Ara Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Elektronik dans müziğinin kült isimlerinden: Adam X

Rave müziğinin öncül ismi Adam X’i Pornceptual etkinliğinde yakaladık ve müzikal perspektifini anlamaya çalıştık

  • RÖPORTAJ: OZAN TEZVARAN | DÜZENLEME: AHMET AYDEMİR & MUSTAFA TOKGÖZ | FOTOĞRAF: MARIE STAGGAT
  • 15 Mart 2020

New York, Brooklyn doğumlu Adam X, tren garlarına grafitiler yaparak büyüyen geçliğinin ardından, 90‘lı yılların rave kültürünün New York‘ta gelişmesinde büyük bir rol oynamış ve günümüz elektronik müzik sahnesinde techno ve endüstriyel stilleri kendine has harmanlamasıyla bilinen önemli sanatçılar arasında.

1995’te kurduğu Sonic Groove plak şirketiyle Perc, Jamaica Suk, Dax J, Orphx, SPFDJ gibi isimlere yer veren Adam X’i, Amerika’daki ilk rave kültürünün de destekçesi, yayılmasının öncüsü olarak da tanıyoruz. Öncü olduğu rave kültürüne katkısını Berlin’in öne çıkan gece kulübü Tresor’da da devam ettiren prodüktör/DJ ile yollarımız Pornceptual etkinliğinde kesişti.

İngiliz sanatçı Perc ile yürüttüğü AX&P isimli projede dinleyicilerde güçlü bir izlenim bırakarak, dans müziğine alışılagelmemiş perspektifini kanıtlayan Adam X ile müziğin 90’lardaki ve şimdiki gidişatı hakkında sorular soruduk. O zamanların canlı setleriyle günümüz sahnesine ilham vermeye devam eden bir sanatçı, dans müziğinin kült ismi, başarılı plak şirketi sahibi bizle çağımızın endişelerini paylaştı.

Adam Xin müziğine etki eden techno anlayışı ne?

Bu kanıma işlenmiş bir element gibi, Ölmüş olsam bile parçalarımı dinleyenlerin hissedebileceği bir etki.

Bundan 30 sene öncesine gidelim, o zamanları kasıp kavuran Strom Rave etkisini New Yorka getiren ve yerli halkı böylesine bir sahneyle tanıştıran isimlerden birisiniz. Bu efsanevi etkinlik hakkında birkaç soruyla başlamaktan keyif duyarım. O zamanlardaki Rave kültürünün tanımı ve önemi neydi sizin için ve New York sahnesine taşımaya karar verdiğinizde aklınızda nasıl bir fikir vardı? O dönemki rave konseptiyle 30 sene içinde neler değişti? O zaman hissettiklerinizi bugün için de söyleyebilir misiniz?

Storm Rave’in arkasında yatan fikir, 89’lu yıllarda İngiltere’de düzenlenen “Summer of Love Raves” etkinliğinden geliyordu. Çok yakın bir arkadaşım olan Frankie Bones da bu parti için DJ’lik yapıyordu ve bana izlettiği bir videoda on binlerce kişinin terk edilmiş bir uçak garında deliler gibi partilediğini gördüğüm an dedim ki “Acilen bu fikri New York için uyarlamamız gerekli" herşey öyle başladı diyebilirim.

Peki ya sahibi olduğunuz plak şirketi Sonic Grooveun bulmayı hedeflediği şey nedir? Sanatçı seçimlerinizi nasıl yapıyorsunuz ve bu arayış bir sona varacak mı?

Kendinden ve müziğinden emin olan insanları bulabilmek ve bu mantıkla aradığım ve karşıma çıkan kim varsa uzun yıllar boyunca arkadaşım olmuş, Aynı yolu yürüdüğüme inandığım insanlar oldu. Tanımadığım kişilerin gönderdiği bir sürü kayıt oluyor elbette ama çok nadir çalıştım rastgele sanatçılarla. Sanatçıyla aramızda bir bağ kurabilmiş olmamız gerek diye düşünüyorum, Kimin için çalıştığımı bilmem önemli ve bana kalırsa müzik iyi bir sanatçının yolunu buldurur bir şekilde.

