Wolfson: ‘Bu işi ciddi şekilde icra edenler ayakta kalacaktır’
WOLD Records'un kurucusu DJ/prodüktör Wolfson sorularımızı yanıtladı
2010 yılından bu yana dünyanın dört bir yanında sahne alarak sürdürdüğü kariyerini 2014 yılında kendi plak şirketi WOLD Records'u kurarak ve kendi müzik yapımlarını müzikseverlerle buluşturmaya başlayarak farklı bir konuma ulaştıran Wolfson (Gökhan Bozkurt) için müzik çocukluk yıllarından gelen vazgeçilmez bir tutku. Müzikle iç içe bir ortamda büyüyen, henüz 13 yaşındayken hip-hop ve breakbeat tınılarını turntable'da harmanlayarak ilk DJ'lik denemelerine başlayan Wolfson, çeşitli müzik grupları ve elektronik müzik oluşumlarıyla etkileşim içinde olduğu üniversite yıllarında müzik prodüksiyonuna ilgi duymaya başladı. Söz konusu dönemde çeşitli kulüp ve parti serilerinde kendi etkinliklerini düzenleyen ve haftalık radyo şovu "WOLFSON's WAY"i hayata geçiren sanatçı, dans müziğine olan tutkusunu profesyonel bir çizgide bugünlere ulaştırmayı başarmış önemli figürlerden biri. Wolfson ile müzikal kariyerinin başlangıç ve gelişim süreçlerini, müzik dışındaki uğraşılarını, sanatında önemli ölçüde yararlandığı görsel sanatların müzikle uyumunu, güncel koronavirüs gündemini ve plak şirketi WOLD Records'u konuştuk. Sanatçı ayrıca Mixmag Türkiye okurları için en özel seçkilerini bir araya getirdiği bir miks hazırladı.
Müzikal kariyerinizi sizin perspektifinizden duymak isteriz. Nasıl başladı ve gelişti?
Babam 1970'lerde İskandinavya'nın en tanınmış prodüktör/ses mühendislerinden birisiydi. Abba grubunun ilk albümü olan Waterloo’nun yapımcılığı gibi birçok önemli işe imza attı. Onun sayesinde müziğin içinde ve gerçekten plakların üzerinde büyüdüm. Tüm aile müzikle ilgiliyken sadece ben babamın plakçalarlarını kurcalayarak DJ'liğe merak saldım. Sonunda o da bana 12 yaşımdayken bir çift turn-table ve bir DJ mixer alarak bu hobiye başlattı. Uzun süre turntablism’le uğraştım ve ilk olarak hip-hop ve breakbeat prodüksiyonları yaparak başladım. O zamanlar takip ettiğim DJ’ler Qbert, Mix Master Mike ve DJ Shadow gibi isimlerdi. Uzun bir süre bu şekilde hobi olarak götürdükten sonra 2000'li yılların başında yoğun şekilde dinlediğim Fransız prodüktörler sayesinde elektronik müziğin içine girdim ve de daha fazla house ve progressive house üzerine plak toplamaya başladım fakat bir yandan da canlı müzik gruplarıyla turnelere çıkıp, turntablism şeklinde konser performansları yapmaya devam ettim. Üniversite bittikten sonra 8 yıl kadar bir süre kurumsal iş hayatında çalıştım ve o dönemde DJ'liği ve prodüksiyonu sahnelerde olmasa da yoğun bir şekilde evimde ve özel etkinliklerde devam ettirdim. İş hayatında yeterince vakit geçirdikten sonra keskin bir kararla ayrıldım ve sonunda 2014 yılında plak şirketim WOLD Records'u kurarak Wolfson ismiyle profesyonel müzik hayatıma başladım.
Müzikte çok farklı türlerle iç içe olmuşsunuz. Bunların size katkısı nasıl oldu?
İlk günden beri özellikle prodüksiyonda ufkumu hep açık tutmaya çalışıyorum. Birçok farklı tarzda sanatçıyla sentez projeler yapmamın sebebi de bu. Stüdyoya bir jazz/blues sanatçısıyla, bir rock gitaristiyle veya bir techno prodüktörüyle girdiğinizde birbirinizle çok fazla alışverişiniz oluyor ve müzik konusundaki birçok önyargınız ortadan kalkıyor. Olaya salt üretmek olarak bakıyorsunuz ve bu da sizi sürekli yenilikçi ve yaratıcı bir sanatçı olarak tutuyor diye düşünüyorum. Aynı zamanda bir plak şirketi sahibi olarak da bakış açınızı genişletiyor, elektronik müzik bu kadar geniş ve yaratıcılığa açık bir derya iken tek bir noktaya takılı kalmak yazık gibi geliyor.
Müzik dışında uğraşlarınız nelerdir?
Yoğun olarak yemek yapmak ve görsel sanatlar/resim/grafik diyebilirim. Hatta müzik prodüktörü olmasaydım kesinlikle aşçı olabilirdim. Yollarda olmadığım vakitlerde mutfakta olup yemek yapmaktan, arkadaşlarımı davet edip yemek üzerine etkinlikler organize etmekten çok keyif alıyorum.
Görsel sanatların müzikle uyumuyla ilgili düşünceleriniz nelerdir? Görsel sanatlara bakış açınız nedir?
