Can Bora Tanzer: ‘İlhamı beklemediğim sürece her şey ilham kaynağı olabiliyor’
Can Bora Tanzer’in mixing’i kendisine, mastering’i Hakan Kurşun’a ait olan yeni albümü ‘Pretend’, Subroomer Records etiketiyle tüm dijital platformlarda
Telegram kanalımıza abone olarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.
İstanbul doğumlu, besteci ve prodüktör Can Bora Tanzer'in özgün tınıları insan silüetleri canlandırıyor. Etnik sesleri klasik ve elektronik müzikle buluşturan Can Bora, kültürleri de bir arada yaşatarak müzikseverlerin hayatında yerini alıyor. Müzik serüveninden yaratıcı süreçlerine, sabırsızlıkla beklenilen gelecek projelerden sektöre dair yorumlarına, Can Bora Tanzer Mixmag Türkiye'de!
Neden müzik? Bu tutku nasıl gelişti?
Müzik aslında dedemden bana kalan bir hediye niteliğinde. Ben kendisinin müzik ile ilgili hikayelerini dinleyerek büyüdüm, evde de babam elektronik, jazz, rock ,klasik ve birçok müzik türü ile kulağımı müziğe aşina kıldı.
Müzik serüveniniz çocuk yaşta piyano çalarak başladı. Elektronik müzikle nasıl kesişti yollar?
Elektronik müziği henüz çocukken Daft Punk’ı ilk duyduğumda merak etmeye başlamıştım, bu serüven hız kesmeden devam etti. Çok değerli mentörler sayesinde dinlediğim elektronik müzikleri nasıl yapacağımı öğrendim, hala da öğreniyorum.
Müziğinizi nasıl tanımlarsınız? Çizginiz nasıl oluştu; bu çizgiyi oluşturmanın bir formülü var mı?
Aslen müziğimin sevdiğim müzikler ve kulağımın gün içinde fark etmeden de olsa maruz kaldığı gündelik hayat seslerinin birlikteliğinden ortaya çıkan bir ses bütünü olduğunu söyleyebilirim. Kendi çizgimizi oluştururken en önemli unsurun deneme yanılma olduğunu düşünüyorum. Zira deneyerek müziğimizde bulunmasını istemediğimiz her şeyi anlayabiliyoruz, en azından benim için bu yöntem işe yaradı.
Yaratıcı sürecinizi tanımlar mısınız?
Yaratıcı sürecim söz konusu olduğunda kendimi zamansal anlamda kısıtlamamayı tercih ediyorum ve bol bol deniyorum.Özellikle günümüzde her ay parça yayınlama zorunluluğu varmışçasına oluşturulan bir sektör varken, bazen insanın etrafındakileri sindirip kendine üretme vakti tanıması gerektiğini düşünenlerdenim. Bazen bir parça 2 ay sürebilir ama bu süre zarfı her zaman çok kıymetli tecrübeler katıyor yaratıcısına.
İnsan hayatının gerçekleri, üretme motivasyonunuzun temelini oluşturuyor. Bu motivasyon nereden geliyor? Müziğinizi nasıl besliyor?
Bu motivasyon aslında çok fazla gözlem yapmaktan geliyor.Gözlem yaparken her zaman insanların etrafına olan bakışları beni çok etkiler, bu bakışlardan çoğu zaman ilham alırım.Kendim haricinde insanların dışarıyı görme ve tecrübelerini hayal etmek müziğimin kaynağı diyebilirim.
Bestelerinizde etnik-elektronik unsurların yanı sıra çeşitli enstrüman ve türe yer veriyor, farklı kültürleri buluşturuyorsunuz. Bu çok kültürlülük nereden geliyor? Sizce neden önemli?
Dünya tarihinde şimdiye dek keşfedilmiş bunca ses dizimi ve üretimi varken bir türe bağlı kalmayarak o türün getirdiği genel beklentilerin dışına çıkılması gerektiğini düşünüyorum. Kulakların beklenti huyunu kırmak, müziğin heyecanını eskitmeden sürdürebiliyor. Bu konuda hem ailem hem okul çok değerli oldu.
Müziklerinizi sinematik kılan nedir?
Hem kullandığım karanlık sesler hem de kompozisyon arayışım, bence sinematik bir havayı çağrıştırıyor. Günümüzde 2 dakikada bir hikaye anlatılması bekleniyor, fakat bence bu pek de sağlıklı değil.
Nelerden ilham alırsınız?
İlham kaynağı her yerde olabiliyor. Bir insan hayatı, arkadaşlarımın müzikleri gibi. İlhamı beklemediğim sürece her şey ilham kaynağı olabiliyor.
Parabasis’in hikayesi nedir; neden Parabasis?
Parabasis albümüm benim için bir başlangıç niteliğinde oldu. Etnik sesleri klasik ve elektronik müzik öğeleriyle birleştirme fikrimi hayata geçirdiğim ilk projeydi ve 1 sene sürmüştü. Bu fikirleri tüm çıplaklığıyla dinleyicime sunduğumu düşündüğüm için ‘Parabasis’ kelimesi çok anlamlı gelmişti.