Başarılı bir plak şirketi yöneticisi olarak sizin yeni kurulan şirketlere önerileriniz nelerdir?

Orijinal olmaları gerekli. Başkaların yaptığı işleri kopyalamaya çalışmasınlar. Sadece tanınmış isimlerin peşinde koşmak yerine yeni genç yetenekleri keşfetmeyi denesinler.

Peki ya favori filmleriniz nelerdir?

THX-1138, Videodrome, The Thing (John Carpenter) Escape From NY, The Warriors, Taxi Driver, Taking Of Pelham 1-2-3 (1976’daki orijinal versiyonu ama, Travolta’nın berbat tekrar yapımı değil) Shutter Island, Pulp Fiction ve liste uzadıkça uzar böyle.

Tercih ettiğiniz en iyi tatil rotaları nereler?

Amerika’nın batı kıyılarına doğru gidildikçe bulabileceğiniz mükemmel manzaralara sahip yerler var, tavsiye ederim.

Günümüz techno sahnesinde kırılması gerektiğini düşündüğünüz sınırlar nedir? Ve bu zamanların techno’sunu nasıl yorumlardınız?

Son dönem techno sahnesinde, “underground techno” ve “business techno” diye iki farklı şekilde bölündüğünü görebiliyorum. Büyük kulüpler ve festivaller, müzik yapımı ve DJ'likte ne denli yetenekli olduklarına bakmadan sosyal medyadaki popülaritelerine göre DJ seçiyor. Ancak underground kulüpler yetenekli ve çok bilinmeyen sanatçıları ağırlamak konusunda daha ilgili oluyorlar. Daha fazla iş yapabilmek adına sosyal medayı kullanmayan ve müziğine odaklanmış yetenekli kişileri ağırlamak onlar için önemli.

Şu an yaşamakta olduğumuz çağı internet ve sosyal medya bu kadar kullanılıyorken underground diye adlandırmamız doğru olur mu sizce?

Sosyal medya üzerinden oyunlar oynamıyorsa eğer yani bahsettiğim Instagram veya Facebook gibi platformları beğeni toplamak ve hesaplarının etkileşimlerini arttırmak için kullanmıyorlarsa yaptığı iyi müzik insanlar tarafından fark edilir diye düşünüyorum. Dinleyicinin kafasına yer eden nokta müziğiniz olmalı. Fortune 500’ün en zengin şirketler listesine girmek sanırım business techno işi oluyor. Kesinlikle underground değil.

Sizce insanları dans ettirebilmek için DJlerin kolay sunabileceği çözümler var mıdır?

Evet var, insanlar 4/4 beat’leriyle dans etmeye bayılıyorlar. İki parçayı eş zamanlı çalmaya başladığınız zaman ritimlerle birlikte insanların yavaş yavaş dans pistini doldurduğunu görebilirsiniz.

Tresor’da inanılmaz geceler düzenlediğinizi biliyoruz. Peki sahne alacak isimlere nasıl karar veriyorsunuz? Partinin modu ve bunu Tresorda gerçekleştirmenizin özel bir sebebi var mı?

Tresor’da sahne alıcak isimler genelde Sonic Groove’un sanatçılarından oluşuyor, yayımlanmayı bekleyen parçaları veya kendi albümlerini tanıtıyorlar. Sadece Sonic Groove ekibi değil ama elbette başka şirketle yaptığımız anlaşma sonrasında geceyi hep beraber kutluyoruz.

Pornceptualda performans sergilemek nasıl bir histi sizin için?

Kesinlikle çok heyecan vericiydi diyebilirim, New York’ta benzer konseptlere sahip partilerde sıklıkla çalmaya alışkındım ama elbette Berlin’de deneyimleme şansım olmamıştı. Çok heyecan verici bir kitleye performans sundum benim için de bir o kadar eğlenceliydi.

Sahnede olduğunuz süreç boyunca dinleyicilerle olan ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?

