Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Oh Land: Risk almamak için çok gencim

Ve başlamak için çok yaşlı

  • RÖPORTAJ & FOTOĞRAF: OZAN TEZVARAN
  • 2 Ağustos 2019

Danimarkalı şarkıcı ve besteci Nanna Øland Fabricius, veya sahne adıyla Oh Land, ilk albümü Fauna'yı 2008 yılında, bale kariyerine zarar veren sırt yaralanmasının ardından üretmeye başladı. O zamandan beri dört stüdyo albümünün yanı sıra birçok kez dünyayı gezdi; hem Katy Perry hem de Sia gibi adından çokça bahsettiren müzisyenlerle beraber sahne aldı. Söz yazarı olarak da Pharrell, Sia, John Legend ve Tricky ile iş birlikleri gerçekleştirdi. Oh Land’ın Thomas Bartlett ile ürettiği Mayıs 2019’da yayımlanan en yeni albümü Family Tree ise 5 yıldaki ilk stüdyo albümü ve daha önceki çalışmalarından çok daha samimi…

“Son albümümün yayınlanmasından bu yana, özel hayatımın en büyük iniş çıkışlarını yaşadım” diyor yeni anne olan Nanna. 10 yıl boyunca New York’ta yaşadıktan sonra Danimarka’ya geri dönen sanatçı“Müzik benim için her zaman dinleyen ve asla yargılamayan bir arkadaş oldu. Ve müzik en iyi kalbinizi en samimi şekilde sunduğunuzda size eşlik ediyor.” diye de ekliyor.

One Love Festival sırasında vakit geçirme fırsatı yakaladığımız Nanna ile ana sahnenin önünde, Michael Kiwanuka’nın şarkılarına eşlik ederken buluşuyoruz. Gülümseyerek, bütün samimiyetiyle çalan şarkının onun için öneminden bahsediyor. Beraber şarkıyı dinledikten sonra fotoğraf çekimimiz için yer ararken yeni parçalarını İstanbul’da performans sergileyeceği için ne kadar heyecanlı olduğunu söylüyor. Sırasıyla Türkiye'deki kitlesinin Wolf & I ve Perfection’a karşı duyduğu ilgiden de konu açılıyor… Nanna kendini gizlemeye çalışmıyor, samimiyeti, becerisi ve farklı bakış açısı ile gün geçtikçe müzik sahnesinde kendine daha fazla yer ediniyor. İşte Oh Land ve hikayesi…

Müzikal kariyerinize gösterdiği paralellikten yola çıkarak, talihsiz olaylara farklı bir yaklaşımla yaklaşmanın hayatınızı hangi yönlerden değiştirebileceği hakkında neler söylemek istersiniz?

Müzikal yolculuğuma ne profesyonelliği hedefleyerek ne de başarılı olmak için başladım. Sadece aklımdaki sözcükleri yüksek sesle şarkılara dökerek iyi hissetmeye başladım. Bir tür duygusal sağkalım çabasıydı. Myspace'e yüklediğim birkaç şarkıdan ve anında güzel tepkiler alana kadar da benden başkası için bir değeri olacağını bilmiyordum. 22 yaşlarındaydım. Kesinlikle güzel şeylerin de gönül yarasından olabileceğine inanıyorum. Her şeye açık olun. Bu açıklıkla bir şeyi veya birini hiç beklemediğiniz kadar sevebileceğinizi göreceksiniz.

Dans geçmişiniz müziğinizi nasıl etkiledi?

Dans geçmişim sayesinde müziği görselleştirebiliyorum. Şarkı söylerken sıkça hareket ediyorum, bu da müziğe karşı boyutsal bir farkındalık yaratmamı sağlıyor. Kesinlikle danstan gelen bir özellik.

18 yaşındaki kendinize ne söylemek isterdiniz?

Haha, patronlaşmamak zor. O zamanlar çok zeki olduğumu düşünmüştüm. Kendime sağlıklı ve güçlü olduğumu, çok fazla endişelenmenin zaman kaybı olacağını söyleyebilirim.

Fauna albümünüzden beri müzikal yolculuğunuza şahit olduğumuzdan dolayı da görsel temsil ve estetiğin sizin için önemli olduğunu biliyoruz. Dans dışında nelerden görsel ilham alıyorsunuz?

Film, tiyatro ve genel olarak hikaye anlatımı… Başka dünyalara dalmayı seviyorum. King Kong, Edward Scissorhands veya eski efsaneler gibi.

En son Instagram keşifleriniz?

Haha. Kedi gibi görünmek için makyaj yapan Koreli bir kız buldum. Ama adını kaybettim ve bir daha da bulamadım. Ayrıca çok yetenekli bir fotoğrafçı olan Reuben Wu'yu takip etmekten gerçekten zevk alıyorum.

Ses kullanımınızın Fauna’dan Family Tree'ye nasıl geliştiğini düşünüyorsunuz?

Söylemesi zor. Sanırım her albümün sesini şekillendiren farklı enstrümanlar ile aşk ilişkileri yaşadım. Kabaca anlatmam gerekirse, “Fauna”’da daha çok gerçek ses örneklemelerinden yararlanırken “Oh Land” Omnichord üzerine kuruluydu. “Wishbone”'da bir mpc drum makinasından bahsedebilirim. Earth Sick gitarları Korg Little Bits ile ve Family Tree'de ise mellotron ve senfoni orkestrası ön plandaydı.

Family Tree için sizi motive eden, paylaşmak istediğiniz bir hikaye var mı?

Ailemde kişisel olarak çok zor bir dönemden geçiyordum, ”Family Tree" adlı şarkıyı kuzenime çaldım. Ona ilk defa bir şey çalmıştım. Gözyaşları içindeydi ve başkalarına güçlü bir şekilde bağlanabileceğiniz şarkıları paylaşmanın uygun olduğunu düşündüm.

En sevdiğiniz 3 elektronik müzik yapımcısı kimlerdir?

John Hill
Arca
Mark Bell

Ve şu an İstanbul'dasınız. Nasıl hissediyorsunuz?

Çok heyecanlıyım. İstanbul'u seviyorum. Buraya geldiğim her zaman çok güzel zaman geçiriyorum!

W3.CSS

20 Temmuz 2019'da festival ruhunu yeniden İstanbul'a taşıyan One Love İstanbul'da performans sergileyen Oh Land, Spotify'daki One Love Festival çalma listesini Mixmag Türkiye okurları için yeniledi.

Sonraki yazýyý yükle
Yükleniyor...
Yükleniyor...