Üniversitede burslu bir grafik tasarım öğrencisiydim. Dereceyle bölümümü bitirdikten sonra Oslo Üniversitesi'nde Görsel İletişim yüksek lisansı yaptım. Kurumsal iş hayatı kariyerimde de pazarlama ve görsel iletişim üzerine çalıştım ve uzun yıllar sahne performansımı da görsellikle birleştiren projeler yaptım. Müzikle görselliğin ayrılmaz bir ikili olduğunu düşünüyorum. Dünyadaki bu kadar müzik kanalı ve parçalar için yapılan video klipler, festival ve konserlerdeki görsel şovlar bu ikisinin ayrılmaz bir bütün olduğunun gösteriyor. Birbirlerini destekleyerek bir üst kademeye taşıyorlar. Birkaç yıl önce Wolfson için sekiz aylık bir çalışmadan sonra tamamen kendi tasarımım olan Wolfsound adında iki buçuk saatlik, müzik ve görsellerin senkronize olduğu bir şov tasarladım. Çok yorucu ve zor konserlerdi fakat geri dönüşler tekrar beni bir sonraki konseri organize etmeye itiyordu.
Koronavirüs dolayısıyla müzik ve eğlence sektörü de sekteye uğradı. Bir müzisyen olarak bu durumun sizin üzerinizdeki etkileri neler oldu? Sektörel anlamda gelecekte yaşanacaklar hakkında öngörülerinizi, müzik ve eğlence sektörünün bu durumu nasıl atlatacağına dair düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Ben tüm bu yaşananlara o kadar olumsuz bakmıyorum. Bence bu süreç sadece müzik ve eğlence sektörüyle ilgili değil, hayatla ilgili birçok şeyin bize önemini hatırlattı. Global anlamda çok fazla kalemde özlem ve idrak yarattı. Bu süreçte ekonomik anlamda zarar görülse de etkiler ortadan kalktığında sektörün eskisinden de daha güçlü geri geleceğini düşünüyorum. O vakte kadar da bu periyodu en verimli şekilde değerlendirmek gerekmekte. Bir sanatçı ve plak şirketi sahibi olarak birçok konuda yenilenme ve üretim için fırsat oluyor bana. Şahsi olarak beş-altı yıldır haftada iki-üç uçak seyahati ve yılda yaklaşık yüz elli performans ve stüdyoda geçen haftalardan sonra ne yalan söyleyeyim, bana dinlenmek için fırsat oldu ve bu süreci en verimli şekilde geçiriyorum. Ne yazık ki yeni başlamış sanatçılar veya organizasyon firmaları için oldukça zor geçiyor ve belki birçoğumuz da ne yazık ki tamamiyle kapatıyor ve aramızdan ayrılıyor fakat köklü plak şirketleri, organizasyon firmaları ve bu işi tamamiyle profesyonelce yapan sanatçılar dahil herkes için bundan sonra sektöre bakış daha farklı olacak ve daha ciddiye alınacaktır diye düşünüyorum. Bu tarz bir durum tekrar yaşandığında süreçten kötü etkilenenler ayakta kalabilmek için daha ciddi ve planlı adımlar atacaktır. Adı “eğlence sektörü” olabilir fakat ancak bu işi ciddi şekilde icra edenler, yine her sektörde olduğu gibi ayakta kalacaktır. Bu da sektörü daha güçlü ve sarsılmaz bir hale getirecektir. Bu işe profesyonelce bakan ve bakmayan ayrılacaktır.
Favori kitaplarınız ve filmleriniz nelerdir?
Norveçli olduğum ve annem de küçüklüğümde bir kitap çevirmeni olduğu için sevdiğim kitaplar da yine Norveçli yazarlardan. Ingvar Ambjørsen'in “Beyaz Zenciler”, Thor Heyerdahl`in "Kon-tiki" kitabı yeni olmasalar da favori kitaplarım arasında. Film çok severim çünkü televizyon izlemiyorum ve takip ettiğim bir dizi hiç olmadı. Bu aralar absürt komedi filmleri favorim. "Napolion Dynamite", "Superbad" ve "Nacho Libre" gibi, fakat farklı her yapıt ilgimi çekiyor. Özellikle güzel soundtrack’ler.
Gerek kişisel müzik kariyerinizde gerekse plak şirketiniz WOLD Records tarafında geleceğe yönelik planlamalarınızda neler var?
Zaman içinde WOLD Records ve Wolfson bütünleştiler ve yolculukları beraber olmaya başladı. Bu bana çok büyük keyif veriyor, plak şirketimi kurmak gerçekten hayatımda aldığım en iyi kararlardan birisi diyebilirim. 2017 yılından itibaren WOLD Records etkinliklerine çok yoğunluk verdik ve oluşan uluslararası ilgiden çok memnunum. Tamamen organik şekilde, dünyada birçok şehirde biletleri tükenen etkinlikler yapmaya başladık. Sanatçı olarak benim gelişimimin hiç durmayacağına eminim ve bu beni önümdeki yolculuk için çok heyecanlandırıyor. Amacım durmadan üretmek, kendimi en iyi şekilde ifade eden müziği yapmak ve plak şirketimde tutturmak istediğim çizgiyi bozmamak. Gerisinin zaten kendiliğinden geldiğini ve geleceğini görüyorum.
Wolfson'un #YOUCANSTILLLISTEN miks serimiz için hazırladığı özel miksi aşağıda dinleyebilirsiniz.
#Turkuaz çalma listemizi Spotify'da takip edin.
Röportajı gerçekleştiren editörümüz Mustafa Tokgöz'ü takip edin.