Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Zihinde İz Bırakmak: Local Suicide

Samimi hikayeleri, stüdyodaki tercihleri ve günlük rutinleri ile dopdolu Local Suicide sohbeti

  • RÖPORTAJ: OZAN TEZVARAN | ÇEVİRİ: TATLIHAN TUNCEL | FOTOĞRAF: PETRA RUEHLE
  • 16 Mayıs 2019
Zihinde İz Bırakmak: Local Suicide

DJ yarışmalarından, Solomun’un Tomorrowland setine kadar uzanan bir müzikal yolculuk hayal edin! İlk görüşte aşkın yeni müzikal tarzlara kapısını açtığı, kalıcılığı ana motivasyon unsuru olarak gören ikili Local Suicide’dan bahsediyoruz. Uzun zamandır yakından takip ettiğimiz Vamparela ve Brax, 2019’un başından itibaren hız kesmeden, tekno ve diskonun ustaca harmanladığı parçalarını yayınlamaya devam ediyor. Büyük isimlerden de destek alan Local Suicide, samimi hikayeleri, performansları ve günlük rutinleri ile Mixmag Türkiye’de!

Local Suicide'ı müzikal yapımlarının dikkate değer tarzıyla ve diskonun ışıltısını Berlin'in karanlığıyla buluşturan DJ setleriyle tanıdık. Peki Local Suicide nasıl kuruldu? Neyi amaçlıyor?

Vamparela: 2007'de bir DJ yarışmasında tanıştık. Ben ondan önceki yarışmanın kazananı olduğumdan unvanımı koruma kavgasındaydım. Ne var ki ilk turda Brax'ın arkadaşları olan iki DJ'e yenildim ama beni desteklemeye gelen pek çok arkadaşım orada olduğundan mekandan ayrılmadım. Bir süre sonra dans pistinde Brax'la tanıştım ve görür görmez aşık oldum! Çıkmaya başladık ama ikimiz de DJ olduğumuzdan aynı anda farklı yerlerde çalıyorduk ve geceleri birlikte geçirmek istediğimizden pek de ideal bir durum değildi bu.

2009'da bir arkadaşımızın da dahil olduğu üç kişilik grubumuz Local Suzie'yi kurduk. İlk -ve pek de şahane denemeyecek- canlı performansımızdan sonra işi daha basit tutup DJ duo olarak devam karar verdik; üçümüzün buluşup müzik yapacağı ve prova alacağı vakti bulmak zor oluyordu. Grubumuzu sosyal mecralardan uzak tutmaya çalıştık, dolayısıyla da yeni projemizin adını da Local Suicide koyduk. Bu seçimde yeni ismin grubumuzun önceki ismine benzerliğinin yanı sıra bizim Suicide grubuna ve kelimenin taşıdığı nihilizme duyduğumuz sevgi etkili oldu. İkimiz de büyük müzik fanatiğiyiz, gezmeyi ve yeni insanlarla tanışmayı seviyoruz, ayrıca benzer yollardan geçmişiz; radyo yapımcılığı, gazetecilik ve erken yaşta başlanan DJ'lik.

“Tekno-disko”yu nasıl tanımlıyorsunuz?

İş müziğe geldiğinde hep alışılmışın dışında ve alternatif tarafta olduk. Dolayısıyla elektronik müzik yapmaya başladığımızda da sıradan house, tekno ya da disko parçalarından farklı bir şeyler aramaya başladık. Duygular uyandıran, dövme gibi zihinde iz bırakan ve kalabalığı bir yolculuğa çıkaran parçaları çok seviyoruz. Müziğimiz hem teknonun güdümünü hem de diskonun duygularını barındırıyor. Elektronik olmalarına rağmen indie müzik hissi veriyor parçalarımız.

Üstad ya da ilham kaynağı olarak hatırladığınız bir müzisyen var mı?

Vamparela: MTV izleyerek ve Ulusal Radyo'da gerçek bir müzik duayeni olan Giannis Petridis'in programını dinleyerek büyüdüm. Bu ikisi müzik zevkimi epey şekillendirdi. Rock müziğe özel bir sevgi duymakla beraber tüm janrlara açıktım. Yetişkinliğimde de DJ olarak Erol Alkan'ın önemli bir etkisi oldu. Sık sık Londra'ya gider, onun Trash‘ at the End partilerine katılırdım. Müzik, miksaj, kalabalık; hemen hemen her şey mükemmeldi. Benim o zamanlar Yunanistan'da yaptığım şeyin bir gömlek üstüydü yaptığı ve dolayısıyla müthiş bir ilham kaynağıydı benim için.

Brax Moody: Dandik pop müzikten damar punk müziğe, break beat'lerden post rock'a, gangster rap'e kadar her türü dinleyerek büyüdüm. Ergenliğimdeki müzik keşiflerimin kaynağı çoğu zaman izlediğim 90'ların sonuna ve 2000'lerin başına ait kaykay videolarıydı.

''Her yere gidebileceğinizi'' biliyoruz ama müzikal tarzınıza en çok hangi şehrin uyduğunu söylerdiniz?

Hah! Berlin keskinlikle çok iyi uyuyor; açık zihinli ve eğlenmeyi seven insanlarla dolu bir şehir. Onun dışında Meksikalı ve İsrailli dinleyicilerin yaptığımız şeyi gerçekten anladığını fark ettik. Soundcloud istatistiklerimize göre de Vilnius ve Kaunas'ta çok sayıda takipçimiz var ama henüz oralarda çalmış değiliz maalesef.

