Lauren Mia: ‘Hayat ileriye dönük yaşanmalıdır, ama ancak geriye doğru bakınca anlaşılabilir’
Lauren Mia’yla Harabe Records’dan çıkan yeni kısaçaları ‘Tantra’ ve pandemi sürecinde yaşadığı deneyimler hakkında konuştuk
E-posta listemize katılarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.
Los Angeles merkezli DJ ve prodüktör Lauren Mia’nın yeni kısaçaları “Tantra”, İstanbul merkezli plak şirketi Harabe Records’dan 16 Nisan’da çıktı. Bu, Lauren Mia’nın Türk bir plak şirketinden çıkan ilk kısaçaları. Üç parçadan oluşan kısaçaların içinde, Lauren Mia ve Lake Avalon’un birlikte ürettiği bir parça ve Carlo Whale’den bir remiks de yer alıyor. Sound’undaki iyileştirici özelliklere vurgu yapan Lauren Mia bunu elektronik dans müziğine nasıl yansıttığını anlatıyor. Lauren Mia pandemi döneminde yaşadığı deneyimleri paylaşırken, Tantra isimli kısaçalarıyla bizi bu süreçte kaybettiğimiz birliktelik hissinin değerini anlamaya çağırıyor. Elektronik dans müziği topluluğu olarak, müzik ve dansla hayatı bir arada kutlayabildiğimiz anların önemini, bunu kaybetmemizle fark ettiğimizi ve daha iyi bir gelecek için hep birlikte çalışmamız gerektiğini belirtiyor.
Lauren Mia’nın dans müziğindeki yolculuğu nasıl başladı? Lauren Mia’yı elektronik müzik evrenine çeken etkenler nelerdi?
Elektronik müzikle ilk karşı karşıya gelişim 12 yaşlarımda yaptığım Orta Doğu seyahatleri sırasında gerçekleşti. Ailemin bir kısmı bu bölgede yaşadığı için onları ziyaret ediyordum. Gittiğim dönemde trance ve psy trance tarzı müzikler orada çok popülerdi. Bu tarz bir müziği ilk defa duymuştum ve anında aşık oldum. Güçlü, hızlı tempolu, enerjik ve progresif melodiler kalbimi yerinden çıkartacak gibiydi. Kendimi yükselmiş, ilham almış, güçlenmiş ve motive hissettim. Gerçekten ilk görüşte aşk gibiydi. Ergenlik yıllarım boyunca Los Angeles’taki birçok insan hip-hop ve pop müzik dinlerken, ben elektronik dans müziğine kenetlenmiş haldeydim. O zamanlar zevkim çok değişkendi, elektronik müziğin bütün alt türlerini keşfediyordum ve bu sayede git gide elektronik müziğe daha da aşık oldum. İlk defa bir underground rave’e 15 yaşımdayken burada Kaliforniya’da katıldım. Kısa bir süre içinde, beni büyüleyen şey müziğin yanı sıra onu çevreleyen kültür ve topluluk da olmaya başladı. Bu topluluk kendini ifade eden, samimi ve sevgi dolu insanlardan oluşuyordu. Yabancıların yanında dans ederken bile çok daha büyük bir şeyin parçası olduğumu, bir ailenin parçası olduğumu hissediyordum. Kendimi katılabildiğim bütün underground rave’lere ve partilere katılırken buldum ve bu etkinlikler daha ana akım hale gelirken onlarla birlikte büyüdüm. Katıldığım ilk devasa festival 2008’deki EDC (Electric Daisy Carnival) festivaliydi. Benassi ve Paul van Dyk o yılki headliner DJ’lerden bazılarıydı. Ayrıca o dönemin en popüler headliner DJ’leri Armin van Buuren ve Above & Beyond’un progresif elektronik müziğe olan sevgime büyük etkileri var. Daha çok etkinliğe katıldıkça daha değişik seslere, sanatçılara ve deneyimlere maruz kaldım ve bunlar elektronik müziğe olan tutkumu ve sevgimi derinleştirdi ve kendi zamanımda bu tür müzikleri araştırma, keşfetme ve fark etme dürtümü ateşledi. Bunu anlamak için güçlü bir arzum vardı. Elektronik dans müziği benim için yepyeni bir dil gibiydi, sonik bir dil. Her şey bu şekilde başladı.
