Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Tzusing: ‘Önünüzdeki kalabalık sizinleyse, her şey yolunda gidiyor demektir’

Sónar Istanbul 2020'nin 7 Mart programında yer alan dikkat çekici isimlerden Tzusing ile sohbet etme fırsatı yakaladık

  • SÓNAR ISTANBUL İŞ BİRLİĞİYLE
  • 3 Mart 2020

Malezya’nın Singapur ve Tayvan’ın Taichung kentlerinde geçen çocukluk yıllarının ardından eğitim için Chicago’ya giden, son yıllarda ise Çin’in Şangay ve Tayvan’ın Taipei şehirlerinde müzikal yaşamına devam ederek çok kültürlülüğü hem kendi kişiliğine hem de müziğine yansıtan Tzusing, 5-6-7 Mart’ta Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde düzenlenecek Sónar Istanbul 2020 programının en özel sanatçılarından biri. Setlerinde techno, IDM, batı kültüründen izole şekillenen dans müziği ve çağdaş kulüp müziğinden örneklere yer vermesiyle tanınan, son olarak geçen yılki ‘Circa Taipei’ ve ‘The Whistle’ adlı yapımlarıyla beğeni toplayan sanatçıyla çok kültürlülüğü, kulüp kültürünü, ilham kaynaklarını, ilerleyen dönemdeki projelerini, sevdiği bilgisayar oyunlarını ve İstanbul’da yapmak istediklerini konuştuk.

Tayvan ve Çin arasında mekik dokuyan bir sanatçı olarak her iki kültürden izleri müziğinizde buluşturduğunuz için dans müziği çevresinde özel konuma sahip olan sanatçılardan birisiniz. Birbirinden farklı kültürlerden beslenmenin sanatınız için önemi nedir?

Çin ve Tayvan kültürleri ile batı kültürü arasındaki fark aslında o kadar da büyük değil. Kendi kimliğinizi başka kültürlerle sentezleme isteği, aradaki farkın bilincinde olmaya başladığınız an ortaya çıkıyor ve bu çoğu zaman zıt kültürlerin değerleri karşınıza çıktığı zaman oluyor. Yalnızca bir kültüre bağlı olmak anlamsız çünkü başka kültürlerde de size uygun değerlerle karşılaşabiliyorsunuz.

Long Island Electrical Systems Records plak şirketinden çıkardığınız 'A Name Out Of Place' üçlemeniz geniş kitleler tarafından tanınmanıza katkı sağladı. Bu üç kısaçalardaki yapımlar üzerinde çalışırken ilham kaynaklarınız nelerdi?

JTC (2am/fm), Ancient Methods, White Car, Gesloten Cirkel ve Traxx müzikal anlamda doğrudan ilham aldıklarım arasındaydı. Ayrıca, Tayvan Taoizmi’nin ritüellerinden biri olan 'Khi Tang' gibi kültürel öğeler de benim için önemliydi. Hâttâ parçalarımdan birine bu ismi vermiştim.

2011'de başlatttığınız, Shelter ve son yıllarda AII gibi kulüplerde hayat bulmaya devam eden etkinlik projeniz 'Stockholm Syndrome' en istikrarlı ve en uzun soluklu projelerinizden biri. Serinin bir sonraki etkinliği ne zaman olacak ve kim sahnede olacak?

Diğer başka işlerle meşgul olduğum için bu projeye bir süreliğine ara verdim. Ama yeni bir 'Stockholm Syndrome' partisi düzenleyecek olsam muhtemelen KΣITO’yu davet ederdim. Canlı setleri muhteşem.

Dans pistindeki dinleyicilerle etkileşim halinde olmaya gösterdiğiniz önemi biliyoruz. Performanslarınız sırasında müzikseverlerle aranızda bir etkileşim olduğu zaman nasıl hissediyorsunuz? Temelde bu etkileşimi size göre ne tetikliyor?

Yaptığım şey aslında kulüp kültürünün sert ve can sıkıcı yönlerine bir tepki niteliğinde. Elimizin altında CDJ’ler ve internet var, neredeyse her sound’dan parçalar çalabiliyoruz. Mutlaka saha kayıtlarından elde edilmiş şeyleri ve efekt setleri çalmalıyız demiyorum. Sound ve müziğin geneli bağlamında kulüp kültürünü ulaşılabilir kılmak ile çalmak için eğlenceli ve ilginç materyaller bulmak arasında uygun bir denge kurulmalı. Birçok turlayan DJ sanki ulaşabildikleri tek şey sadece Beatport ve tech house kategorisiymiş gibi davranıyor. Bu durum gülünç ve hayal gücünden son derece yoksun. Sektörde kendilerine alan yaratılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bunun tepkisel bir sonucu olarak sahnedeki etkileşimi önemsiyorum.

Boiler Room'dan Red Bull Music Academy'ye, Berghain'dan De School ve Warehouse Elementenstraat'a dünyanın pek çok önde gelen festival ve kulüplerinde çaldınız. Sizi iyi hissettiren ve her gittiğinizde unutamadığınız anlar yaşadığınız belirli yerler var mı?

Özellikle son birkaç yıldır insanlar bir DJ olarak benden neler beklediğini önceden bildikleri için her şey daha iyi durumda. İnsanları şaşkına çeviren bir parça çalıp kalabalığı bir arada tutmayı başardığınızda, sektörde kalıcı olmak konusunda en iyi şeyi tecrübe etmiş oluyorsunuz. Set sonrası promoter’ların yanıma gelip ne söyleyeceklerini bilemez halde davranmaları da karşılaştığım tuhaf durumlardan bazılarıydı. De School’un müthiş ses sistemi ve havalı sahnesi unutulmazlarım arasında. Berghain için zaten bir şey söylemeye gerek yok. En nihayetinde önünüzdeki kalabalık sizinleyse, her şey yolunda gidiyor demektir.

2020 için yeni tekli, kısaçalar veya albüm projeleriniz var mı?

Evet, yeni müzik projelerim üzerinde çalışmalarımı sürdürüyorum. Yıl sonunda ya da 2021 başlarında çıkarmayı ümit ediyorum.

Gece hayatında spesifik olarak en çok neyi seviyorsunuz?

Tutkulu insanlarla her daim karşılaşabildiğim, yaptığım işle oluşan insan topluluklarının ve arkadaşlıkların keyfine varabildiğim için gece hayatını seviyorum. Sanatçı veya başka zevkleri olan bir müzisyen olup olmamaları önemli değil. Özellikle ana akım kültürün her şeye sirayet ettiği şehirlerde bu yepyeni kültüre ilgi duyan insanlarla bir araya gelebilmek çok önemli.

Önereceğiniz film, dizi veya oyun var mı?

Oyunseverlere Stanley Parable’ı öneririm. PC, MAC ve iOS platformlarında oynanabilir. Alışmanız çok zaman almıyor ve bir saat içinde oyunu bitirebiliyorsunuz. The Beginner’s Guide oyunu da favorilerim arasında. Her iki oyunla benzersiz deneyimler elde etmeniz mümkün.

7 Mart'ta Sónar Istanbul'da Türkiye'deki ilk performansınıza imza atacaksınız. Dinleyicilerinize neler söylemek istersiniz?

Sónar Istanbul vesilesiyle Türkiye’ye gelecek olmanın heyecanını yaşıyorum. Hamamlarınızı görmek, baklava yiyip çay içmek için sabırsızlanıyorum!

Sónar İstanbul'a özel olarak hazırladığımız çalma listelerimizi Spotify'da dinleyin.

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...