Ben Klock: 'İstanbul gibi güzel bir şehre geri dönecek olmak çok heyecan verici'
Ben Klock, heyecanla beklediği Sónar Istanbul performansı öncesi Mixmag Türkiye'ye özel açıklamalarda bulundu
5-6-7 Mart'ta dördüncü senesi için gün sayan Sónar Istanbul'un güçlü sanatçı kadrosunda duyurulduğu ilk günden bu yana müzik tutkunlarını heyecanlandıran sanatçılardan biri hiç kuşkusuz Ben Klock. ‘Subzero’, ‘Phantom Studies’, ‘October’ ve ‘Frozen City’ gibi akıllara kazınan güçlü prodüksiyonları ve dans pistindeki müzikseverleri derinlikli bir yolculuğa çıkaran performanslarıyla uzun dönem boyunca dünya çapında en çok rağbet gösterilen DJ’lerinden biri olan, Berlin’in ikonik kulübü Berghain’da efsaneleşen sanatçı ile çocukluk yıllarında müzikle ilişkisi, profesyonel müzik yaşamına adım atma süreçleri, sektörün dünü ve bugünü, kariyerindeki dönüm noktaları, sahnedeyken hissettikleri, plak şirketi Klockworks ve Sónar Istanbul 2020'ye yönelik heyecanlı bekleyişi dahil çeşitli konularda sohbet etme imkanı yakaladık.
Çocukluk ve gençlik yıllarınızda müzikle ilişkiniz nasıldı? Büyüdüğünüzde meslek olarak ne yapmak istiyordunuz?
Küçük yaşlardan itibaren müziğin içindeydim, enstrümanlarla haşır neşir bir çocukluk geçirdim. Büyüdüğüm evde gitar, piyano, davul, Türk sazı ve didgeridoo gibi pek çok enstrüman vardı. Her gün yeni enstrümanlarla vakit geçirmeyi severdim. Hatta okul çıkışları bir iki saat piyano çalardım. Daha sonrasında Roland Jupiter 8 ve benzeri synthesizer’lar hakkında dergiler okumaya başladım. Dergileri okudukça onlara sahip olmanın, kendi stüdyomu inşa etmenin hayalini kuruyordum. Kardeşim bana kendi yaptığı ses mikserini verdi. Bu mikser ile evde üç teyp ve bir mikrofon ile kayıtlar aldım.
Diğer soruya gelince, gençliğimde iki şeyin hayalini kuruyordum; biri ünlü bir ressam olmak, diğeri de rock yıldızı olmaktı. Sonunda grafik tasarımcı ve DJ oldum, hayallerime oldukça yakın.
Tam anlamıyla ne zaman bir DJ ve prodüktör olarak müzik üzerine bir kariyer yapmak istediğinizde karar kıldınız?
Uzun yıllardır DJ’lik yapıyordum ama asıl farkındalığım 2008 yılında 'One' albümüm üzerinde çalışırken ortaya çıkmıştı. Günde 9-10 saat grafik tasarımı yaptığım o dönemde bir yandan hafta sonları DJ'lik ve gece vakti müzik prodüksiyonu yapmaya çalışırken albümümü bitiremeyeceğimi fark ettiğimde işimi bırakıp tam anlamıyla müzik yapmaya karar verdim. Grafikerliği bırakıp tamamen müziğe odaklanmam büyük bir adım, aynı zamanda büyük bir riskti ama hayatta verdiğim en iyi kararlardan biri oldu. Müziğe tamamen kendimi adadığımda gerçek kariyerim de başlamış oldu.
Kariyerinize ilk başladığınız zamanlar ile şimdiki techno kültürü arasında ne tarz farklılıklar olduğunu düşünüyorsunuz? O günden bugüne ciddi bir değişim oldu mu?
Asıl fark o yıllarda techno kültürünün şimdiye göre çok daha yerel olmasıydı. İnternet ve easyJet’ten önceki zamanlardan bahsediyorum. İnsanlar o kadar seyahat etmiyordu. Bu yüzden uluslararası bir yıldız kavramı en azından elektronik müzikte yoktu. Gelişmelerle beraber her şey çok daha profesyonel bir hale geldi ve techno gerçek bir endüstriye dönüştü. Pazarlama stratejileri, Facebook, Instagram… Tüm bunlar techno'nun ilk zamanlarında aklınıza gelmeyecek alanlardı. Ancak işlerin nasıl değiştiğini görmek heyecan verici. Her şeyin önceden daha iyi olduğunu söylemeyi seven insanlardan değilim. Her ne kadar techno müzik etrafında şekillenen kültürün altın çağı 1990'lı yıllar olsa da kişisel olarak şimdilerde her şey benim için kesinlikle çok daha heyecan verici.