Parçalarınız zihni harekete geçiren zengin melodik dokulara sahip, klasik müzik geçmişiniz şu anki üretiminize nasıl katkılar sağlamış olabilir?
Klasik müzik eğitimimin ve müzikal arka planımın melodik bestelerim üzerinde önemli bir etkisi olduğunu söyleyebilirim. Melodik ilerlemeleri ya da herhangi bir melodik unsuru bestelerken fikirlerimin rahat bir akış içerisinde olduğunu hissediyorum, bu benim için genelde sorunsuz ve organik bir süreç. Bunun kapsamlı müzik geçmişimle alakalı olduğunu hissediyorum. Genç yaşımdan beri müzik ve sanatla çevrili olmak, koro, vokal ve piyano derslerine katılmak melodi besteleme gücüme katkıda bulundu. Çocukken çok fazla klasik müzik çaldım ve bu basit ama güçlü klasik melodilerin bugünkü müziğimdeki etkilerini görebiliyorum. Daha melankolik bir enerji doğrultusundayken bunu derin progresif, orkestral ve sinematik sentezlerle birleştiriyorum veya trance müziğinin üzerimdeki etkisinin parlamasına, yükseltici, mutlu ve progresif bir enerjiyi ortaya çıkarmasına izin veriyorum. Tüm bunların müzik prodüksiyonumu ve genel anlamda oluşturduğum sound’u derinden etkilediğini düşünüyorum. Bunun için minnettarım.
Koronavirüs krizi ve getirdiği yeni düzen, yaşamınızı ve müzik alanındaki çalışmalarınızı nasıl etkiledi?
Salgın ve getirdiği değişim, sağlığım, zindeliğim, iyileşme ve yaratım süreçlerim için inanılmaz derecede faydalıydı. Ancak bu, sürecin zorlayıcı olmadığı anlamına gelmiyor. Aralık 2019’da salgının sert darbesinden sadece birkaç ay önce Berlin’e yeni taşınmıştım. Sonunda yerleşmeye başlamıştım, tüm eşyalarımı ve 7 pelikan çantasıyla bütün müzik ekipmanlarımı da getirmiştim. Hayatımı orada kurmayı planlıyordum. Mart’ın ilk yarısında salgın etkisini keskin bir şekilde göstermeye başladı ve bütün dünya yavaş yavaş kapanmaya başladı. O dönemki ABD başkanımız, ABD vatandaşlarının bilinmeyen bir süre boyunca ülkelerine dönmelerini engelleyecek bir seyahat yasağını, 48 saat içinde yürürlüğe girecek şekilde açıkladı. O noktada vizem henüz kesinleştirilmemişti ve ne kadar bir süre boyunca sıkı bir karantina altında olacağımız konusu da bilinmiyordu. Bu yüzden hızlı bir şekilde dairemi toparlayıp her şeyi 48 saat içinde depoya taşımak zorunda kaldım, böylece çok geç olmadan bir uçağa atlayıp eve dönebilecektim. Almanya veya Avrupa çıkışlı uçuşları araştırdığımdaysa tek bir tane bile uçuş bulamadım. Birleşik Krallık’tan giden uçuşlarda bir boşluk olduğunu fark ettim, bunun üzerine Londra’ya uçtum ve Londra’dan ABD’ye giden son uçuşlardan birine bindim. Bu uçuştaki herkes Avrupa’nın farklı bölgelerinden Londra’ya gelmiş ABD vatandaşlarıydı, her ülke uluslararası uçuş seferlerini zaten kapatmış olduğu için ancak bu şekilde eve geri dönebiliyorduk. Vaktinde geri dönebildiğim için şanslıydım. Geri dönüş yolculuğumda zaten Covid pozitifmişim ve bunu bilmiyordum. ABD’ye dönüş yolculuğum sırasında kendimi çok hasta hissetmeye başladım. Hepimiz maske takıyorduk ama ABD’ye girerken ve kontrollerden geçerken gelen yolcular için gerekli protokoller ve testler bulunmuyordu. Hala salgının çok erken bir dönemiydi ve kimse buna hazırlıklı değildi, hükümet yetkililerimiz bile… Tam bir karmaşaydı.
