Müzik türlerinin hayat bulduğu 10 mekan

E-posta listemize katılarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.

Çoğu dans müziği tarzının kavranışı genellikle zihinlerde ve ev stüdyolarında belirginleşirken, türleri yaymak ve hareketlerin yükselmesini sağlamak için insanların bir araya geldiği platformlara ihtiyaç oldu. Techno ve grime gibi türler yollarını radyo dalgalarında buldular ve radyo yoluyla popülerleştiler. Ancak çoğu durumda dans müziği türleri gece kulüplerinde ve rave’lerde yeşerdi. Çünkü burada müzik, insan topluluklarının aklını fazlasıyla başından alır ve etkisi dört duvarın ötesinde taşar.

Yeni yazımızda, 8 müzik türünün kültürel hareketler haline gelişinde başlangıç noktası olan 10 mekanı ve bu mekanlarda yaşananları mercek altına aldık.

DJ Pierre, DJ Spank Spank ve Herb J'den oluşan Chicagolu prodüksiyon üçlüsü, 1985 yılında Roland 303'ün baskın ve akışkan bas seslerini yoğun bir şekilde kullandıkları bir parça yaptı ve The Music Box’ta çalması için Ron Hardy'ye verdi. Ron Hardy parçayı bir gecede dört kez çaldı. DJ Pierre’in anlatımıyla, “İnsanlar ilk seferinde 'Bu da nesi?’ diye garipsediler ama dördüncü çalışında bayılmışlardı…” Adsız kayıt, kulübün müdavimleri tarafından "Ron Hardy's Acid Track" olarak bilinmeye başlandı. Sonrasında Phuture 1987'de Trax Records aracılığıyla parçayı yayınladığında The Music Box topluluğundan ilham aldı ve parçaya "Acid Trax" adını verdi.

Paul Oakenfold, 1987 yılında Trevor Fung, Danny Rampling, Nicky Holloway, Ian Saint Paul ve Johnny Walker'la birlikte doğum gününü kutlamak için İbiza'ya gitti. O sırada Amnesia'da house’tan europop'a uzanan eklektik bir ses harmanı oluşturan DJ Alfredo’yu dinleyince DJ’lik algıları değişime uğradı. Londra'ya dönen Oakenfold, Streatham'daki Project Club'da bir kulüp gecesi başlattı ve İbiza’dan edindiği izlenimler sonucu balearic beat olarak bilinen setler çalmaya başladı.

2001 yılında Soho’da bulunan Velvet Rooms’ta başlayan ve daha sonra Shoreditch’teki Plastic People’a taşınan FWD >> adlı gece, dubstep olarak bilinen ve iki adımlı garage öğelerini daha karanlık, bas yüklü bölgelere iten yeni bir İngiliz dans müziği tarzının filizlendiği merkez haline geldi. Partinin müdavimleri arasında Mala, Coki, Hatcha, Skream, Benga, Kode9 ve Youngsta yer alıyordu. Setler genç katılımcıların aklını başından aldı (gecede tanışan ve daha sonra Pangea ile birlikte Hessle Audio'yu kuran genç Ben UFO ve Pearson Sound dahil) ve dubstep'i bir hareket olarak geliştirdi.

70'ler boyunca, disco müziği New York kulüplerine hükmetti ve The Gallery resident DJ’i Nicky Siano sahnenin kralı olarak ortaya çıktı. Casablanca Records'un tanıtım direktörü Mark Paul Simon, 1977 yazında The Gallery kabinine geldi ve resident DJ Nicky Siano’ya henüz yayımlanmamış bir plak verdi. Nicky kulaklıklarından dinledi, duyduklarını beğendi ve plağı setine ekledi. Parça, Donna Summer ve Giorgio Moroder'in "I Feel Love" parçasıydı ve kulüp çılgına döndü. “Nadiren bir kalabalık, ilk dinlemede bu kadar coşkuyla bir plağa dans eder. Yaşananları "Mekan tam anlamıyla çıldırdı ve ben kulüp şarkılarını sonsuza dek değiştirecek bir ses deneyimledim" diye hatırlayan Siano, plağı tutmasına izin vermediğinde Simon'ı kulüpten attırdı. Söz konusu yapım, Hi-NRG olarak bilinen, staccato synth dizileri ve hi-hat'lerle tanımlanan yeni bir yüksek tempolu disco tarzının doğuşuna işaret ediyordu.

