Ara Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Bir yenilenme hikayesi: Booka Shade

Booka Shade 16 Kasım'daki MIX Festival performansları öncesi Mixmag Türkiye'ye konuştu

  • MIX FESTIVAL İŞ BİRLİĞİYLE
  • 27 Ekim 2019

Frankfurt'ta başladıkları müzikal yolculuklarında synth-pop'tan modern techno'ya keskin ama bir o kadar da sağlam adımlarla ilerleyen bir dönüş yapan, yaptıkları her işte birbirini tekrar etmeme ilkelerini dinleyicilerine hissettiren yapılarıyla "yenilik kâşifleri" olarak karşımızda duran, Walter Merziger ve Arno Kammermeier ikilisinin oluşturduğu Booka Shade Mixmag Türkiye okurlarına özel açıklamalarda bulundu. Son kısaçalar albümleri "Torch / The Highs Are Higher" ile büyük beğeni toplayan ikiliyle 15-16 Kasım'da Zorlu PSM'deki MIX Festival performansları öncesi bir araya gelerek bugüne ulaşmalarında geçirdikleri evreleri, 2020 planlarını, plak şirketleri Blaufield Music'i, gelişmekte olan küresel festival ve kulüp kültürünü ve Türkiye'yi konuştuk.

Son yirmi yılı aşkın sürede yaptığınız işlerle Avrupa'dan dünyaya açılan en tanınmış elektronik müzik ikililerinden birisiniz. Nasıl tanıştınız? Hikayeniz nerede ve nasıl başladı?

Birbirimizi okulda tanıdık. Çok klasik bir şekilde okulun müzik grubundaki çalışmalarımız sırasında tanışma fırsatı yakaladık. Aşağı yukarı 30 yıl kadar önceydi. Her ikimiz de müzikle ilgili daha fazla şey yapabileceğimizi çabucak fark etmiştik. Müziğe karşı inanılmaz bir tutkumuz vardı. Ömür boyu sürecek bir müzikal kariyer ilk başta düşünmüyorduk ama en azından iyi bir şeyler ortaya çıkarmak için çaba gösteriyorduk. Şarkı yazmaya başladık, ilk demolarımızı hazırladık ve sonrasında ilk plak şirketi anlaşmamız gerçekleşiverdi. Erken dönem çalışmalarımız, Depeche Mode tarzına oldukça yakındı. Sonra 1990'ların başında techno Almanya'yı etkisi altına aldığı zaman techno'ya resmen aşık olduk. Sven Väth'in Frankfurt'taki kulübü Omen'e sık sık giderdik. Bu dönemde kulüp müziği prodüksiyonu yapmaya da başlamıştık. İlk Booka Shade şarkıları da 1990'lı yılların ortalarında piyasaya çıkmaya başlamıştı ancak prodüksiyona dair ilgi alanlarımızda değişkenlik de yaşıyorduk bir yandan. Aynı zamanda ikimiz de şarkı yazarı olduğumuz için pop müzik bile yapmıştık, stüdyodaki çalışmalarımızda büyük bir çeşitlilik söz konusuydu. Ancak son yıllarda, Booka Shade projesinin güncel karakterine yoğunlaşmış durumdayız.

Walter gitar ve klavye çalarken, Arno aslen bir davulcu. Bu durum ritim ve melodik bütünlük bağlamında mutlaka Booka Shade soundunun gelişimine katkı sunmuş olmalı. Prodüksiyonlarınız sırasında hangisi önce geliyor, ritim mi melodi mi?