Geldikten sonraki ilk 24 saat içinde hasta olduğumu biliyordum. Gün geçtikçe daha da hastalandım. Yedinci güne geldiğimde, ilk hastane ziyaretimi gerçekleştirdim ve o zaman sonunda bir test yaptırmayı başarabildim (test olmak için bile savaşmam gerekiyordu ve hayır cevabını asla kabul etmedim), test sonucunda tabi anladım ki aslında pozitifim. Yaklaşık 21 gün boyunca hastaydım ve iki kez hastaneye kaldırıldım, duygusal ve fiziksel olarak benim için zorlayıcı bir deneyimdi. Bu süre zarfında, birçok insanın çok fazla sorusu olduğu için ve herkesi bilgilendirmek için, geçirdiğim süreç ve her gün hissettiklerim hakkında pek çok şeyi Instagram üzerinden paylaşıyordum. Henüz hala kimse bir şey bilmiyordu. 3 hafta boyunca ailemin evindeki bir odada tek başıma karantinadaydım. Tüm eşyalarım ve ekipmanlarım hala Berlin’de bir depodaydı. Pandemi deneyiminin tamamı şok ediciydi ve bu sadece başlangıçtı. Kimse virüs ve getirecekleri hakkında pek bir şey bilmiyordu. Bu yüzden virüse yakalanmak için özellikle korkutucu bir zamandı. Düşünmek için çok vaktim vardı, güçlü olmalı ve kendimi ön plana çıkarmalıydım. Özellikle herkesin yaşadığı korku doruktayken bunu tek başıma yaşamak daha da korkutucuydu. Bununla birlikte, kendimle olan ilişkim o kadar güçlendi ki, iyileştiğimde kendimi öncekinden daha iyi bir zihinsel ve fiziksel alanda buldum. Her küçük şey için minnettarlık ve takdirle dolu temeller üzerine kurulmuş bir zihinsel alanda. Ve fiziksel ve zihinsel sağlığım bir numaralı önceliğim haline geldi. Birçok yaşam tarzı alışkanlığımı değiştirdim ve bu sayede kendime olan sevgim daha da güçlendi. Sonrasında tüm sanat ve müzik içimden yoğun bir akım gibi akmaya başladı. Her şeyin neden böyle ve bu şekilde olduğunu fark ettim ve anladım. Ona teslim oldum ve Los Angeles’ta, memleketimde kalmayı seçtim. Her şey her zaman bizim çıkarımız adına en iyi şekilde çalışır. Elde daha büyük bir plan var, bazen onu sürekli görmeyiz veya hemen anlamayız, ama sonunda her zaman anlamlı bir hale gelerek kendini gösterir. “Hayat ileriye dönük yaşanmalıdır, ama ancak geriye doğru bakınca anlaşılabilir.” Şimdi, melekler şehri olan memleketimde yaşarken her zamankinden daha mutlu, daha sağlıklı ve daha fazla ilham doluyum.
Pandemi şartları sebebiyle iptal olan etkinliklerinizden hangisi sizi en çok üzen oldu?
Londra’daki Steel Yard gece kulübünde Fox & Badge adında mükemmel bir etkinlikte çalmam gerekiyordu. Bu etkinliği düzenleyen olağanüstü, ilham verici ve harika topluluk, aynı kafadaki birçok insanı, sevgi, saygı, kendini ifade etme ve birliğin temel değerlerine inanan her türden sanatçı ve sanatseveri bir araya getiren Alex tarafından kurulmuş. Düzenledikleri etkinlikler, sanat ve moda aracılığıyla kendini sınırsızca ifade etmeyi teşvik ediyor. Bu etkinlik, ateş dansçıları ve müziği çevreleyen her türlü çılgın sanat türü gibi değişik tarzlarda performanslar da içeriyor. Etkinlikte sanatçılar tamamen kadınlardan oluşuyordu ve benim de bunun bir parçası olmam konusunda gerçekten çok destekleyici ve heyecanlıydılar. Dolayısıyla, bu etkinliğin iptal edildiğini duyduğumda büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Ancak iletişimde kaldık ve dünyadaki gece hayatı yeniden akışa girdiğinde, gelecekteki bir etkinlikte güçlerimizi birleştirmeyi planlıyoruz.
Yeni kısaçalarınız “Tantra” 16 Nisan’da çıktı. Bu, İstanbul merkezli plak şirketi Harabe Records’dan çıkan ilk parçanız aynı zamanda, bu birliktelik nasıl başladı?
