Yiğitoğlu: “İnsanlara müzik aracılığıyla dokunma isteğim beni sahnenin diğer tarafına geçirdi”
Yiğitoğlu ile 29 Ağustos’taki ‘The Moment Presents: Meet Zeus II’ performansı öncesi sohbet etme fırsatı yakaladık
2018'den bu yana profesyonel şekile sürdürdüğü müzik üretimlerinde "Brainstorming", "Irreversible", "God-Given", "How Do You Know" ve son olarak Beatport listelerinde üst sıralara tırmanan "Saturation" parçası ile dikkatleri üzerine toplayan Yiğitoğlu, 29 Ağustos Cumartesi günü The Moment sunumu ve Milimaudio organizasyonuyla Antalya'nın en yüksek noktası Olympos Teleferik’te gerçekleşecek "The Moment Presents: Meet Zeus II" etkinliğinde sahne alacak isimlerden biri. Yaklaşık 7 yıldır DJ'lik mesleğinin içinde olan ve "Meet Zeus" etkinlik serisinin 2019 sonbaharında yine aynı noktada düzenlenen ilk etkinliğinde de kabin başında olan sanatçı ile profesyonel müzik yolculuğunu, Jeton Records'dan çıkan son çalışmasının başarısını, geleceğe yönelik hedeflerini, "yeni normal"i, Antalya'yı ve yaklaşan 29 Ağustos performansına dair heyecanını konuşmak üzere bir araya geldik.
Tanımayanlar için Yiğitoğlu kimdir? Yiğitoğlu’nun dans müziği ile profesyonel yolculuğu nasıl başladı?
20 yaşımdan itibaren yaklaşık 7 senedir DJ’lik ve 2 senedir prodüksiyonla uğraşan; müzik tutkusu için iş hayatından ayrılarak kendini tamamen buna adamaya karar vermiş birisi. Bu kararı ekonomik özgürlüğü olan insanlar bazen çok kolay verebiliyor. Ben bu kararı geçirdiğim ağır bir ameliyat sonrası sadece beni mutlu eden şeyleri yapma farkındalığıyla ve ekonomik olarak pek çok belirsizliğe yol açacağını bilmeme rağmen vermiştim.
Dans müziğiyle ilgilenmeye 18-19 yaşlarımda progressive house ve sonrasında trance müzik dinleyerek başlamıştım. Sanırım beni dans müziğine en çok çeken şey toplumun her kesiminden insanı en özgür ve enerjik halleriyle bir araya getirip, onlara aynı duyguları paylaştırabilmesiydi. Mutlu anları paylaşmayı çok seven birisi olarak, insanlar bu duygularla bir aradayken onlara müzik aracılığıyla dokunma isteğim beni sahnenin diğer tarafına geçirdi diyebilirim. Yaklaşık 7 sene önce Antalya'da DJ’lik yaparak başladığım yolculuk, 2017'de gittiğim Japonya'daki Ultra Music Festivali’nde dinlediğim Joseph Capriati performansı sonrası techno türüne yöneldi. Techno’nun kendimi en iyi şekilde ifade edebileceğim trafik ve elementleri barındırması, bunun yanı sıra duygusal olarak geniş bir spektrumdan faydalanabilmesi insanlara dokunuşumun daha sıra dışı olmasını sağladı. Techno setleri çalmaya başladıktan bir yıl sonra da bu türde prodüksiyonlara yöneldim; kısa süre içinde yakaladığım başarı ve aldığım destekle techno, bütün zamanımı ve enerjimi verdiğim bir kariyere dönüştü.
İlk yayımladığınız resmi müzik çalışmanız “6am”in nasıl bir hikayesi var?
Genellikle prodüksiyona başlayan herkesin ilk yaşadığı sorunlardan birisi, üzerinde çalışılan projeye son noktayı koymak oluyor. “6am”, bu anlamda “Tamam, işte bu oldu” dediğim ve demo olarak plak şirketlerine gönderdiğim ilk çalışmam. Henüz ilk çalışmama 1103 Musik Berlin'den olumlu dönüş gelmesi beni inanılmaz mutlu etmişti ve daha azimli bir şekilde çalışmaya devam etmemi sağlamıştı diyebilirim.
Prodüktörlük kariyerinizde 2018’den bugüne uzanan süreçte Türkiye techno sahnesinin köklü plak şirketlerinden Jeton Records etiketiyle ilk çalışmanızı Mayıs ayında çıkardınız. Aynı plak şirketinden kısa süre önce çıkan “Saturation” kısaçalarınızla dikkatleri yeniden üzerinize çektiniz ve kısaçalara ismini veren parçanız Beatport’un Techno Hype ilk 100 sıralamasında 27. sıraya kadar yükseldi. Neler hissediyorsunuz?