Bir raver diğer raver’lara çalmaktan onur duyar ve seve seve yapar diyebilirim.

Sizce Rave kültürü adına cisiyet eşitliği ve pozitivitesi atmosferi nasıl etkiliyor?

Bence mükemmel bir güvenli alan yaratılmaya çalışıyor. Seyirciler için ve bu çok güzel. İnsanların cinsel tercihleri veya görünümleri umursanmadan dans pistinde özgürce dans edebilmeleri çok önemli. Pornceptual gibi bir etkinlik insanların içindeki gerçek deliyi ortaya çıkarıyor diyebilirim. Ne telefon ne de kameraya izin veriliyor. Bu da suratınıza çevrilmiş flaşlar olmadan sahnenin tadını çıkarabilmenize olanak sağlıyor.

Berlin bu tarz yaratıcı etkinlikleri insanlara sunabilmek için inanılmaz hoş görülü bir yer. Sizce bu şehrin sunduğu özel bir durum mu yoksa insanların devam eden coşkularından mı kaynaklı?

Berlin’in özgür yapısı 30 senedir çok güçlü ve hiç bozulmadı. Bence bu bir yaşayış tarzı coşku demek yetersiz kalır. Şu an yüzleştiği tek problem şehri güzelleştirmek adına kalkıştıkları çalışmalar. Bir sürü güzel parti alanını kaybetmemize sebep oluyor.

“Midnight Sun” kısaçalarınızdaki fikir nereden aklınıza geldi? Arkasında yatan bir hikaye var mıdır?

Elbette var; 60’ların çok popüler bir bilim kurgu dizi serisi vardı “Twilight Zone” adında. Bir bölümünü hatırlıyorum hiç unutmadığım; Midnight Sun isimli bölümünde dünya yörüngesinden çıkıp güneşe git gide daha da yaklaşıyordu. New York o sırada dondurucu soğukta bir hava koşuluyla karşı karşıyayken bir kadın dairesini terk etmeyip orda kalma kararı alıyordu. Git gide durum kötüleşirken kadının dairesinde kalıp hayatına devam etme süreci çok hoşuma gitmişti. İnsanlardan izole, kendine kalan alanda varolma hissi çok hoşuma gitmişti. O bölümün geniş bir izlenimi var albümü bitirebilmemde ve parçaların liriklerinde. Ne yazık ki Youtube’da izlemelisiniz diyemiyorum. Çünkü artık Youtube’da bulamıyorum videosunu. Ama bir link bırakabilirim.

Son olarak Wim Martensin dönüp dolaşan bir sözünü sizle paylaşmak istiyorum, fikirlerinizi merak ediyorum. Sözde şöyle diyor;

"Soundu tekrarlayan müzikte, tekrar süreci insanın ölüm iç güdüsünü galip geldiğini hissettirir. Tekrar eden müzik, müziğin karakteristik elementlerinin tekrarı değildir. Bu yüzden tekrar edilmiş prodüksiyon diyemeyiz ama bu tekrarlar karakteristik özellikleri başka bir yola götürür. Mesela geleneksel müzikte kullanılan tekrar, akılda kalıcılığı tetikler. Yinelenen prodüksiyonu müzik için değil egolarını sunmak için yaparlar. Ama tekrar eden müzikte ne ego ne de eros işlenir. Müziğe, hissettirdiği daha çok yükseliş veya ölüm içgüdüsüdür."

Sizin müzik/techno anlayışınıza göre bu sözü nasıl tanımlarsınız?

Dürüst olmak gerekirse, bu söz bana biraz kendini beğenmiş bir söz gibi geldi. Techno aklınızın nasıl yorumladığı veya nasıl idrak ettiğiyle alakalı bir tür diğer her müzik formunda olduğu gibi, geleneksel olsun veya olmasın fark etmez bana göre.

#Yeraltı çalma listemizi Spotify'da takip edin.

Röportajı gerçekleştiren editörümüz Ozan Tezvaran'ı takip edin.

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...