Renk imgelerinin düşsel dansı: The Alexsander

E-posta listemize katılarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.

Bazı müzisyenler vardır ki doğaya karşı çok hassas, görsel sanatlara karşı da çok duyarlıdırlar. The Alexsander işte bu özel isimlerden biri. 2015 yılında “Output” parçasının Hollandalı yıldız Sander van Doorn tarafından remikslenip Spinnin’ Records’dan yayımlanması ve bir yıl sonra CamelPhat’le ortaklaşa çıkardığı “The Switch” parçası, The Alexsander’ın geniş kitlelerce tanınmasını sağladı. Sanatçı, bu yıl kendi plak şirketini kurdu ve 4 Aralık’ta “Eternal” adlı yepyeni bir kısaçalar yayımladı. The Alexsander ile bir araya gelerek müzik yolculuğunu, karantina günlerini, nelerden ilham aldığını, gelecek projelerini ve son çalışması “Eternal”ı konuştuk.

The Alexsander’ın müzik kariyerindeki yolculuğu nasıl başladı?

Elektronik müzik prodüksiyonuna başlamadan önce müziğe büyük bir ilgim vardı. Jean Michel Jarre’ın “Oxygene Part 4” çalışması, hafızama kazınan ilk elektronik yapımlardan biriydi. Bu parça, kullanılan synth sesleriyle beni derinden yakaladı. Yıllar içinde hip hop/r&b, electro, nu disco, big room-house, house ve techno dahil birçok türde müzik yaptım. Ayrıca gitar ve piyano da çaldığım dönemler oldu. 5 farklı ülkede yaşayıp müzikal anlamda tecrübe edindikten sonra daha profesyonel şekilde müzik yapmaya başladım. İlk etapta parçalarımı yakın çevremdeki insanlara gönderiyordum. 5 yıllık bir sürecin ardından uluslararası plak şirketlerinin dikkatini çekmeye başladım ve “The Alexsander” projemi başlattım.

Bu ismi kullanmanızın özel bir nedeni var mı?

Benim gerçek adım da Alexsander, alışılmışın dışında XS harfleri yan yana bulunuyor. Sanırım annem ya orijinal bir isme sahip olmamı istedi ya da sicilde kaydedilirken yanlış yazdı. Başlarda yalnızca “Alexsander” ismiyle müzik yapmak istiyordum ama daha önce başka bir sanatçı tarafından kullanılmaya başlamıştı. Sonra, farklılık kazandırmak için başına “The” ekledim. The Alexsander projesinin vizyonu, müziği ve görsel sanatları uzun bir yolculukta bir araya getiren işlere imza atmak. Analog ekipmanların, akustik enstrümanların ve görsel yerleştirmelerin görsel-işitsel performanslarla bütünleştiği bir dünya oluşturmak, The Alexsander’ın ana hedefi.

Görsel sanatlardan olduğu kadar Hans Zimmer, Jean Michel Jarre ve Vangelis gibi özgün müzisyenlerden de ilham alıyorsunuz. Görsel sanatlar müzik yapım süreçlerinize nasıl katkı sağlıyor?

Ben aynı zamanda bir görsel tasarımcıyım. Dolayısıyla müzik projelerimle ilintili görsel tasarımların hepsini ben yapıyorum. Parça yapmaya başlamadan önce o parçadaki müzikaliteyi zihnimde renklerle görselleştirmeye çalışıyorum. Zihnimdeki bu renkler sonrasında parçanın yapımında ve onun için hazırlanacak olan kapak görsellerinde kendini gösteriyor. Plak şirketim Hypnotic Rhythm’de de bunu uyguluyorum. İç dünyamdaki bu deneysel imgeler oldukça ilham verici oluyor çünkü aklınızdan geçenleri gerçek anlamda görmeye zorluyor.

