Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Elif: “Derdimi anlatacak kadar müzik biliyorum”

Elif ile Amsterdam Dance Event sırasında bir araya geldik

  • RÖPORTAJ & FOTOĞRAF: OZAN TEZVARAN
  • 24 Kasım 2019

Sosyal medyadaki “cizenbayan” hesabını uzun senelerdir takip ettiğimiz, bütün samimiyeti ve dürüstlüğüyle bize dünyayı kendi gözünden tanıtan Elif, müziği kendisi için bir çıkış yolu olarak gördüğünü söylüyor. Özgürlükçü tutumunu müziğine yansıtmasıyla beraber dünyanın dört bir yanında sahne almaya başlayan Elif Berlin’den Miami’ye, New York’tan Dubai’ye, kalbinin götürdüğü her yerde hikayesini anlatmaya devam ediyor. Anjunadeep üzerinden yayımlanan çalışmalarıyla beraber daha çok insana ulaşmaya başlayan prodüktör ve DJ bir taraftan da gelecek nesillere güçlü duruşu ile örnek oluyor.

Elif’i dünyayı gezerken bize yansıttıklarıyla, müzik ve doğa sevgisiyle tanıyoruz. Elif bu aralar neler yapıyor?

Şu an çoğunlukla DJ’lik ve prodüksiyon yapıyorum. Bir yandan da önceki tecrübelerimden faydalanarak sektördeki birtakım label ve DJ’lere sosyal medya hesaplarında destek oluyorum.

Peki ya elektronik müzik ile tanışman nasıl gerçekleşti?

Elektronik müziğe olan ilgim aslında başka bir tarz müzik üzerinden başladı diyebilirim. Çok severek indie-rock dinliyordum ben ve onların çok güzel deep-house remiksleri çıkmaya başladı. Benim de dans etmek için gece klüplerine çıkmaya başlamamla aynı döneme denk geliyor bu. Bir de itiraf etmeliyim ki Thom Yorke ne zaman ki tarzını biraz daha elektronik müziğe kaydırdı ben de o zaman “Bu neymiş?” diyerek bu tarz müziğin içine dalmış oldum. Bu üçü aşağı yukarı aynı zamana denk geldi ve ben kopamaz bir şekilde elektronik müzik içinde buldum kendimi. Yani aslında çok eski değil benim elektronik müzik geçmişim. Lisedeyken biraz Trance dinlediğim dönemler oldu ama asıl DJ’lik yaptığım tarza girişim Thom Yorke’un öncülüğü ve Solomun’un indie-rock parçalara yaptığı remikslerin çıktığı dönem başladı diyebilirim.

Dinleyici pozisyonundan üretici aşamasına geçiş kararını nasıl verdin?

Kendiniz tüketmediğiniz içeriği üretemiyorsunuz. Ben de çok fazla bu müziği “tüketmeye” başladım. Bir yerden sonra bir bardağı sonuna kadar doldurunca o bardak taşmaya başlıyor. Taşan şeyler de üretim gibi düşünebiliriz. Tükettiğim şeyleri kendi filtremden geçirerek yeni bir şey oluşturmak benim için bir süre sonra kaçınılmaz oldu. Ama kesinlikle çok dinlemek, çok ilham almak ve “Ben Elif olarak buna nasıl bir katkıda bulunabilirim?” düşüncesinden çıkıyor üretim fikri. Tabii, bir yandan da DJ’lik kariyeri için üretiyor olmak çok önemli bir şey. Onun da motivasyonu olmadı desem şu an yalan söylemiş olurum. Belki de başka şeyler yapsam harekete geçmeyecektim ama bu baş koyduğum DJ kariyerinde prodüksiyonun ne kadar önemli olduğunu da fark edince evet artık bu tükettiklerimi üretim noktasına geçirebilirim dedim.

Daha öncesinde hikayelerini, anılarını yazı ve fotoğraflarla anlatıyordun. İşitsel ve görsel ögeler arasındaki hikaye anlatıcılığını nasıl değerlendiriyorsun?