Prodüksiyon kariyerimin başlarından itibaren Jeton Records ailesine katılmak en büyük hedeflerimden birisiydi. “How Do You Know” projesine kadar bunun için birçok denemem olmuştu. Olumsuz geri dönüşlerin her seferinde beni daha çok motive etmesi sonucu pandemi süreci başlarında bitirdiğim “How Do You Know”, geçtiğimiz Mayıs'ta Jeton Records tarafından “New Breed Vol.IV” albümünde yayımlandı. Sonrasında Beatport editörleri tarafından “Best New Hype Techno: May” listesine seçildi ve Jeton Records'ın en çok satılan parçası oldu. O projenin hemen ardından başladığım “Saturation EP”yi Ağustos ayının hemen başında Jeton Records'dan yayımladık. EP’ye ismini veren “Saturation”, pandemi sürecinde Jeton Records canlı yayınlarında Ferhat Albayrak tarafından birkaç defa çalındı ve büyük ilgi gördü. Son olarak Electronica Festival Çeşme'de yine Ferhat Albayrak tarafından çalındığında orda bulunan müzikseverlerin reaksiyonunu uzaktan da olsa görmek beni çok mutlu etti. “Saturation” yayımlandıktan sonra Beatport’ta önce editörlerin seçimiyle “Best New Hype Techno: August” listesine, sonra da Beatport “Techno Hype Top 100” ve “Techno Main Top 100” listesine girdi. Özellikle ana listeye Jeton Records etiketiyle girmek, dünyanın en iyi isim ve şirketleriyle rekabet etmek benim için gurur vericiydi. Bu projelerin kabulünden yayınlanma sonrasına kadar olan süreçte Ferhat Albayrak ve Kuvoka'nın verdiği destek çok önemliydi; kendilerine teşekkür ediyorum.
Stüdyonuzda sıklıkla kullandığınız favori ekipman ve yazılımlarınız hangileri?
Türkiye'de bana göre yanlış olan şeylerden biri, fazla ekipman sahibi olmak ile kaliteli prodüksiyon yapılabileceğine olan inanç. Şu ana kadar oldukça minimal bir kurulum ile ilerledim. Yazılım tarafında Sylent1, Serum, Re-pro1-5 ve Fl Studio'da bulunan transistor bass, ses yazılımı ve tasarımında kullandığım favori eklentilerim. Kimi zaman bu sesleri daha güçlü hale getirmek ve onlara karakter kazandırmak adına Black Box Analog Design'ı kullanıyorum. Stereo efekt olarak Wider ve Pancake 2'yu söyleyebilirim. Bunlar özellikle mixing’de işimi çok kolaylaştıran yazılımlar.
Kariyerinizde şu ana kadarki dönüm noktalarınız nelerdi? Geleceği Yiğitoğlu için nasıl hayal ediyorsunuz?
İlk dönüm noktası olarak Kemal Vatansever ile 2018 yılının Kasım ayında Alman Pure Dope Digital şirketiyle yayımladığımız ilk EP'miz ''Circle of Sin''i söyleyebilirim. Bu çalışmayla Beatport “Techno Top 100 Releases” listesinde 5. sıraya kadar yükselmiştik. EP’nin ikinci şarkısı ''Brain Storming'', dünyanın çoğu yerinde defalarca çalındı ve Shazam’da 60 bin defanın üzerinde sorgulandı. Açıkçası ilk EP’mizde böyle bir başarı elde etmeyi biz de beklemiyorduk. Bu sayede öz güvenimizin ve azmimizin daha da arttığını söyleyebilirim.
Son iki seneye baktığımda başka dönüm noktaları da görüyorum; ama benim için işin en başında yanıma aldığım yakın arkadaşlarımın desteği kariyerimin seyrini etkileyen en önemli şeylerden birisi oldu. Geleceğe dair planlarımın, sektördeki paydaşlarla olan ilişkilerimdeki tavrımın, projelerimin yayınları sırasındaki stratejilerimin arkasında benim hikayemi bilen ve dans müziğine yatkın bir beyin takımı var. 2 yıl önce plandığımız ''2 sene sonra nerde olmalıyız''ın daha önündeysem kuşkusuz ki en önemli pay buna ait.