En başta melodi geliyor. Çünkü iyi bir şarkı ortaya çıkmalı. Biz şarkı yazarı ve prodüktörüz, iyi melodileri ve iyi organize edilmiş bass dizilimlerini severiz. Dans müziği için ritmik öğeler olmazsa olmaz, biliyorsunuz ritmik yapı iyi tasarlanmamışsa dans müziği konusunda yanlış yapıyorsunuz demektir. Müziği on yıllar boyunca iyi seviyede tutan temel şeyin iyi bir melodiden geçtiğine inanıyoruz. Şarkı yazarı perspektifinden bakacak olursak, melodi önce gelir, sonra ritim. İnsanlar çoğu zaman "Ne de olsa bu dans müziği... Yapması çok kolay olmalı..." diye düşünebiliyor. Çok ünlü prodüktörlerin de aralarında bulunduğu sanatçı dostlarımızla konuşurken altını çiziyoruz; içinde yenilik barındıran kusursuz bi ritmik kompozisyon için insanlar çok ama çok çalışıp zaman ve emek sarf ediyor. Çünkü bu konuda da kendinizi sürekli tekrar etmek istemezsiniz, sıkıcıdır bu. Melodik ve ritmik yapıda sadeliği öne çıkarırken bir yandan da her zaman yeni şeyler deneyebiliyoruz, bu gerçekten kulüp müziği yapımında bizi çok heyecanlandıran bir unsur, zor olmasına rağmen...

Yakın dostunuz Mandy ile 2002 yılında plak şirketi "Get Physical Music"i kurdunuz. Plak şirketinin on yedinci yıl dönümü Eylül sonunda Berlin Watergate'te özel bir parti ile kutlandı. Yaklaşık yirmi yıllık bu başarılı projeye baktığınızda neler hissediyorsunuz?

Get Physical Music'in güçlenerek var olmaya devam ettiğini görmek bizim için oldukça mutluluk verici. Hayat verdiğimiz bir projenin uzun bir süre devam etmesi gerçekten çok özel. 2002'de kurduğumuz plak şirketinden bazı nedenlerden dolayı sekiz yıl önce ayrıldık ama halen her zaman oradaki arkadaşlarımız DJ T ve Mandy ile konuşuyoruz, iletişimimiz devam ediyor. İbiza'da bir şovumuz olduğu için Watergate'teki kutlamaya ne yazık ki katılamadık. Bu arada, birkaç yıl önce kendi plak şirketimiz Blaufield Music'i kurduk. Uzun soluku, iz bırakacak müzik yapımlarını müzik tutkunlarına ulaştırmak için yoğun çaba sarf ediyoruz.

2005'teki Sónar performansınız, sonrasında Coachella, kapasitesini bu yıl 210,000 kişiye çıkaran Glastonbury, Rock Werchter ve Red Rocks gibi festivallerdeki headliner şovlarınız kariyerinizdeki önemli dönüm noktaları arasında yer alıyor. Son olarak bu yılki Amsterdam Dance Event'in iki farklı sahnesinde, Bedrock ADE'de ve Ritter Butzke & Multiversum'daki canlı şovlarınızı takip ettik. Dans müziği endüstrisinde gün geçtikçe çeşitlenen çağdaş festival kültürü hakkında neler düşünüyorsunuz?

Kulüp ve dans müziği kültürünün küresel anlamda bu kadar büyüdüğünü görmek inanılmaz. 1990'lı yıllarda, bize gelip yaptığımız techno müziğin küresel bir akım haline geleceğini söyleseydiniz buna inanamazdık, çünkü yaptığımız o günün şartlarında pop müzik değildi, niş bir müzik türüydü. Dünyanın her yerinde hafta sonları insanların dışarıya çıkıp dans müziği eşliğinde kulüplerde dans etmekten, evlerinde elektronik müzik dinlemekten keyif aldıklarını görmek çılgınca bir şey.

Festivallerden bahsettiniz... Mesela Coachella'yı örnek alırsak, son zamanlarda rock festivallerindeki elektronik müzik sahneleri gün geçtikçe büyüyor; en büyük sahne değiller kuşkusuz ama ikinci en büyük sahne konumuna ulaştılar. Elektronik müzik festivalleri her yerde büyüyor, insanlar keyif alarak gidiyor. Dezavantajlı tarafı ise kulüplerin varlığı ile ilgili, bu konuda dikkatli olmalı, kulüplerin varlığını sürdürmelerini önemsemeliyiz. Kulüpler yok olursa, kulüp kültürü biterse, er ya da geç festivaller de yaşam alanı bulamaz hale gelir. Kulüpler her şeyin merkezindedir. Kulüpler müziğin hayat bulduğu, gençlerin kendi müziklerini, küçük evrenlerini yarattıkları yerlerdir. Kulüpler geleceğin ta kendisidir. Gelecek, bir festivalde değil, gelecek öncelikle küçük bir kulübün içinde... Sıra sonra festivallere geliyor. Bu noktada hepimiz dikkatli olmalı, kulüp kültürünü desteklemeliyiz.