Dediğin gibi yazı ve fotoğraf 6-7 sene boyunca işimdi. Cizenbayan’ı yarattım, dünyayı gezdim, görsel ve yazılarla hikayemi anlattım ve bu işten para kazandım. Bunu 6-7 sene yaptıktan sonra bir dönem geldi ve artık kendimi yazarak ifade etmenin yetmediğine karar verdim. O noktada da müzik devreye girdi. Tabii ki insan anlatmak ve anlaşılmak istiyor, müzik de o dönemde çıkış noktam oldu. Yeni bir dil bilmek gibi bir şey aslında. Derdimi anlatacak kadar müzik biliyorum. Her gün bu dilde kendimi daha iyi ifade etmek için çalışıyorum.

Bir taraftan da Amsterdam Dance Event devam ediyor. Senin için burda bulunmanın, sahne alacak olmanın önemi nedir?

Ben ikinci kez geliyorum bu sene. Geçen sene eski işim sebebiyle akreditasyon alarak gelmiştim. Ve tamamen gözlemleyici, izleyici ve burda öğrendiklerimi aktarmaya yönelik bir programım vardı. Badge’im vardı ve konferanslara giriyordum. İzleyici olarak konserlere giriyordum. Burada bulunmak… Geçen sene de çok güzeldi çünkü Amsterdam gibi elektronik müziğin aslında beşiği diyebileceğimiz, Avrupadaki bu noktalardan birinde bu sektörün gayet profesyonel ve ciddi bir şekilde her yönüyle ele alındığını görmek harika. Çevrecilik yönüyle, DJ’lerin psikolojisi yönüyle, katılımcıların sağlığı yönüyle… Kısacası her yönüyle ele alınıyor burada sektör. DJ’lere, prodüktörlere, promoterlara, etkinlik yapanlara tüm açılardan bilgi ve ilham sağlanıyor. Bu yüzden burada bulunmak, sırf buranın havasını koklamak bile bence sektörde ne iş yapıyor olursa olsun insanların tecrübe etmesi gereken bir şey.

Bu sene ise akreditasyon almadım fakat DJ olarak geldim. Zaten Amsterdam based olan ajansımın showcase’i var. Akşam orada çalacağım. Geçen sene birçok sevdiğim sanatçıyı dinlediğim bu etkinlikte bu sene sahne alıyor olmak da gayet heyecanlı.

Burada sahne alıyor olmak nasıl hissettiriyor?

Amsterdam’da sıkça çalıyorum artık. Burası ikinci evim gibi oldu ama Amsterdam Dance Event gibi dünyanın her yerinden, sektörün içinde olan insanların yeni bir şeyler öğrenmeye ve bir şeyler keşfetmeye geldiği bu festivalde bir showcase’de çalıyor olmak öncelikle mutluluk verici. Kendi kariyerim açısından da ümit verici diye düşünüyorum.

Peki ya DJ/prodüktör olmak isteyenlere tavsiyelerin nelerdir?

