Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

“Jam Session” Agents Of Time

“Başlangıçta hiçbir şey kolay değil. Hayallerinize inanın, tutku her şeye rağmen sizi ileriye taşır”

  • RÖPORTAJ: SEREN SARI
  • 28 Haziran 2019

Cobblestone Jazz ve Zürih Tonhalle Orkestrası ile aynı sahneyi paylaşarak elektronik müziğin geniş bir skalaya hitap edebileceğini kanıtlayan Agents Of Time kendine özgün kimliğiyle son zamanların en yenilikçi projelerinden biri haline geldi. Trio; Laurent Garnier, Tale Of Us, Mathew Jonson ve birçok duayen isim tarafından desteklendi. Agents Of Time, yaklaşan Türkiye performansları öncesi sorularımızı yanıtladı.

Live setlerinizde çoğunlukla bir masa etrafında çalıyorsunuz. Sessiz bir iletişim halinde olduğunuz inkar edilemez. Trio olarak çalmanın en eğlenceli tarafı nedir?

“Sessiz iletişim” çok doğru bir tanımlama. Farklı şeyler denemeye cesaret edebiliyoruz. Setlerimiz sırasında çok fazla doğaçlamaya ve jamming’e yer verdiğimiz için performansımızı farklılaştırabiliyoruz.

Yeni bir parça ya da performans üzerinde çalışırken yenilikçi ve yaratıcı olmanın püf noktaları nelerdir?

Müziğin yürekten geldiğine gerçekten inanıyoruz. Bizim için yenilikçi olmak duygularımızı takip ederek müziğimize yansıtabilmekten geçiyor. Bugünlere gelmemizi buna borçluyuz. Agents Of Time’ın yenilikten beslenen ve fark yaratan bir kimliği olduğunu düşünüyoruz.

Analog enstrümanlara yer verdiğiniz live performanslarınız oldukça karakteristik. Performansınız sırasında ya da öncesinde gelenek haline getirdiğiniz bir alışkanlık var mı?

Sahneye çıkmadan önce salladığımız bir shot tekila bizi heyecanla bekleyen kalabalığı yerle bir etmek konusunda oldukça yardımcı oluyor.

Agents Of Time’ı geçtiğimiz Nisan ayında İstanbul Flamme’da dinledik. 29 Haziran'da İzmir Sommer Klein’da, 6 Temmuz'da ise İstanbul Boğazı’nda bir tekne partisinde çalacaksınız. Türk seyircisinin enerjisini nasıl tarif edersiniz?

Türk takipçilerimiz her geçen yıl hızla büyüyor. Karşılama ve misafirperverlik muazzam. Türkiye’de kendimizi gerçekten rahat hissediyoruz. Çalarken sizi takip eden bir kitleyle karşı karşıyasınız. Kalabalığın ortaya koyduğunuz müzikaliteye ve iletmek istediğiniz enerjiye verdiği tepki her zaman daha fazlasını vermek üzerine kurulu bir performansa dönüşüyor.

29 Mart’ta çıkan son EP’niz “Repeating Patterns, Numbers and Letters” ile ilgili nasıl tepkiler aldınız?

Birçok insandan oldukça pozitif yorumlar aldık. Laurent Garnier ve Tale Of Us gibi birçok sanatçı setlerinde EP’ye yer verdi. Mathew ile yaptığımız ilk iş birliğiydi, gururluyuz.

Mathew Jonson ile yaptığınız iş birliğinin sizin için farklı olduğundan röportajlarınızda da bahsediyorsunuz. Hangi yönleri size ilham verdi?

Mathew ile çalışmak bize çok şey kattı. Kendisi tam bir sintizayzır cerrahı. Stüdyodaki ekipmanları deneyerek saatler geçirdiğimiz jam session’lardan bahsetmezsek olmaz, inanılmaz bir stüdyosu var! Ortaya kulaklarımıza inanamadığımız çok iyi sentezler çıktı. Mathew’le bir araya gelip duyguları, düşünceleri, gülüşleri ve deneyimlerimizi paylaşmak eşsiz bir deneyimdi.

WhoMadeWho'dan “Traces”, Stephan Bodzin'den “Zulu” ve Sailor&I'dan “Fire on the Moon” yorum yeteneğiniz hakkında çok şey söylüyor. Son zamanlarda üzerinde çalıştığınız bir parça var mı?

Şu an üzerinde çalıştığımız ve çok yakında çıkaracağımız harika bir remiks var ama şu anda açıklayamıyoruz.

Grido Festival’de Kanadalı grup Cobblestone Jazz ile aynı sahneyi paylaşarak eşsiz bir performans sergilediniz. Hemen ardından Zürih Tonhalle Orkestrası ile bir araya geldiniz. Bugünkü dans müziği ekosistemini düşününce imza attığınız projeler oldukça çarpıcı ve özgün. Bir grup, sanatçı veya DJ’i iş birliğine davet etmek isteseydiniz?

Herhangi bir tercihimiz yok. Yeni iş birliklerine ve farklı projeler yapmaya her zaman açığız. Müzik ve sanat dünyasını çevreleyen her şeyi seviyoruz.

“Kısıtlı zamanımız olduğu doğru değil, gerçek çok fazla zaman harcadığımız.” (Seneca) 2013’te Facebook’ta paylaştığınız post’lardan biri. Kariyerinin başında bulunan müzik meraklıları için neler önerirsiniz?

Müzikle ilgilenmeye başladığımızda çok fazla sorunumuz vardı; ideolojiler, ailemiz, işimiz… Bütün bunlarla her gün mücadele etmek zorunda kalsak da yaptığımız işe gerçekten inandık. Başlangıçta hiçbir şey kolay değil, hayallerinize inanın. Tutku her şeye rağmen sizi ileriye taşır.

Önde gelen birçok plak şirketi ile çalıştıktan sonra kendi plak şirketiniz “Obscura”nın lansmanını yaptınız. Yeni projelerinizden bahseder misiniz?

Şu sıralar müzik, plak şirketi ve etkinlikler ile ilgili farklı şeyler üzerinde çalışıyoruz. Bizim için ana içerik her zaman sanat oldu. Yeni markamızın odak noktası da sanat olacak.

2013’ten beri aktif olarak müzikle ilgileniyorsunuz. Gelecek yıllar için planlarınız neler?

Her yıl, her gün, her an sound’umuzu geliştirmeye çalışıyoruz. En büyük hedeflerimizden biri yaptığımız müziği kusursuz bir hale getirmek.

Agents Of Time’ın Afterlife Recordings imzası ile çıkan yeni EP’si “Superia”yı dinleyin!

Trio 29 Haziran’da İzmirli, 6 Temmuz’da ise İstanbullu elektronik müzik severlerle buluşacak. Etkinlikler Monkey Projects katkılarıyla 29 Haziran'da Sommer Klein, 6 Temmuz'da Boat Party’de gerçekleşecek.

Biletler için tıklayın:
Sommer Klein (29 Haziran)
İstanbul Boğazı (6 Temmuz)

Spotify '#Arşiv' çalma listemizi takip edin.

Sonraki yazýyý yükle
Yükleniyor...
Yükleniyor...