Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Evren Ulusoy: 'Daha cesur olmalıyız ve yanlışlara karşı sesimizi daha çok duyurmalıyız'

Sanatçı ile geçmişini, bugünlere dair gözlemlerini ve gelecekteki projelerini konuştuk

  • RÖPORTAJ: MUSTAFA TOKGÖZ | FOTOĞRAF: AKİF HAKAN ÇELEBİ
  • 29 Nisan 2020

Uzun yıllardır hem sahne hem de stüdyo çalışmalarına kulvarında kendine has üslubuyla devam eden önemli müzik insanı Evren Ulusoy, geçtiğimiz günlerde "Erotic Fresco" isimli teklisi ile ünlü plak şirketi Get Physical bünyesine dahil oldu. Mixmag Türkiye olarak bu güzel haberi fırsat bilerek kendisiyle keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Merhaba, hoş geldiniz. Öncelikle teşekkür ederiz bizimle röportaj gerçekleştirdiğiniz için.

Ben teşekkür ederim. Benim için bir zevk. Çalışmalarınızı ilgiyle takip etmekteyim.

Uzun yıllardır Türk elektronik & dans müziği sahnesinin önemli isimlerindensiniz. Bir de sizin gözünüzden kendi müzikal yolculuğunuzu dinlemek isteriz.

Güzel düşünceleriniz ve yorumlarınız için teşekkürler. Uzun bir yolculuk oldu diyebilirim. Müzikal hayatıma 1999 yılı sonlarında, milenyuma girmek üzere olduğumuz dönemlerde başladım. İlk etkilendiğim isimler genelde Orbital ve Underworld gibi üstatların yanında Warp Records bazlı sanatçı ve gruplardı. Başta Autechre olmak üzere, Aphex Twin, Boards of Canada ve Plaid beni çok etkilemişti ve ilk çalışmalarıma şimdilerde Ableton Live kullansam da, o zamanlar Fruity Loops 2 üzerinde electronica, downtempo ve IDM türevi projeleri deneyerek başlamıştım. Uzun yıllar çalışmalarımı kısıtlı bir çevreye dinletip kendime saklardım, geçen bu sürecin sonunda bu bahsettiğim dönemden bir downtempo çalışmasını ilk kısaçalarım olarak 2007 yılında, artık aktif olmayan Moodsetter Records isimli yine kendime ait şirketim üzerinde yayımlamaya karar verdim. Sonra, dünyada global underground ve progressive house janrının, erken 2000’lerde etkili olduğu dönemde ise Ankara’da kulüplere gitmeye başlamıştık. Deep Dish, John Digweed, Sasha, James Holden ve diğer birçoğunu altın dönemlerinde sahnede izleme ve onlardan etkilenme deneyimlerini yaşadıktan sonra tarzımı deep progressive house’a kaydırmaya başladım. Hatta Beatport üzerinde yayınlanan ilk birkaç kısaçalarım bu tür altında geldi fakat 2009 yılında bir değişiklik daha yapıp kendimi deep house türüne adadım. Plastic City ve Freerange gibi plak şirketlerinin çıkardığı soundlar başta olmak üzere The Timewriter, Terry Lee Brown Junior ve Freerange’in sahibi Jimpster gibi isimlerin müziğim üzerinde büyük etkileri oldu. Özellikle eklemeyi isterim, The Timewriter’a derin bir saygı duyarım. Sonrasında, ben de bu bahsettiğim şirketlerden biri olan Plastic City üzerinde çalışmalar yayımlama şansına sahip olabildim.