CamelPhat ile 2016 yılındaki ortak çalışmanız “The Switch” kuşkusuz kariyer yolculuğunuzdaki önemli dönemeçlerden biriydi. Müziğiniz, sektördeki büyük isimler tarafından destekleniyor. Yakın gelecekte yeni ortak çalışmalar ve ayrıca ortak bir işe imza atmayı çok istediğiniz bir sanatçı var mı?

Bazı efsanevi isimlerle yayınlanmamış pek çok ortak parçam var. Duane Harden ve Rae bunlardan sadece ikisi. 2021 yılında plak şirketindeki sanatçı arkadaşlarım In Lakech, Rob Kali ve Ve:Modet gibi isimlerle ortak çalışmalarım olacak. Çeşitli vokalistlerle de iş birliğine gittiğim parçalar olacak. Bunlardan ikisinde New Yorklu vokalist Vania ile birlikte çalışıyor olacağım. Bu anlamda müzikte benimle aynı bakış açısına sahip sanatçılarla iş birliği içinde olacağım projelere daha fazla önem veriyorum.

Bu yaz Hypnotic Rhythm adlı plak şirketi projenizi başlattınız. İsmini evrensel bir doğal olaydan alıyor. The Alexsander’ın ilham dünyasında doğa ve uzay da var diyebiliriz değil mi?

Evet, doğa insanların enerji ve dinginliği bulduğu yer. Benim özelimde de ilhamı. Doğayla ve okyanusla iç içe olmadan yaşamımı sürdüremem. Bana pek çok konuda farkındalık kazandırıyor ve ilham verip yeni fikirler geliştirmeme yardımcı oluyor. Bu yüzden benim için plak şirketini bu doğrultuda isimlendirmek olmazsa olmaz bir şeydi. Müzik, titreşimlerle meydana gelen olağanüstü bir şey ve titreşimler doğada, okyanuslarda, her tarafımızda bizi çevreliyor.

Pandemi günlük yaşamınızı ve sanatsal uğraşınızı nasıl etkiledi? 2021 için umutlu musunuz?

Gerçekten tuhaf bir yıl oldu 2020. Ne yazık ki kötü etkilerini herkes hissediyor. Bu periyotta 2021 için pek çok şeyi yeniden ele alma ve yeniden planlama fırsatı buldum. Stüdyoda da daha fazla vakit geçirebildim, bu çok iyi oldu.

Neler olup bittiğinin ötesini görebilirsek 2021’in gerçekten iyi bir yıl olacağını düşünüyorum. Ne yazık ki sanat ve müzik sektörleri risk altında. İnsanların işlerini koruyacak ve endüstrinin ayakta kalmasını sağlayacak mücadeleyi topyekün şekilde vermeliyiz. Özgürce dans etmeyi de ihmal etmeden…

4 parçadan oluşan “Eternal” isimli bir kısaçaları dinleyicilerinizin beğenisine sundunuz. Bu çalışmanın arka planında nasıl bir hikaye var?

“Eternal” çalışmamı yaz aylarında İspanya’nın güneyindeki ev stüdyomda bir gecelik bir çalışmayla hazırladım. Progressive tarza bir dönüş yapmayı gerçekten çok istemiştim ve ortaya melodik yapısıyla ve güçlü bas sesleriyle nefis bir kulüp parçası çıktı.

Parçayı bir müddet bir kenarda tuttum ve hazır plak şirketi de ilerleme kaydetmekteyken güzel remiksleriyle birlikte çıkarmaya karar verdim. Anjunabeats sanatçılarından Milkwish, Days Like Nights’tan alışık olduğumuz In Lakech ve Trusted Tracks ekibinden SEB, Ito Cekaj ve Rasange üçlüsü, çalışmaya kendi bakış açılarını kazandırdı. Kısaçalardaki her bir parçanın kendine özgü bir kimliği var.

The Alexsander'ın üç remiks ve bir orijinal çalışmadan oluşan yeni kısaçaları "Eternal" çıktı. Bu bağlantı aracılığıyla satın alabilir, sanatçıyı Facebook, Soundcloud and Instagram'da takip edebilirsiniz.