Joyhauser'in enerjik dünyası
’Underground trendleri belirler, trendler yakalanır ve tamamen farklı şeylere dönüşür.’’
Destansı bir armoni ve saf müzikal unsurlarla harmanladıkları bir cephaneyle çıktıkları yolda Belçika’nın dört bir yanındaki kulüplerde çaldıkları DJ setleriyle kısa sürede dikkatleri üzerine çeken Joyhauser, Amelie Lens, Pan-Pot ve Farrago gibi isimlerin boy gösterdiği Labyrinth ailesine katılan son yeteneklerden biri.
Extrema Outdoor, Tomorrowland, Pukkelpop gibi birçok büyük festivalde sahne alan Belçikalı ikili techno’yu kültürel mirasları olarak tanımlıyor. Melankolik bir yanı olduğu inkar edilemez sound’larını güçlü beat’lerle destekleyen Joyhauser’la hızlı yükselişleri ve gelecekteki projeleri hakkında konuştuk.
Techno’ya olan tutkunuz nasıl başladı?
Dostluğumuz 2004’e dayanıyor. Lise yıllarımızda elektronik müziğe olan ilgimiz bizi ortak bir noktada buluşturdu. 2006'da, o zamanlar Belçika'nın en büyük techno partilerinden 'I Love Techno'ya gitmiştik. DJ'lik sanatına olan aşkı iliklerimize kadar hissettiğimiz ve bu müziğe karşı olan tutkumuzun şekillenmeye başladığı yer. Bir süre sonra yaşadığımız yerde sık sık b2b DJ setlerle sahne aldığımız etkinlikler düzenlemeye başladık.
Müzik kariyeriniz için dönüm noktası olarak değerlendirdiğiniz bir olay var mı?
Her şey Amelie Lens’in DJ setlerinde ‘Galaxy Phase’ parçamıza yer vererek bizi desteklemesiyle başladı. Çok geçmeden Monika Kruse'nin plak şirketi Terminal M’den yayınladığımız kısaçalar ‘C166W’ uluslararası çapta bir farkındalık yarattı. Labyrinth Club ve Extrema Outdoor Belgium yöneticilerinden Uğur Akkuş, müziğimize olan inancını göstererek kariyerimizi inşa edebileceğimiz bir platform sundu ve bizi The Bliss Office’in değerli isimleri arasına kattı.
Tüm bunların sonucunda, geçtiğimiz sene birçok büyük festivalde sahne alma şansına erişerek müziğimizi geniş dinleyici kitlelerine ulaştırma fırsatı yakaladık.
Joyhauser'in manifestosu nedir? Karanlık sound’unuz yaşamın hangi yönlerinden ilham alıyor?
Bu müzikte başarılı olmanın sırlarından biri sound’unuza bir kimlik kazandırarak diğer herkesten ayırt edilebilir hale getirmeniz. DJ setlerimizi melankolik bir süreklilikte seyreden ‘’energy-fueled techno’’ olarak tanımlıyoruz. Bu çizgiyi prodüksiyonlarımıza da yansıtmaya çalışıyoruz. Tamamen ‘’karanlık‘’ bir yönümüz olduğunu düşünmüyoruz. Prodüksiyonlarımızda kesinlikle çok fazla enerji olsa da bunun duygusal bir karşılığı da var. Her şey belli bir dengeyle ilgili, Yin Yang Felsefesi’nde olduğu gibi. İnsanlar bu yönümüzü benimsemiş gibi görünüyor.
Kimleri dinliyorsunuz?
Her müzik türünü dinliyoruz. Yalnızca bir veya birkaçını isimlendirmek gerçekten zor. Müzik zevki oldukça eklektik bir konu. Bir yandan Metallica'nın tadını çıkarırken bir yandan da 80'lerin "cheezy" müziklerini dinleyebiliyoruz. Performanslarımızdan önce ruh halimizi ayarlamak ve setimize ısınmak için çoğunlukla techno dinliyoruz.
Tüm dünya eşsiz duruşunun farkında olsa da, Belçika techno sahnesini nasıl tanımlıyorsunuz?