2009 yılında ise sevgili Andre Kroenert’in güzide plak şirketi Night Drive Music ile çalışmalarım oldu. Demo çalışmalarını CD olarak PTT ile gönderdiğimiz dönemler... Sonrasında iki başarılı EP’den sonra Ankara’da yaşadığım dönemlerde Karol XVII & MB Valence’e ait Loco Records’a "Singing In the Bathtub" isimli bir demo gönderdim. Galiba bu hayatımda bir dönüm noktası oldu çünkü parça yayımlandıktan kısa bir süre sonra 2010 yılında Beatport deep house Top 100 içinde bir numaraya ulaştı ve iki ay boyunca 1 numarada ve 6 ay Top 100’de kaldı ve o yılın sonunda Beatport tarafından en çok satın alınan deep house parçaları arasında yer aldığı açıklandı. Viral oldu diyebilirim tam anlamıyla… Dinleyicilerin kendi editlerini yapıp illegal paylaşımlara açtığı zamanlar oldu. Sonrasında harika bir 3 yıl geçirdim diyebilirim. Müzik bloglarında o dönemin en iyi çıkış yapan deep house prodüktörlerinden biri olarak yer aldım. O dönemlerde birçok parça tekrar Top 10’a girdi ve birçok kez Top 100’de kendime yer buldum. Sizde tahmin edersiniz; eğer listelerde bir numaraya ulaşırsanız ya da sürekli olarak yer almaya başlarsanız tabi ki hemen arkasından bunaltıcı bir sosyal medya trafiği, mesaj yağmuru ve gittikçe yükselen bir ilgi gelmeye başlıyor. O dönemlerde birçok şirketten teklifler almaya başladım ve ilk albümümü 2011 yılında Kanada’dan Ready Mix Records şirketi üzerinde çıkardım. O dönemde, yine efsane deep house şirketi i! Records ve ayrıca ünlü alman plak şirketi Moodmusic ile ve yine ünlü ingiliz Toolroom üzerinde parçalarım çıktı. Ve şimdi buradayız, 360 adet piyasaya çıkan yapım ve bana yapılan remikslerle beraber toplamda 590 kadar parça yayımlanmış bugüne dek ve bu Türkiye’den Beatport uzerinde bir kişinin eriştiği en yüksek rakam olmalı. Çok kısa olmadı ama olabildiğince kısa hikayem böyle.

Global anlamda birçok önemli müzisyenlerle ortak çalışmalarınız oldu. Ve ayrıca yurt dışında da uzun yıllardır sahne alıyorsunuz. Bu deneyimleriniz hakkında neler söylemek istersiniz?

Evet. Soulful house müziğinin divası Lisa Shaw, deep house ikonu Kevin Yost, Gorge, The Timewriter, Kruse and Nuernberg, Sasse ve burada şu an sayamacağım birçok isimle çalışma fırsatım oldu. Bu sanatçıların kariyerime çok şey kattığına inanıyorum. Yurt dışına gelince; yurt dışında sahne almak her zaman çok keyifli ama bir o kadar da zorlu olmuştur diyebilirim. Yurt dışında, 10’dan fazla ülkede çaldım. İlk yurtdışı performansımı Bulgaristan’da yapılan ve Richie Hawtin’in headliner olduğu bir festivalde çalmıştım. Sonrasında, Kuzey Avrupa ülkelerinden, Slav ülkelerine ve Güney Afrika’da Johannesburg’a kadar uzandı bu performanslar. Seyahatler, yeni tanışılan insanlar, otel odaları, havalimanları, sabahın ilk ışıklarına kadar çalınan DJ setler... Lokal bir DJ sete göre kıyaslandığında, başka bir ülkenin ilk defa tanıştığınız insan gruplarına, kendinizi ve ülkenizin sahnesini en iyi şekilde temsil etmek istiyorsunuz ve bu bir sanatçı için iki kat daha fazla sorumluluk demek. Fakat, bunu her zaman söylerim; yurt dışında çalmak, Türkiye’de çalmaktan daha keyifli olmuştur. Benim için zihni açan ve özgüveni daha yüksek noktalara taşıyan bir deneyim.

Peki yine sizin gözünüzden son yıllarda çok büyük çıkış yakalayan Türk elektronik & dans müzik sahnesi hakkındaki görüşlerinizi duymak isteriz.

Güzel bir soru. Açık sözlülüğü ile bilinen bir insanım ve yine açık sözlü olacağım. Açıkçası, böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. Avrupa’daki ve dünya üzerindeki diğer underground house ve techno ekollerle kıyaslandığında; sanatçı sayısı, sanatçı başarıları, liste pozisyonları, kulüp işletmeciliği, kitle ve deneyimler olarak geride kaldığımızı düşünüyorum. Bir dönem hareketlenme olsa da sürecin geriye doğru işlediğini düşünmekteyim. Ya da en azından belirli yakalanmış seviyeler daha üst bir plana taşınılamadı maalesef…

Bunun sebepleri arasında Türkiye’deki eğlence sektörü ve gece hayatı üzerine olan politik sorunlar, büyük lokal isimler arasında ve farklı arkadaş grupları arasında olan çıkar mücadeleleri ve iletişim eksikliğinin getirdiği, tam olarak "bir" olamama sorunu olması. Ayrıca, günümüze değin yurt dışında isim yapabilmiş birçok isime yeterince yer verilmemesi ve hem prodüktör hem de DJ olarak defalarca listelere girmiş ve yurt dışında belirli bir kitleye ve kariyere ulaşmış birçok isme yerel organizatörlerin ilgisizliği diyebilirim. Bu ilgisizlik ben ve benim gibi bir çok müzisyenin yurt dışında daha ileri gitmesinin önünü kapattı diyebilirim.