Kendi başına, freelance olarak herhangi bir iş yapacak herkese söylediğim birkaç şey var. Çünkü hayatım boyunca freelance çalıştım. Öncelikle eğer bu işi tutku sebebiyle yapmıyorsanız, yapmayın çünkü belirsizliklerin içine atacaksınız kendinizi. Ne bileyim sigortanız, her ay yatan maaşınız olmadığı gibi gerçek sorunlar var. 9-5 bir ofiste değil ama belki her gece stüdyoda çalışmak, uykusuz kalmak, sürekli seyahat etmek de işin zorlayıcı tarafları. Bunlarla baş etmenin tek olur yolu bu işi gerçekten tutkuyla yapıyor olmanız. Ama popüler olayım, sahneye çıkayım, para da kazanayım, şöyle de olsun gibi niyetlerle bu işe girecekseniz çok tavsiye etmem… Yani eğer anlatacak bir hikaye ve tutku yoksa ve bunun arkasındaki başka bir takım şeyler için bu işi yapıyorsanız zor, çok zor bir şey. Ama eğer gerçekten tutku varsa 7/24 çalışıyorsunuz ve o çalışmak size iş gibi gelmiyor zaten. Hayat/iş dengeniz apayrı bir şey oluyor ve o zaman bütün zorluklara da katlanıyorsunuz. Zorluk gibi de gelmiyor. Ama 9-5 iş istemem, gezerim, herkes de bana hasta olur, popüler olurum falan gibi amaçlarla başlayan kariyerlerin çok sürdürebilir olduğunu düşünmüyorum. Dışarıdan sadece eğlenceli görünen bu işin arkasında büyük bir emek ve çalışma var. Eğer tutkuyla yapıyorsanız bu çalışma ağır gelmiyor. Fakat yeterince çalışmıyorsanız sıradan oluyorsunuz, sıradan olunca da bu sefer maddi bir takım sorunlar devreye giriyor. O yüzden benim freelance iş yapacak olan herkese ilk söylediğim şey “tutku var mı?” Tutkuyu sorgulayın. Tutku varsa zaten olur o işler, ne yapar ne eder her şeyi oldurursunuz.

Tutku senin için ne demek?

Tutku aslında biraz olumsuz da tanımlanabilecek bir şey belki spiritüel bir yerden baktığınızda. Bir şeyi istemek, şu an olduğun halden memnun olmamak anlamına geliyor. Ama ben tutkuyu şöyle kendimce tanımlamaya çalışıyorum ve olumsuz olmayan tarafından bakmaya çalışıyorum. 7/24 de yapmanız gerekse sıkılmayacağınız bir şey. Sizin hobiniz aslında, para kazandığınızı unutmanız gereken bir hobiniz. Yaptıkça mutlu olduğunuz, yaptıkça size bir şey katan, kattıkça sizin başkalarına bir şey katabildiğiniz bir şey olarak görüyorum.

Müziğe karşı olan tutkusunu kendine yakın gördüğün sanatçılar var mıdır?

İlham aldığım sanatçılar var elbette.

Sosyal medya kulanımının günümüz elektronik müzik sektöründeki yerini nasıl değerlendiriyorsun?

Sosyal medyadan pek çok insan korkuyor ya da bu mecralara önyargıyla yaklaşıyor. Ama aslında sosyal platformlar “Zeki Müren’in de bizi görmesini” sağlayan müthiş birer buluş. Doğru kullanılırsa sosyal medya sanatçıların doğru kitleye ulaşması için çok faydalı bir araç. Sosyal medyası güçlü olduğu için görece daha sıradan müzik çalan insanların müthiş müzisyenlerden daha popüler olması, sosyal medya kullanmayan çok yetenekli kişilerin farkedilmemesi gibi durumlar ne yazık ki olabiliyor ama sanırım bu sadece bizim sektörde degil her sektörde var.

Ülkeler arasındaki eğlence kültürünü nasıl değerlendiriyorsun? Senin için ayrıca özel olan bir yer var mı?

Benim için özel olan yerler Montreal, Toronto, Amsterdam, Berlin ve Bonjuk Bay. Buralarda insanların müziği gerçekten dinlediğini müziği iyi bildiğini düşünüyorum. Mutlu ve iyi kalpli insanlar genellikle eğlence anlayışlarına da yansıtıyorlar bunu.

Elif'in Anjunadeep 'Explorations' derleme serisinin 14 Haziran'da çıkan 10'uncu albümünde yer alma başarısı gösteren 'Random Act Of Kindness' parçasını dinleyin:

Elif'in cizenbayan blog sayfasında yer alan Burning Man ile ilgili yazısını okuyun:
www.cizenbayan.com/burning-man

Elif'i takip edin:
Instagram
Soundcloud
Spotify

#Turkuaz çalma listemizi Spotify'da takip edin.

Röportajı gerçekleştiren editörümüz Ozan Tezvaran'ı takip edin.

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...