Harabe Records ile birlikte bu projeyi çıkarmaktan çok memnunum. Bu, İstanbul merkezli bir plak şirketindeki ilk yayınım ama sonuncu olmayacak. Aslında Art Vibes isimli Türk plak şirketinden çıkacak başka bir yayınım daha var, harika live ikili Pandhora tarafından başlatılan bu projenin bu yaz çıkması planlanıyor, benden, Teenage Mutants’tan ve UNDERHER’den remiksler de projenin içeriğinde yer alıyor. Harabe’nin sahibi ve kurucusu Çağdaş, 2020 yazında bağlantı kurmak için benimle iletişime geçti. Projeme ve sound’uma destek verdiğini belirtti ve sonunda güçlerimizi birleştirmeyi konuşmamıza neden olan derin tutkusunu ifade etti. Birkaç ay sonra, diğer bir harika Türk sanatçı olan Elif, Harabe ile çalıştığını ve plak şirketi için bir albüm derlediğini bana söyledi. Katkıda bulunmam için beni davet etti ve işte o zaman, zamanlamalarımız örtüştü ve iş birliğimiz başladı. Elif’in albüm derleme sürecine katılmayı ve katkıda bulunmayı çok istedim, bu yüzden Çağdaş ve ben aynı zamanda hem derleme için hem de plak şirketinden çıkacak ilk kısaçalarımı nasıl yayınlayabileceğimiz hakkında konuştuk. Biz de kısaçalardan tekli olarak “Opal” isimli parçayı seçtik ve geçen ay yayınladık. Lake Avalon iş birliğiyle hazırlanan “Opal”, harika bir Carlo Whale remiksiyle birlikte ve diğer orijinal parçam “Tantra” ile beraber kısaçalarda yerini aldı.
Müziğinizde iyileştirici, duygusal ve progresif seslerle bizi karşılayan bir atmosfer hakim. Yeni kısaçalarınız “Tantra” sizin için ne anlama geliyor?
Dünyayla paylaştığım tüm müzikler için niyetim iyileştirici olmaları: güçlü ve duygusal bir deneyim. Vizyonum ve amacım, dinleyiciyi yükseltmesi ve ilham vermesine ek olarak kişiyi ve/veya topluluğu iyileştiren müzikler ve sound’lar paylaşmak. Müziğin hayal edilemeyecek iyileştirici özelliklere sahip olduğuna inanıyorum, bu yüzden seslerim aracılığıyla bu enerjiyi ortaya çıkarabilmek ve dönüştürebilmek en önemli önceliklerim arasında geliyor. Yeni projem “Tantra”ya gelirsek… Tantra kelimesi Antik Sanskritçede “birlikte örülmüş/bir arada dokunmuş/iç içe geçmiş” anlamına geliyor. Pandemi sırasında birliktelik kavramından hep birlikte uzaklaştık. Bu durum, “birlik” konusunu ve altında yatan gücü yeniden gözden geçirmemi sağladı. Eylül 2020’de bu farkındalığımı kutlayan bir parça yazmak için oturduğumda “Tantra” isimli parçam dünyaya geldi.
2021’de sizi hangi yeni projelerle birlikte göreceğiz?
Az önce de bahsettiğim gibi, gelecek aylarda yayınlanması planlanan, Art Vibes isimli Türk plak şirketinden çıkacak olan bir remiksim var, Pandhora tarafından başlatılan projenin içinde ben, Teenage Mutants ve UNDERHER de yer alıyoruz. Ayrıca bu sonbaharda Londra merkezli plak şirketi Zero Three’de yayınlamayı planladığım çok özel bir kısaçalarım var. Bu kısaçalar iki orijinal parça içeriyor, parçalardan biri braev adıyla anılan inanılmaz bir vokalistle iş birliğimizin eseri. Çok yetenekli biri ve sesinin birçok ruhu etkileyeceğini biliyorum. Şu an itibarıyla stüdyodayken yeni müzikler yapıyorum ve güncel olarak simültane bir şekilde üzerinde çalıştığım dört farklı projem var. Bu yeni çalışmalarım kesinlikle daha karanlık ve gizemliler, ancak her zaman olduğu gibi öncelikli olarak derin, progresif, duygusal sentezlere ve melodik ilerlemelere odaklanmış durumdalar. Bununla birlikte dört projeden bir tanesi, bir remiks. Bu remiks fırsatı bana Manual Recordings’in sahibi Paul Hazendok tarafından sunuldu. İlk iletişimi geçtiğimiz Aralık ayında kurduk ve orijinal parçayı duyunca hayır diyemedim. Parça çok güzel ve majör bir anahtarda yazılmış, bu da melodik techno alanında bir değişiklik için güzel bir fırsat oluşturuyor. Parçayı sıfırdan yeniden oluşturmaktan ve aynı zamanda bu projedeki melodik ögeleri yeniden yaratmak için tüm analog ses tasarımlarıyla çalışmaktan çok keyif alıyorum. Orijinal parça 118 BPM’de ve ben kesinlikle 124 BPM’le birlikte daha hızlı bir enerjiyi ortaya çıkarıyorum, bana gerçekten ilham veren özel bir proje. Her ne kadar remiks yapmayı sevsem de bu remiks yılın hatırlatıcısı olarak yaptığım son remiks olacak. Yılın geri kalanını, paylaşmak istediğim kişisel ve bağımsız projelerime adadım. 2021 yılının sonuna gelmeden dinleyicilerle buluşturmak istediğim pek çok çalışmam var!