Parabasis’in kreatif sürecini paylaşır mısınız?
1 sene süren bu projede çok değerli insanlarla çalışma fırsatı buldum. Kapak ve basın bülteni fotoğrafları işin çok değerli ve zorlu bir kısmıydı ve Dükkan Prodüksiyon’daki çok kıymetli dostlarımla bu süreci çok güzel işlediğimizi hissettim.
Film ve oyun müzikleri de bestelemektesiniz. Bu yönde ilginiz nasıl gelişti? Bu sektörde süreç nasıl ilerlemekte? Sanatçı ne kadar özgün? Beste yapılırken esas alınan detaylar neler?
Aslen müzik yolculuğuma elektronik müzik kadar film müzikleri oluşturma tutkusuyla başlamıştım, çocukken sinemada beni en çok etkileyen unsur filme ait müzikler oluyordu. Bu sektörde de aslında her şey çok hızlı ilerlemek zorunda zira filmi hayata geçiren yalnızca minik bir unsur müzikleri ve bir çok insanla birlikte zamana karşı yarışılıyor. Bana kalırsa film müziği bestelemek en özgür süreçlerden bir tanesi oluyor. Her ne kadar görüntüye bağlı kalınması gerekse de seçilen tür, kullanılacak enstrüman seçimleri gibi çok yönlü bir arayışa geçilmesi, bu türü kısıtlanır iken dahi özgür kılıyor.
Exxen’de görüntülenen İlginç Bazı Olaylar dizisi ve Aralık’ta yayınlanacak olan Death Relives oyunundan bahsedelim. Bu projelerin de perde arkasını paylaşabilir misiniz?
İ.B.O. dizisi benim için sınırlarımı aşmamı gerektiren bir dizi oldu. Yapmaya aşina olduğum müzik türlerinden çıkıp bambaşka kalıplara kendimi sokmalıydım ve bu süreç bana gerçekten çok değerli teknikler ve bilgiler kattı. Death Relives oyununun müzikleri ise şu anda en çok heyecanlı olduğum proje. Oyunun ses dünyası bu süreçte tamamen hayal gücüme bırakıldı ve müzikler kadar bu dünyanın seslerini üretmek çok tazeleyici bir süreç oluyor. Film müziğine göre ise en zorlu kısmı lineer ilerleyen kısımlardansa, oyunda rastgele ilerlemesi istenen müzik gereksinimleri.
Son albümünüz Pretend'den bahsetmezsek olmaz. Pretend'in perde arkasını aralayabilir misiniz?
Pretend albümü benim şu ana kadar en çok kafa yorduğum proje niteliğinde. 1 buçuk sene süren bu üretim sürecinin en farklı yanı görsel dünyası oldu. Bu süreçte çok değerli insanlar tanıdım ve ilk defa klip dünyasına adım attık. Müzik kadar görsel dünya da epey zaman alıyor ve her saniye gerçekten çok kıymetli.
Üretimlerinizin yanı sıra Subroomer Records'ı yönetmektesiniz. Subroomer'ın hikayesi nedir? Çok yönlülük vizyonunuzu nasıl etkiledi?
Çok sevgili Cihangir Aslan bana bu değerli ailenin kapılarını bu sene araladı. Kendisi Subroomer Records’un kurucusu ve bize her konuda destek oluyor. Bağımsız bir labelın yönetim süreci içerisinde olmak çok değerli, özellikle de müzisyen olarak yer alırken. Sanatçıların gereksinimleri ve gerektiği yerde hazırlanması gerekenleri araştırmak ufkumu genişletti diyebilirim.
Can Bora Tanzer yakında yeni projelerle karşımızda olacak. Yakın gelecekteki bu projelerden bahsedelim. Neler bekliyor bizleri?
Önümüzdeki aylarda sevgili Cihangir Aslan ile ürettiğimiz ve yayınlamak için çok heyecanlı olduğum bir single geliyor. Bunun haricinde yeni bir albümün de ilk iki parçası tamamlandı, heyecanlı günler geliyor diyebilirim.
Türkiye’de elektronik müzik sektörüne dair yorumlarınızı, gelecek için öngörülerinizi alalım isteriz. Neler gelişmeli / evrilmeli?
Elektronik müzik sektörünün dans müziği kadar ses tasarım yönünde de çok yönlü bir yenilenme sürecine katılması gerektiğini düşünüyorum. Dans müziğinin ağır basması çok doğal fakat kulüplerin oluşturduğu bu kültürün elektronik müzik üretimi sürecini sıradanlaştırdığını düşünüyorum.Daha yenilikçi tınılar aramak ve özgün olmanın ülkemizdeki üretimlerin öne çıkmasını sağlayabileceğine inananlardanım.
༺༻
Can Bora Tanzer'in toplam altı yapımdan oluşan yeni albümü ‘Pretend’i dinleyin!
Röportaj: Melis Özek
#Turkuaz çalma listemizi Spotify'da takip edin.