Ziyaret etmeyi çok özlediğimiz Berlin'den ve oradaki kültürel zenginliğin içinde günlerinizi nasıl geçirdiğinizden bahsedelim biraz da. Local Suicide'ın Berlin'de geçen sıradan bir günü nasıldır? En sevdiğiniz kulüpler hangileri? Sürekli uğradığınız müzik dükkanları var mı?

İkimiz de tam zamanlı çalışıyoruz. Brax Ninja Tune'un Almanya yöneticisi ve Vamparela PullProxy'nin halkla ilişkiler müdürü. Dolayısıyla her gün ofiste geçiyor açıkçası. Akşamları da müzik mağazalarından alışveriş yaparak, grupların canlı performanslarını izleyerek, evde arkadaşlarla takılarak veya arkadaş olduğumuz prodüktörleri davet edip ev stüdyomuzda onlarla birlikte çalarak geçirmeyi seviyoruz.

En sevdiğimiz kulüpler Salon zur Wilden Renate, About Blank, Bohnengold ve kısa bir süre önce kapanan Chalet. Yakın zamanda severek çaldığımız partiler arasında da Alte Münze'de yapılan Pornceptual'ı, Renate'de yapılan House of Red Doors'u ve Kit Kat'te yapılan Electric Monday'i sayabiliriz.

Müzik yapımı sırasında muhakkak olmalı dediğiniz bir teknik eleman var mı?

Bugünlerde müzik yapmanın sayısız yolu var. Biz çoğunlukla ARP Odyssey, Korg Minilogue, Moog Sub37, Native Instruments Kontrol ve Electro Harmonix V256 Vocoder, TC Helicon Voice Live 2, Boss RE20 Space Echo, Roland VT3 ve Roland TR8S Drum Computer gibi bazı efekt ünitelerini kullanıyoruz. Ses arayüzü için RME Fireface UFX II, program olarak da çoğu zaman Ableton ve Bitwig kullanıyoruz.

Local Suicide DJ setlerinde çalacağı parçaları nasıl seçiyor?

Her ikimizin de arkadaşlarımızdan ya da PR ajanslarından gelen ve internetten satın aldığımız parçalardan oluşan birer koleksiyonu oluyor. Önceden seçim yapmıyoruz hiç. Akışına bırakıyoruz. Geniş bir parça seçkimiz var; o an çalıyoruz, farklı şeyleri deniyoruz ve kitlenin tepkisini ölçüyoruz. Çaldığımız şeyi belirleyen genelde kulübün enerjisi oluyor.

Dinleyicinizin neye dikkat etmesini isterdiniz?

Çalarken önünüzde ilginç bir şeyler dinlemeye ve dans etmeye gelmiş müzik severlerin olması müthiş bir olay. Dışarı çıkıp kafa olmanın ötesinde müziğe dikkat eden kitleden söz ediyorum. Dans edişlerinden ve bizimle iletişim kurma şekillerinden anlaşılıyor.

En kıymetlisi de kendi yapımımızı çalarken birinin gelip parçanın adını sorması veya müziğimizi tanıyor olması; kendi parçalarımızı çalarken coşkularını hissedebiliyoruz.

2019'un başında duyar duymaz müptelası olduğumuz ‘Komm Ins Loch’u yayınladınız. Bu parça nasıl ortaya çıktı? Arkasındaki hikaye ne?

Geçen yıl Bohnengold'da yaptığımız T.O.F.U. partimizde çalmak için Meksika'dan gelen Theus Mago bizde kalmıştı. Partinin ertesi günü akşamdan kalma halimize rağmen ev stüdyomuzda beraber çalmaya karar verdik; ve işte Komm Ins Loch böyle ortaya çıktı! Theus Mago parçayı kendi plak şirketi Duro ile yayınlamayı teklif etti ve şahane Aera ve Colossio remikslerini ayarladı. Aera yeni remiksini Âme'ye gönderdi, o da bir hafta sonra parçayı Innervisions Off Sonar partisinde çaldı; birkaç ay sonra ise Solomun Tomorrowland'de çaldı. Kısaçalar ocak ayının sonunda yayınlandı ve basından, DJ'lerden ve insanlardan büyük destek gördü.

Bu ay üç yeni yapım yayınlıyorsunuz. Bunları önceki işlerinizle nasıl kıyaslarsınız? Ayrıca, ufukta bir albüm görünüyor mu?

Mart çok yoğun geçti! Arkadaşımız Curses ile iki ayrı yayın için çalıştık. Tusk Wax'ten çıkarmak üzere dört parçalık bir yapım ve Ombra International'dan çıkarmak üzere 'Who Cares' adlı bir mini kompilasyon ürettik. Ayrıca arkadaşımız ve komşumuz Franz Matthews ile Eskimo Recordings'ten çıkacak olan 'Meditation / Tutan Jamon' kısaçaları için ortak çalıştık.

Curses ile işbirliğimiz daha çok new wave, EBM, post disko tarafında; Franz Matthews ile yaptığımız kısaçalar ise daha balearik ve oryantal tınılara sahip.

Uzun vadede planımız muhakkak albüm yapmak ama günlük işlerimiz ve yoğun DJ programımız varken oldukça zor. Yine de bir noktada vakit bulup gerçekleştirmeyi umuyoruz.

Spotify 'Frekans' çalma listemizi takip edin.

Sonraki yazýyý yükle
Yükleniyor...
Yükleniyor...