Belçika, 90'lı yıllarda ortaya çıkan rave dalgasında öncü bir rol oynadı. O döneme ait birçok kulüp, şimdi kapanmış olsa da, kültürümüzün önemli bir parçası olarak kaldı. Şimdilerde, Amelie Lens ve Charlotte de Witte gibi isimler Belçika’nın techno kültürünü tüm dünyaya oldukça iyi tanıtıyor.
Yurt dışında sahne aldığımızda konuşma fırsatı bulduğumuz insanlar lokal sanatçıların bu konuda ne kadar iyi çalıştığına değinerek Belçika sound’una duydukları hayranlıktan bahsediyor. Bunun Belçikalı genç yeteneklere hayallerinin peşinden gitmeleri için bir ilham kaynağı olmasını umuyoruz.
Techno'nun her geçen gün ticarileşerek ruhunu kaybettiğine katılıyor musunuz?
Bazı açılardan... Techno gerçekten de ‘’ana akım‘’ haline geldi ve ilk zamanlarına göre daha da ticarileşti. Ancak bu sadece gelip geçici bir dalga. Techno'nun her zaman bir underground tarafı vardı.
Underground trendleri belirler, trendler yakalanır ve tamamen yeni ve farklı şeylere dönüşür. Müziğin doğası bu. Sonuçta her şey gelir ve gider.
Elektronik müziğin “PLUR” ruhuna inanıyor musunuz? Sizce müzik deneyimi kişisel mi kolektif mi?
Elektronik müziğin yankılandığı dans pistlerinde sevgi ve saygının ön planda olduğuna inanıyoruz. Bugüne kadar katıldığımız hiçbir partide tek bir kavga veya tartışmaya tanık olmadık. Müzik kesinlikle kolektif olarak yaşanması gereken bir deneyim. Kalabalığın yaydığı enerji büyülü bir şey. Öte yandan, tek başına müzik dinlemenin, kendini müziğe bırakmanın ve kaybolmanın da tılsımlı bir yanı olduğu kuşkusuz.
2019’da çıkan kısaçalarınız ‘Entropy’ ve tekliniz ‘Killer Queen’ sonrasında nasıl tepkiler aldınız?
‘Killer Queen’ 2015'ten beri arşivimizde duran eski bir projeydi. Bir gün şans eseri tekrar çaldık ve birkaç revizyon uygulayarak yeni bir parça haline getirmeye karar verdik. En çok ilgi gören çalışmalarımızdan biri oldu.
Her iki parça da müzik listelerinde iyi yerlere ulaştı. Setlerimizde çaldığımız an kalabalık tarafından tanınarak harika tepkilerle karşılanıyorlar. Bu her prodüktörün isteyeceği bir şey.
8-9 Kasım tarihleri arasında Belgrad’da düzenlenecek olan ‘No Sleep Festival’de yetenekli isimlerle birlikte sahne alacaksınız. Bu fırsatı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçtiğimiz sene oldukça büyük line-up’larda yer aldık. Büyük isimlerin boy gösterdiği festival ve etkinliklerde sahne almaktan gurur duyuyoruz. Her şey çok hızlı gerçekleşse de bu durumu gerçekten çok seviyoruz ve mümkün olan her saniyeden zevk alıyoruz.
Yeni projelerinizden bahsetmek ister misiniz?
Kasım ayında Monika Kruse'un plak şirketi Terminal M’den yeni bir kısaçalar çıkaracağız. 2018’de yayımladığımız kısaçalar ‘C166W’nin bir devamı olarak düşünülebilir. Farklı tarzlarda 4 parçadan oluşuyor.
Terminal M bizim için her zaman büyük bir ilham kaynağı oldu. Bu proje sayesinde tekrardan bir araya geleceğimiz için mutluyuz.
Joyhauser, 8-9 Kasım 2019 tarihleri arasında Belgrad'da düzenlenecek olan No Sleep Festival'ın sahne listesinde yer alıyor. Detaylı bilgi ve biletler için festivalin internet adresini ziyaret edin!
İlginizi çekebilir:
Sonbaharda sizi kuru tutarken havalı gösterecek 10 yağmurluk
Jabberwocky'den yeni kısaçalar: 'Robotonik'
MWM'in ilk teklisi "Dirty Clone" müzikseverlerle buluştu
#Turkuaz çalma listemizi Spotify'da takip edin.
Röportajı gerçekleştiren editörümüz Seren Sarı'yı takip edin.