, nasıl daha uygun olabileceğini düşünüp öyle hareket ediyoruz.

Üretim ve tüketimin oldukça fazlalaştığı zamanlardayız… Günümüzde kalıcı olmanın altında yatan sebepler nelerdir?

Jesse: Kalite… Bir şey kalıcı da olabilir geçici de. Yapmanız gereken sadece kendiniz olmanız. Eğer sadece başkasını kopyalarsanız, başka birinin kötü bir baskısı olmaktan öteye gidemezsiniz. Ama kendi işinizi yaparsanız, eninde sonunda verdiğiniz kadarını alacaksınız.

Oğuzhan: Ayrıca, aynı zamanda şu an keşfedilmemiş birçok prodüktör var. Olmak istediğiniz yerdeki insanlarla temasa geçmek çok önemli. Üretiminizin sadece iyi veya mükemmel olduğunuzdan emin olduktan sonra insanlara ulaştırın. Her şeyinizi sunarsanız, çok fazla verdiğiniz için insanlar dinlemeyi bırakacaktır. Kaliteli iş çıkardığınızdan emin olduktan sonra dinlemesini istediğiniz insanlara ulaştırın.

Hikayelerinizden esinlenmek mi, müzikal denemeler mi?

Jesse: Sürekli olarak yaşadığım durumlarla ilişkilendirmeye çalışıyorum. Ama bir taraftan da gerçekten çok çok üzgün olduğum bir zamanda o güne kadar ürettiğim en mutlu sese de erişebilirim. Veya çok mutlu olup en duygusal parçaya da… Bence ilhamın nereden geldiği belli olmuyor. Mükemmel geçen haftasonundan sonra daha motive şekilde ilerleyebilirsiniz mesela.

Oğuzhan: Bence ne aradığınızla ilgili bir şey. Duymak istediğiniz şeyden bir anda çok uzaklaşabilirsiniz ve eğer ulaştığınız şeyi sevdiyseniz onunla ilerlersiniz. Hatta bazen ilk düşüncenizi bile unutabilirsiniz.

Geçtiğimiz aylarda yeni EP’niz Hypnosis yayınlandı! EP ortaya nasıl çıktı?

Oğuzhan: Tam olarak bundan bahsediyorum, güne aklınızda bir düşünce veya loop ile uyanırsınız, sonra daha hiptonik bir şey duyarsınız ve altına vokal eklemek istersiniz. Bütün bu hiptonik süreç parçamıza ilham verdi.

Jesse: Spesifik olarak bir şey göstermek her zaman zor oluyor… Çünkü stüdyoya girdiğiniz zaman daha önce hiç aklınıza gelmeyen şeylerle karşılaşabilirsiniz. Bu sebeple direkt olarak bir hikaye ile bağlantı kurmak dürüst olmak gerekirse çok zor.

Oğuzhan: Kesinlikle! Eğer kendinizi limitlerseniz sadece hayal ettiğiniz gibi, belki de daha kötü bir şeye ulaşırsınız. Bu sebeple akışa bırakmak en güzeli oluyor.

Aranızda spesifik bir görev dağılımı var mı?

Jesse: Görev dağılımının olması bana her zaman önemli geliyor. Müzik yapımına Oğuzdan biraz daha önce başladığım için miksaj ve mastering gibi durumlara daha hakimim. Oğuz daha çok sosyal tarafta. Ama bir beyin olarak hareket ediyoruz.

Oğuzhan: Sen sadece bunu yapacaksın ben de bunu gibi bir durum söz konusu değil. Takıldığımız yerlerde birbirimize yardımcı olarak, ikimizin de onayı ile ilerliyoruz. İki beyin olmanın avantajı da burada başlıyor. Sadece kendi fikrinizle ilerlemenin ikili olmaya bir katkısı yok. O zaman bir takım değil tek kişi olarak hareket etmiş oluyorsunuz.

Son zamanlarda aklınıza takılan bir parça var mı?

Oğuzhan: Güzel bir soru! Uzunca zamandır müzik yapmaya çalıştığımız için farklı şeyler dinleyip farklı şeyler deneyeme çalışıyoruz. Ama fark ettik ki asıl ilhamımızı house’dan alıyoruz. 909 davulları ile bezenmiş, duygusal synthleri ve organlarla bestelenmiş şeylere bayılıyoruz!

Jesse: Direkt bir parça seçmek çok zor, çok fazla inanılmaz parça var!

Oğuzhan: Ama bir tane söylemem gerekirse “One On One - All The People Dancing” diyebilirim. Old-school bir house parça. Gelmiş geçmiş favori parçalarımdan bir tanesi.

Performansınızın üstüne DGTL hakkında da konuşmayı çok isteriz. Sizce DGTL’i diğer elektronik müzik festivallerinden ayıran noktalar nelerdir?

Oğuzhan: Festivale ilk olarak altı sene önce ziyaretçi olarak katılmıştım. Evim de zaten buradan beş dakika uzaklıkta. Arka bahçemden müziği duyabiliyorum. DGTL’in bana en çok ilham veren tarafı gelen bütün isimlerin ne yaptığından çok emin olması ve tabii bir çok farklı türden elektronik müziğe rastlayabilmeniz.

Jesse: Eğer diğer festivallerle karşılaştırırsanız DGTL en yeşil olanı. Eğer yemek yemek isterseniz sağlıklı yemek durumundasınız. Bildiğiniz gibi enerjinin de büyük bir kısmı güneş panellerinden sağlanıyor. Bunlar da çok hoşuma gidiyor.

Peki ya dinlemek için sabırsızlandığınız bir isim var mı?

Motor City Drum Ensemble ve Henrick Schwartz!

Türkiye'deki dinleyicileriniz için bir mesaj?

(Türkçe) Sizi seviyoruz!

Spotify 'Frekans' çalma listemizi takip edin.

Sonraki yazýyý yükle
Yükleniyor...
Yükleniyor...