Booka Shade'in hayran kitlesinin yalnızca elektronik müzik severlerle sınırlı kalmadığını gözlemliyoruz. Montrö Caz Festivali ve Lollapalooza'daki performanslarınız, Çinli piyanist Lang Lang ile ortak çalışmalarınız ve değişik türlerdeki remiks yapımlarınız müzikte çok yönlülüğe verdiğiniz önemin göstergeleri. Yaptığınız müzikte ve performanslarınızda farklı tarzlara dokunduğunuz bu çok yönlülüğü nasıl değerlendiriyorsunuz?

İkimizin de müzikte çok farklı ilgi alanları var. Elektronik müziğin olabildiğince çeşitli türlerine ilgi duyuyoruz. Örneğin Richie Hawtin gibi techno'da belirli bir vizyona sahip, bu vizyonu yıllar boyunca sürdüren, her zaman yeni fikirleri olan figürlere derin saygı duyuyoruz.

Kariyerimizin başlarında zaten müzikalitenin farklı noktalarını deneyimlemeyi istediğimizin ikimiz de farkındaydık. Mesela 2017 yılında çıkardığımız 'Galvany Street' albümünde çok farklı bir şey denedik; Archive grubundan bir indie sanatçısının vokal desteğini aldığımız, dans müziğine ait hiç ritmik yapı barındırmayan parçalar yayımladık. Bunu denemek, kendi sınırlarımızı keşfetmek bizim için çok önemliydi. Müziğimizi ifade etmede bir nevi öze dönüş ihtiyacı hissederek bunu yaptık. 2017 yılından beri, Booka Shade'in hikayesini birbirini tekrar etmeyen ama sürekli kendini tazeleyen bir biçimde ifade etme yolunda kulüp müziğine yüksek bir enerji ile odaklanmış durumdayız. Yeni yöntemler bulup yeni denemeler yapmak çok önemli ama bazen tehlikeli de olabilir. Dinleyicileriniz zaman zaman tam olarak ne yapmak istediğinizi kavrayamayabilir. Ama sınırları zorlamanın, bazen de çılgınca şeyler denemenin önemine inanıyoruz.

Bu yaz çıkardığınız kısaçalarınız 'Understanding' ve son çalışmanız 'Torch / The Highs Are Higher', stüdyonuzda 2019 yılının yoğun geçmekte olduğunu gösteriyor. Yılın geri kalanı ve 2020 için hedeflerinizi öğrenebilir miyiz?

Söyledikleriniz genel anlamda doğru. Çok yoğun bir yıl. Stüdyodaki çalışma şeklimizde büyük çaplı değişiklikler yaptık. Uzun bir süredir bu işin içindeyiz ve bir albümü hazırlamak için üç yıl bekleyip, albümü yayımladıktan sonraki üç yıl boyunca turne yapıp sonraki albümünüzde yine aynı döngü içinde girdiğiniz rock'n roll dönemlerinden bugünlere geldik. Günümüzde bu iş artık böyle yapılmıyor, her şey çok daha hızlı. Kendimize ait plak şirketimiz olmasının faydalarını görüyoruz, bu sayede çok hızlı çalışabiliyoruz. Sevdiğimiz bir fikrimiz olup bunu kulüplerde test ettikten sonra hızlı şekilde müziğimizi resmi mecralarda dinleyicilerimize ulaştırabiliyoruz. Aşağı yukarı iki ayda bir orijinal veya remiks çalışması yayımlayabiliyoruz artık. Önümüzdeki çalışmalarımıza değinecek olursak, yeni Booka Shade teklileri yolda. Ayrıca bir sanatçı için remiks çalışmamız devam ediyor ama detay vermek için şimdilik erken. Yalnızca kulüp müziği odaklı olmayan ama elektronik tarzda pek çok şarkı hazırladık ve çok büyük bir ihtimalle bir albüm çatısı altında bu şarkıları 2020'de çıkaracağız. Elektronik ve aynı zamanda evde de dinleyebileceğiniz albümleri hep sevmişizdir. Sanırız insanların Booka Shade albümlerinde hoşlandıkları taraf bu. Kulüp havası olan, ama sadece bass ve davul yürüyüşlerinin hakim olduğu tarzdan uzak. Ev ortamında kulüp atmosferini hissedebileceğiniz...