Kulüp sahipleri ve organizatörler tarafından gece sonu gelirini ön plana alarak sahne listelerine haketmeyen birçok isim yerleştirilmesi ve hak edenin değil, hak etmeyenin başarılı gözüktüğü bir algı ortamı yaratıldı. Şu anki geldiğimiz noktada bu sahneyi asıl inşa etmiş benim de ait olduğum eski olan jenerasyonla, yeni jenerasyon arasında maalesef büyük kopukluklar var. Yeni nesil, bu sahneyi kimler nasıl inşa etti ve buralara gelindi, bundan çok fazla haberi olduğunu düşünmüyorum. Şu an başarınız, müziğin, yeteneğin ve emeğin kendisine değil, Instagram takipçi sayısı veya ne kadar medyatik olabildiğinize odaklı bir süreç olarak işliyor. Yine de her zaman her sürecin değiştiği gibi bunun da değişmesini ümit ederim fakat sosyal grup ve bireyler arası iletişim eksikliği ve idealize edilen şeylerin yanlışlığı devam ettiği sürece büyük gelişmeler beklemiyorum. Biraz karamsar olacak ama birçoğumuzun aslında söylemek istediği fakat birçok sebeple bunları kendilerine sakladığı ve ifade etmekten çekindiği şeyler konusunda birileri gerçekçi olmak zorunda ve bunları ifade etmeli. Daha cesur olmalıyız ve yanlışlara karşı sesimizi kişisel anlamda, pozitif bir sonuca ulaşma odaklı şekilde daha çok duyurmalıyız.

Son zamanlarda sizinle ilgili aldığımız önemli bir haber de Get Physical bünyesine katılmış olmanız oldu. Bu süreci ve oluşumu anlatabilir misiniz bize? Ve ayrıca bizi neler bekliyor bu birliktelikten? Sahne deneyimlerinizden en ilginç olan anınızı bizle paylaşmak ister misiniz?

Daha önce birçok önemli plak şirketinden çalışmalarım yayımlanmıştı fakat benim için kariyerimde zirve noktalarından birinin bu olduğunu düşünüyorum. Siz de takdir edersiniz ki, Get Phsyical Music büyük bir plak şirketi. Büyük bir ağa ve müzik sahnesi içerisinde büyük bir öneme sahip bir şirket. İlk olarak, 17 Nisan’da yayımlanan "Croatia Gets Physical" isimli 3 parçalık Get Physical Music toplamasında yine Hırvat DJ ve prodüktör Tome R ile "Erotic Fresco" isimli bir parçamız yayımlandı, sonrasında yine Get Physical Music ve bünyesindeki Kindisch gibi oluşumlar içerisinde parçalar çıkarmaya devam edeceğim. Daha birçok proje var fakat bunları zamanı geldiğinde açıklamayı tercih ederim fakat bunun Get Physical Music üzerinde güzel bir başlangıç olacağını düşünüyorum.

Hatrımda kalan bazı sahne deneyimlerime gelince; tabik i birçok hatıra var…2012 yılında Bükreş'te, Karmon ile headliner olduğumuz bir parti vardı, o zamanlar ilk defa bu kadar büyük bir mekanda performans gösterecektim. 1000 kişilik büyük bir mekandı ve gerçekten çok büyük bir stres altında hissetmiştim kendimi. Sonrasında tabi gece çok güzel geçti ve kulüp sahibi gece sonunda geceyi benim yaptığımı söylemiş ve özel olarak tebrik etmişti. Ayrıca, geçtiğimiz yıl Kopenhag’da sevgili Tim Andresen’in kulübü Culture Box’ta çalmadan birkaç gün önce şehre varmıştım ve etkinlik gününden bir gün önce yatak döşek hasta oldum. Neyse ki, ertesi gün olan setimi en iyi şekilde çalabildim fakat bu durumu sahnede kimseye fark ettirmemeye çalışırken ateşler içinde çok zor bir 3 saat yaşadım diyebilirim.