Geleceğe dair hayal kurmaktan daha çok ulaşabileceğimi bildiğim gerçekçi hedeflere odaklanmış durumdayım. Önümüzdeki 2 yılın sonunda hedefim Türkiye sınırlarını aşarak yurt dışında düzenli olarak çalmaya başlamak. Sahne performansı olarak bu seviyelere geldiğimi düşünüyorum; fakat bildiğiniz üzere sahne performansı gerekli parçalardan yalnızca bir tanesi. Yurt dışında düzenli çalmak ve büyük sahnelere ulaşmak hedefimin, prodüksiyonlarımla techno türünde dünyanın önde gelen plak şirketlerinin dikkatini çekerek ve o seviyelerde sürekli üretken olarak gerçekleşeceğini düşünüyorum. Bu sırada Yiğitoğlu isminin markalaşmaya başlayacağını da öngörüyorum.
Tabi ülkemizden yurt dışı hedefi ile ilerleyip sıyrılmanın zor olduğu aşikar. Bunun birçok nedeni var; ama en önemli sebeplerinden birini genç prodüktör DJ’lere yeterince alan tanınmaması ve misyonuyla global hedefler koyan oluşumların pratikte bu hedeflerin gerektirdiği çabaları göstermemesi olarak görüyorum. Büyük festival ve etkinliklerin line-up’larına baktığımızda müziğiyle uluslararası seviyede etki yaratan veya bu potansiyeli bulunduran sanatçılardan çok sosyal ağlarıyla ve ilişkileriyle öne çıkan isimleri görüyoruz. Bu durum üretken, yetenekli ve özellikle hedefi uluslararası çıtaya koyan sanatçıların önünü kesiyor ve bu yüzden aslında çoktan hak ettikleri yurt içi techno dinleyicilerine ulaşma fırsatını yakalayamıyorlar.
Hep birlikte tecrübe ettiğimiz “yeni normal” gündelik hayatınızı ve profesyonel yaşamınızı nasıl etkiledi?
Pandemi kişisel hayatımı yaş grubumdaki çoğu insandan çok daha fazla etkiledi. Yaklaşık 5 yıl önce geçirdiğim akciğer operasyonundan ötürü bu süreçte riskli grupta yer alıyorum ve doğal olarak herkesten daha dikkatli olmam gerekiyor. Diğer yandan, yaşanılan krizi ve bir anda tamamen boşalan takvimi müziğimle ilgili nasıl değerlendirebilirim diye düşündüm ve verimli saatlerimin neredeyse tamamını prodüksiyonla geçirmeye başladım.
Bu süreçte gerçekleştirdiğim, özellikle Jeton’dan yayımlanan projelerle Yiğitoğlu ismini ilerlettiğimizi düşünüyorum. Tabi sektördeki herkes gibi etkinliklerin tamamen durmasından ben de olumsuz olarak etkilendim. Umarım hem önemli şehirlerimizdeki techno sahneleri, hem de bu sahnelerin yarattığı ekonomiyle hayatlarını kurgulayan herkes bu süreçten sağ salim çıkabilir. Dört gözle bekliyorum.
Yılın geri kalanı ve 2021 için detay paylaşabileceğiniz yeni projeleriniz var mı?
Ağustos sonunda çıkacak iki proje var. İlk olarak İtalya'nın en önemli techno plak şirketlerinden Phobiq Recordings etiketiyle ''Bleed'' adlı çalışmamız yayımlanacak. O projede Men in Deck ile beraber çalıştık. Phobiq Recordings, Sasha Carassi’nin liderlik ettiği bir ekip ve biraz önce bahsettiğim uluslararası hedefler açısından çok önemli bir seviye. Çıkış tarihi için şimdiden çok heyecanlıyız ve Mixmag Türkiye okuyucularının tam desteğini bekliyoruz.
“Bleed”den hemen sonra Steve Mulder'in A&R’lığını yaptığı Hollanda merkezli Airborne Black'ten “Last Judgment EP” başlığıyla 3 parçalık başka bir ortak proje çıkarıyorum. Orada da son aylarda çok güzel işler başaran Bilboni ile birlikte çalıştık. Pandemi sürecinde neredeyse iki ay kadar üzerinde titizlikle çalıştığımız bu projeye gelecek geri dönüşleri de sabırsızlıkla bekliyorum. Bunların yanı sıra The Hidden Records'dan bir tekli ve Space Kraft Recordings'den yayımlanacak Hector Moreno için yapmış olduğum bir remiks geliyor.
Antalya sizin için ne anlam ifade ediyor? Dans müziği ekosistemi bakımından şehrin bugününü ve geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Antalya, doğduğum ve hayatımın büyük bir kısmının geçtiği şehir, bu yüzden de yeri bende ayrı. Antalya'daki hayatın temposu İstanbul'daki kaosa göre daha sakin ve huzurlu olduğu için, yeni bir projeye daha yüksek kapasite ve odakla başlayabiliyorsunuz. Bu, halen burada olmamın en büyük nedenlerinden birisi.