Kariyerinizde şu ana kadarki dönüm noktalarınızı öğrenebilir miyiz?
Cookies adlı kulübün resident DJ'i olmam, eski Tresor gibi pek çok mekanda çalmaya başlamam önemli adımlardı. Ancak uluslararası seviyede bir kariyer konusunda her şeyi değişmesi, Berghain'ın resident DJ'lerinden biri olmamla gerçekleşmeye başladı. Kariyerimdeki dönüm noktalarını şu şekilde listeleyebilirim:
2004: Berghain'daki ilk setim — hayatımı değiştiren an.
2006: Marcel Dettmann ile ilk EP'miz 'Dawning' ile sonuçlanan ortak çalışmalara başladığımız yıl. Ostgut Ton plak şirketi de bu yıl hayata geçmişti.
2006: Kendi plak şirketim Klockworks'ün kuruluşu.
2009: İlk albümüm 'One' ve en başarılı bulduğum parçam 'Subzero'nun içinde olduğu 'Before One' kısaçalarım dinleyicilerle buluştu.
2009: Mute Records'tan gelen telefon: "Depeche Mode senden bir remiks istiyor."
2010: Berghain 04 Mix CD
2012: Fabric 66 Mix CD
2012 - 2020: Dünyanın dört bir yanında muhteşem tecrübeler edindiğim çılgın seyahatlerle geçen dönem.
Sahnede çalarken nasıl hissediyorsunuz?
Bulunduğum yer, çaldığım parçaların sound'u, önümdeki kalabalık ve o an hayatımda neler olup bittiği dahil pek çok etmene bağlı olarak çok farklı hissiyatlar oluşabiliyor. Eğer hayatınızda zor bir dönemden geçiyorsanız sahnede olmak bir tür terapi gibi. Kalabalıkla iyi iletişim kurduğunuzda o ana kadar hiç hissetmediğiniz duyguları hissedip her şeyi unutmanız mümkün. Sahnede olmak bir yandan oldukça zorlayıcı da. Çünkü her zaman elimden gelenin en iyisini vermeye gayret gösteren biri olarak işlerin yolunda gitmediği bir gecede sahnede olduğum zaman kendimi kötü hissediyorum. Zaman zaman, her şeyin muhteşemlikten bir miktar geri kaldığını görmek benim için kabul edilemez olabiliyor. Ama evet! Her şey olması gerektiği gibi ilerlediğinde sahnede olmak dünyadaki en iyi şey!
Sadece rahatlamak istediğinizde ne tür müzikler dinlemeyi tercih ediyorsunuz?
Çoğu zaman sessizliği ve doğa ile iç içe olmayı tercih ediyorum. Ya da şu an İtalyan şarkıcı Lucio Battisti'yi dinlediğim gibi, techno'dan tamamen farklı müzikler dinlemeyi yeğliyorum.
Plak şirketiniz Klockworks, Troy imzası taşıyan yepyeni bir kısaçalar yayımladı. Klockworks'ün bir sonraki 30'uncu kataloğunda hangi sanatçının parçaları yer alacak?
Plak şirketim Klockworks’ün 30’uncu kataloğunda The Advent’in klasik techno parçaları sizlerle olacak. Daha önce gün yüzüne çıkmamış 1990'lı yıllardan kalma parçaları ile The Advent'in Klockworks'teki ikinci kısaçalar albümü piyasaya çıkmış olacak.
Sónar Istanbul 2020'nin ilk açıklanan sanatçı listesinde yer alan isimlerden birisiniz ve duyuruyla birlikte Türkiye'deki dans müziği severler arasında büyük bir heyecan oluştu. Türkiye'deki dinleyicilerinize iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Yıllardır Türkiye’yi ziyaret edememiştim. İstanbul gibi güzel bir şehre geri dönecek olmak çok heyecan verici. Meydana gelen heyecanı hissediyorum ve ortam ne yönde değişti bunu gerçekten çok merak ediyorum. Sónar Istanbul oradaki insanlarla yeniden bütünleşmek için müthiş bir fırsat. Hep birlikte muhteşem vakit geçireceğimize eminim!
Sónar İstanbul'a özel olarak hazırladığımız çalma listelerimizi Spotify'da dinleyin.