House müziğin, bildiğimiz şekliyle ilk kez türün yaratıcısı Frankie Knuckles'ın 1977 ile 1982 yılları arasında resident DJ oldugu The Warehouse'da çalınıp çalınmadığını tartışmalı bir konu. Ancak kulüp, hareketin doğuşu için sıfır noktası olarak kabul ediliyor. Knuckles, resident DJ olduğu The Warehouse'da çalarken koleksiyonu büyük ölçüde Chicago'daki Importes Etc. plak dükkanından alınmış plaklardan oluşuyordu. Öyle ki, plak dükkanı "The Warehouse'da duyulduğu gibi" etiketiyle reklamını yapmaya başlamış, daha sonra bu söylem Frankie’nin seçkilerine gönderme yapmak için “house music” terimine evrilmişti. Knuckles çoğunlukla disco kayıtları çalıyor olmasına rağmen, parçalara mikslemeye yardımcı olmak için genişletilmiş giriş ve çıkışlar ekliyordu, bu da 4/4 house müziğinin gelişimine katkı sağladı.

Trance müzik, hızlı tempolu psytrance de dahil olmak üzere bir dizi alt türü ortaya çıkaran küresel bir fenomen. Psytrance, goa trance türünün popülaritesinden doğdu. Hint hippi partileri meşhur hale geldikçe, dünyanın dört bir yanındaki organizatörler kendi ülkelerinde goa tarzı partiler düzenlemeye başladı. Bunların arasında, Londra’da bulunan Heaven kulübünde goa partilerinin saykodelik niteliklerini gecelerine aktaran Megatripolis partileri önemli yer edindi ve psytrance’i yarattı.

Dans müziğinin baskın türleri olan techno ve house'un üslup unsurlarının birleşmesi her zaman kaçınılmazdı ve prodüktörler 1980'lerin ortasında Detroit ve Chicago'da ikisini birleştirerek müzik yapmaya başladılar. Ancak bildiğimiz dev tech-house hareketi asıl olarak 90'larda Londra'da Terry Francis, Eddie Richards ve Nathan Coles'in Wiggle partilerinde başladı. Üçlü, "techno unsurların yanı sıra bir house yönelimi" olan sert, bas güdümlü, groove yönlendirmeli bir sound tercih etti ve buna uygun bir şekilde tech-house olarak nitelendirilen müziğin ortaya çıkışına ilham verdi. Wiggle partileri lisanslı kulüpler yerine antrepo ve otoparklar gibi illegal yerlerde yapılıyordu.

Elephant and Castle, ilk olarak 18. yüzyılda açılan ve daha sonra adını Londra'nın bir bölgesinin tamamına veren tarihi bir pub. Aynı zamanda UK Garage'ın doğuşu için de tarihi bir yer. Matt Jam Lamont, 90'lı yılların başlarında, yakınlardaki Ministry of Sound’dan ayrılan kalabalığı çekmeyi umarak Pazar sabahları pub’da gerçekleşen Happy Days adındaki rave’de resident DJ’di. Lamont, UK house parçalarının dub versiyonlarını hızlandırıp çalarak UK Garage’ın altyapısını hazırladı. Pub, 2015 yılında şiddetli bir kavga nedeniyle ruhsatını kaybettikten sonra kapatılmakla tehdit edildi. Foxtons firması, pub’ı bir emlak ofisine dönüştürmeye çalıştı ancak kent konsey daha sonra mekana koruma statüsu verdi ve şimdi burası lüks bir craft birahane.

İlginizi çekebilir:
Mixmag Türkiye'nin haftalık e-posta bültenleri artık Aposto!'da
Etkinlik tasarımı, yeni normal ve TWOFIFTYK
Çift Hayatlar: 9-5 bir işe sahip olmak ve DJ'lik kariyeri üzerine
Pandemi sonrası yeni bir ‘çılgın 20’ler’ dönemi bizi mi bekliyor?

#Frekans çalma listemizi Spotify'da takip edin.

Deniz Oğuz'u takip edin.