Yakın zamana kadar Kaleiçi’ndeki Upshot Bar’ın tek başına sırtladığı lokal elektronik müzik sahnesine, yaklaşık 1.5 sene önce açılan Roots ve Plur etkinlik şirketinin de büyük bir katkısı olduğu aşikar. Özellikle Milimaudio ekibi olarak başta Olympos Teleferik ve Expo Tower'da yaptığımız, hem ülke çapında, hem de şehir genelinde dikkat çeken etkinlikler ile bu konuda büyük bir katkı sağladığımızı düşünüyorum. Bunların yanı sıra açılışı pandemi dönemine denk gelen ve bu konuda büyük bir şansızlık yaşayan Grey'in de şehirde yaratacağı rekabet ile gelecekte Antalya'yı daha kaliteli etkinlikler bekliyor diyebilirim. Antalya aslında hem kitle hem de altyapı olarak yüksek potansiyelli bir yer. İleride daha büyük etkinliklere ve festivallere ev sahipliği yapacağını düşünüyorum.
Antalya’nın en yüksek noktası Olympos Teleferik’te 29 Ağustos’ta düzenlenecek ve özel konuklarını ağırlayacak olan “The Moment Presents: Meet Zeus II” etkinliğinde sahne alacak isimlerden birisiniz. Serinin geçen yılki ilk etkinliğinde de aynı havayı solumuştunuz. İlk etkinlikten hafızanıza kazınanları bizimle paylaşır mısınız?
İlk etkinlikte atmosfer ve bize katılan seyirci kitlesi gerçekten inanılmazdı. Bizi en çok sevindiren şeylerden biri İzmir, Denizli, İstanbul ve Ankara gibi şehirlerden yalnızca o etkinliğe katılmak üzere Antalya’ya gelenlerin olmasıydı. Planlama aşamasında 200-300 gibi sayılardan bahsederken orada yaklaşık 1000 kişi ile karşılaşmak bizi çok şaşırtmıştı. Olympos zirvesinin Türkiye'de etkinlik yapılacak en ilgi çekici yerlerden biri olduğunu düşünüyorum. 2365 metre yükseklik, şahane bir Akdeniz manzarası ve üstü tamamen açık bir etkinlik alanı. Daha önce de böyle bir etkinlik için kullanılmamıştı. İlk defa tecrübe edenler arasında bulunmak ve gecenin kapanışını yapmak benim için çok büyük bir keyifti. Sahnedeyken birkaç defa arkamı dönüp manzaraya daldığımı hatırlıyorum. Kaçıranlar ve 002 için fikir edinmek isteyenler Milimaudio YouTube kanalından o günün performanslarını tekrar izleyebilirler.
Milimaudio ile yollarınız nasıl kesişti?
Milimaudio ile yollarımız geçen sene Antalya'ya dönüş yaptığımda kesişti. O dönem Antalya'da aynı mekanda ikimiz de düzenli olarak çalarken tanışma fırsatımız oldu. Düşünce yapısı olarak kendime yakın bulduğum, sık sık akıl danıştığım, geçtiğimiz sene boyunca önemli destek gördüğüm ve hayatımda olduğu için kendimi şanslı addettiğim biri. Müzik gerçekten de diğer biçimlerde bir araya gelmeyecek pek çok insanı aynı düzlemde buluşturuyor. Benim için şu ana kadarki müzik kariyerimin en mutluluk verici yanlarından birisi de bu oldu.
“Meet Zeus” serisinin 29 Ağustos’taki ikinci etkinliğinde konukları neler bekliyor olacak?
29 Ağustos’ta konukları inanılmaz bir manzara, görebilecekleri en güzel gün batımlarından birisi ve çok kaliteli performanslar bekliyor. Dediğim gibi Türkiye’de ender bulunan ambianslardan birini tekrar gerçekleştirmenin ve bunu insanlarla paylaşmanın heyecanını yaşıyoruz. Gönül isterdi ki normal koşullarla daha fazla insanı ağırlayabilelim ama pandemi şimdilik buna izin vermiyor. Gelebilenlerin çok eğleneceğine eminim, yalnız erkenden yorulmasınlar; çünkü kapanış setini şimdiden hazırlamaya başladım.
Yiğitoğlu, The Moment sunumu ve Milimaudio organizasyonuyla 29 Ağustos Cumartesi günü ‘The Moment Presents: Meet Zeus II’ etkinliğinde Unsalze, Leia, CNDD, el Capitan ve Milimaudio ile birlikte Olympos Teleferik sahnesinde olacak. Sınırlı sayıda özel konuğu ağırlayacak etkinlikle ilgili ayrıntılı bilgi için tıklayın.