Pandemi sonrası dönemde müzik endüstrisini sizce nasıl bir gelecek bekliyor?
Kolektif olarak müzik endüstrimiz için pek çok umudum, hayalim ve beklentim var. Hepimiz gerçekten çetrefilli ve zor bir dönemden geçtik. Salgın birçoğumuza sahip olmakla ve deneyimlemekle kutsandığımız ama değerini yeterince bilemediğimiz ve hafife aldığımız her şeyi nasıl takdir etmemiz gerektiğini öğretti. Örneğin, müzik, sanat ve aşkı paylaşarak bir araya gelip hayatı kutlayabilme ayrıcalığı. Umarım bu salgın herkese dansla ve müzikle bir araya gelmemizin ve bu deneyimleri birlikte paylaşmamızın ne kadar büyük bir armağan olduğunu hatırlatmıştır. Beraberlik kutsaldır ve yaşamın gerçek bir hediyesidir. Umarım sektördeki herkes daha iyi bir geleceği yeniden inşa etmek için bir araya gelir. Sektördeki herkesin birbirine karşı daha nazik olması, birbirlerini onurlandırması, birbirlerine saygı göstermesi ve birlikte çalışması için dua ediyorum; sahip olduğumuz şeyi bir daha asla hafife almayalım, şu an biliyoruz ki bu çabucak elimizden alınabilir. Hepimizin hatırlaması gerekiyor ki biz bir topluluğuz, müzikal bir aileyiz ve birbirimize bağlıyız.
Daha önce Türkiye’yi ziyaret ettiniz mi? Normalleşme sürecinde gitmeyi dört gözle beklediğiniz, radarınızda olan ülkeler ya da şehirler hangileri?
Daha önce Türkiye’yi hiç ziyaret etmedim ancak bunun için sabırsızlanıyorum. Birçok Türk arkadaşım ve meslektaşım var, ayrıca bu ülkede çok sayıda harika hayranım var. Türkiye’nin inanılmaz güçlü bir elektronik müzik sahnesine sahip olduğunu, herkesin müziğe karşı çok tutkulu, minnettar ve bağlı olduğunu düşünüyorum. Bundan daha çok sevdiğim bir şey yok. Ziyaret etmeyi veya geri dönmeyi planladığım ülkeler ve şehirlerden bazılarını sıralayacak olursam, bunlar Amsterdam, Melbourne, Berlin, İstanbul, İsrail, Dubai ve Goa gibi yerler. Gelecek yıllarda işler yavaş yavaş normale dönerken ziyaret etmek ve sahne almak istediğim birçok planım var. Şimdilik, sabırla bekliyorum.
Lauren Mia'nın “Tantra” adlı yeni çalışmasını aşağıda dinleyebilirsiniz.
İlginizi çekebilir:
Pandeminin kontrol altına alındığı İsrail’de büyük konserlere onay
Yeni Zelanda’da 50.000 kişilik maskesiz ve sosyal mesafesiz konser düzenlendi
Hollanda hükümeti Temmuz ayından itibaren festivallere izin vermeyi planlıyor
Hernán Cattáneo’nun canlı orkestral şovu Connected şimdi Netflix’te
#Frekans çalma listemizi Spotify'da takip edin.
Röportaj: Su Odabaş