DVS1 Festivaller ve Kulüp Kültürü Hakkında Konuştu
Tekno duayeni festival kültürünün kulüp kültürüne nasıl zarar verdiğini anlatıyor
90'lı yıllarda Minneapolis'teki rave kültürünü harekete geçirdikten sonra Berghain'ın resident DJ'lerinden biri olarak dünyanın en saygın tekno sanatçılarından biri haline gelen DVS1, aynı zamanda bu kültürün en büyük savunucularından biri olmaya devam ediyor.
Amsterdam'daki The School of House ile yapılan 30 dakikalık derinlemesine bir röportajda DVS1, elektronik müzik dünyasının yıllar içinde nasıl değiştiğini gözler önüne seren çarpıcı açıklamalar yaptı. Tekno titanı özellikle büyük festivallerin yükselişini ve elektronik müziğin temel değerlerini nasıl tehdit ettiğini sorguladığı röportajın bir kısmında şu sözlere yer verdi:
"Festivaller her zaman sanatçıların iyiliğine olmayabiliyor. Burada tabi "festivali" de iyi tanımlamak lazım. Bana göre festival, birçok farklı sahneden oluşan, bazen yedi sekiz sahneden oluşan etkinlikler değil iki üç sahneden oluşan, dikkatle küratörlüğü yapılmış etkinliklerdir. 10-20 bin kişiden oluşan festivallerin DJ'lik kültürünün doğasına aykırı olduğunu düşünüyorum. Büyük sahnelerde 90 dakikalık kısa setler çalmaya başladığınız an risk almaktan kaçınmaya başlıyorsunuz. Bu da DJ'leri sadece ''bangers'' (gaza getiren) parçalar çalmaya zorluyor. Aksi halde kısa dikkat seviyesi olan festival katılımcılarını anında kaybedebiliyorsunuz. Bunun iyi bir şey olduğunu düşünmüyorum. Kulüplerde 3 ile 5 saatlik setler çaldığınızda müzikte ve zamanda yukarı-aşağı, sağdan-sola oynama yeteneğinizi test edebiliyorsunuz. Bu da orada sizinle aynı odada bulunan herkesin aynı yolculuğa çıkması için çalışmak oluyor. Bence sanatçının da en büyük testi bu.
Kısa setler ve festivaller bu yüzden elektronik müzik kültürüne birçok açıdan zarar veriyor. Seyirci, sanata, müziğe ve deneyime olan saygısını kaybediyor. Sanatçı ise seyirciyi tatmin etmek uğruna yaratıcılıktan uzak garantici bir tavır sergiliyor. Diğer yandan da bu akım küçük organizatörler ve özgün müziğine odaklanan DJ'leri de etkiliyor. Seyirciyi büyük prodüksiyonlara ve sadece kısa setlere alıştırdığınız zaman ufak bir alanda yaratılan müziğin bir değeri kalmamaya başlıyor. Seyirci ile sanatçının arasındaki bu bağlantıyı kopardığınızda kültürü de yok etmeye başlıyorsunuz. Artık aynı kültüre ait olduğumuzu bile düşünmüyorum. Bir yanda hala rave kültürünü korumaya çalışan ufak bir topluluk, diğer yanda ise bunun endüstriye döndüğü bir festival kültürü.
Müziğin daha büyük kitlelere ulaşmasına karşı değilim. Sadece keşke birbirlerini bu kadar etkilemeselerdi."
Röportajın tamamını buradan izleyebilirsiniz.