2020'de yeni bir albüm için şartlar olumlu görünüyor. Çok heyecanlıyız. Plak şirketimiz Blaufield Music'e çok emek harcıyoruz. Orada önem verdiğimiz projeler müzikseverlerle buluşmaya devam edecek. Avustralyalı ikili 'Arm In Arm' bunlardan biri mesela. Çok başarılı bir süreç geçirmekteler bu yıl. Ayrıca 'Fortunes' derleme albüm serimizin ikinci versiyonu da çıkacak. Bu konsepti çok sevdik. Uzun yıllardır sektördeyiz ve genç yeteneklere yollarını bulmalarında destek olmanın önemli olduğuna inanıyoruz. 'Fortunes' derleme serisi bu açıdan bizim için çok değerli. İkinci versiyon için bize gelen demoları inceleme aşamasındayız ve sonuçlandırıp sizlerle buluşturacağımız günü dört gözle bekliyoruz.

On yılı aşkın bir zaman dilimi içerisinde Türkiye'de birkaç kez performans sergileme fırsatınız oldu. Son olarak Sónar Istanbul 2018 ile Türkiye'ye gelmiştiniz, şimdiyse 16 Kasım'daki MIX Festival performansınızda buradaki dinleyicilerinizle tekrar bir araya geleceksiniz. Nasıl hissediyorsunuz? Daha önce Türkiye'de geçirdiğiniz süre içinde unutamadığınız anlar var mı?

Özellikle İstanbul'u ziyaret etmekten hoşlanırız. Şehre ayak basar basmaz devasa yapısını anında hissediyorsunuz. Binlerce yıllık köklü tarihi de ilgimizi çok çekiyor. İnsanlar hoş, pozitif ve yüksek enerjiye sahip. Mutfağınıza gelince, sunduğunuz vejetaryen opsiyonlar cidden güzel, geleneksel lezzetlerinizden bahsetmiyoruz bile!

Kulüp ve festivallerle ilgili tecrübelerimizden bahsedecek olursak, inanılmaz eğlenceli zamanlar geçirdik diyebiliriz Türkiye'de bulunduğumuz süre içerisinde. Uzun zaman önce, ilk gelişimizdeki festival performansımızda İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'e bakan kıyısında çalmıştık. İlk çıktığımız bu şov bizi çok heyecanlandırmıştı. Her geldiğimizde muhteşem insanlar tanıdık.

MIX Festival öncesi Türkiye'deki dinleyicilerinize vermek istediğiniz özel bir mesaj var mı?

Dünyanın neresine gidersek gidelim hissettiğimiz genel bir bakış açımız var. Bizler, insanlara müzik ile eğlenceli anlar yaşatma ayrıcalığına sahibiz. Bu öyle bir şey ki ne dil engeli, ne de aklınıza gelebilecek başka bir engel tanıyor. Her nerede müzik hakkında konuşursak konuşalım, hepimiz aynıyız. Dans ettiğimiz zaman hepimiz biriz. Birbirimizi daha fazla sevdiğimiz, birbirimizle daha fazla yakınlaştığımız sürece dünya daha güzel bir yer olacak. Müzik bunun en iyi aracı. Müzik, arada sözcükler olmadan daha hızlı, daha kolay kalplere ulaşıyor. Büyük bir mesaj değil, aslına bakılırsa basit bir mesaj ama müziğin keyfine varın, hayatın tadını çıkarın ve birbirinizi sevin!

MIX Festival, 15 ve 16 Kasım 2019 tarihlerinde Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde düzenlenecek. Festival biletlerini bu bağlantı aracılığıyla satın alabilirsiniz.

Booka Shade tarafından MIX Festival 2019'a özel olarak oluşturulan çalma listemizi Spotify'da takip edin.

Röportaj: Onur Ateş

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...