Son dönemde global anlamda yaşanan koronavirüs problemiyle beraber tüm dünyada hayat durmuş durumda. Birçok etkinlik iptal oldu. Birçok müzisyen gibi siz de bundan etkilenmiş durumdasınız. Bu konuyla ilgili genel ve müzik tarafındaki görüşleriniz nelerdir?

Evet. Büyük bir global problem ve krizle karşı karşıyayız. Maalesef, koronavirüs sosyal izolasyon ve sosyal mesafe gibi kavramları beraberinde getirdi. Şu an bilim insanları dahil herkesin çok net şeyler söyleyebileceği bir aşamada değiliz. Beklemek ve bizden beklenilen evde kalma sürecini gerçekleştirmek zorundayız. Temennim, yakın zamanda her şeyin eski haline geri dönebilmesi fakat bu kolay bir süreç olmayacak gibi gözüküyor. Diğer taraftan bunun müzik üretenler için verimli bir süreç olacağını düşünüyorum.

Müzik ve sahne dışında da farklı çalışmalarınız var. Eski Yunan adlı bir blogunuz var ve Hellenista Design adlı oluşumun kreatif direktörlüğünü de yapıyorsunuz. Bu projelerinizden bize daha detaylı bahsedebilir misiniz?

Evet. Bir çok kişi beni sadece Müzisyen ve DJ kimliğimle biliyor fakat Ankara Üniversitesi DTCF’de Sosyoloji eğitimi aldım ve lisanslı bir sosyolog olarak uzun süredir Antik Yunan kültürü ve toplumu üzerine yazılar yazıyor ve bloglar yönetiyorum. Antik Yunan Felsefesi, Yunan Mitolojisi, Klasik Arkeoloji ve Sanat Tarihi ile ilgili günlük makaleler yazarak paylaşımlar yapıyorum. Eski Hellen kültürü benim için tam anlamıyla bir aşk diyebilirim. Defalarca Atina’yı ziyaret ettim ve Türkiye’de bulunan birçok arkeolojik sit alanını gezdim. Yeni projem olan "Hellenista Design" ise çevrim içi bir sanat mağazası ve daha 5 aylık bir geçmişe sahip. Hellen güzelliğinin meraklıları için tasarım fikirleri sunuyoruz ve Hellen sanatının örneklerini Türkiye’de bu kültürün takipçilerine uygun fiyatlarla ulaştırmaya çalışıyoruz.

Sahne ve sahne dışı çalışmalarınızın yanında nelerle uğraşıyorsunuz ve sizi neler motive ediyor? Son olarak gelecekteki planlarınız ve çalışmalarınız hakkında neler söylemek istersiniz?

Okumak en büyük motivasyonum, iyi bir kütüphaneye sahibim diyebilirim. Sıklıkla sahaflara ve kitapevlerine uğrarım. Ayrıca, arkeolojik alanları keşfetmek için şehir dışına veya yurt dışına seyahatlar yapıyorum. Bunlar bana gerçekten iyi gelen şeyler olarak her zaman özel bir yere sahip benim için. Gelecek planlarıma gelince; şu an "Hellenista Design" projeme yoğunlaşmak birinci önceliğim. Onun dışında kendi plak şirketim olan Kommunity Records’a daha fazla ilgi göstererek ve özellikle Türkiye’deki yeni nesil müzik prodüktörleri keşfederek, onlarla kendi deneyimlerimi paylaşmak. Benimle olan bu güzel röportajınız için çok teşekkür ediyorum. Herkese selamlar ve sevgiler. İyi çalışmalar.

Evren Ulusoy'un Get Physical etiketiyle yayımlanan Tome R ile ortak yapım "Erotic Fresco" teklisini ve Laguna Records'dan çıkan, Daniel De Roma ile bir diğer ortak çalışması iki parçadan oluşan "The Hypnosis" kısaçalarını aşağıda dinleyebilirsiniz.

#Turkuaz çalma listemizi Spotify'da takip edin.

Röportajı gerçekleştiren editörümüz Mustafa Tokgöz'ü takip edin.
Fotoğraf: Akif Hakan Çelebi

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...