Ara Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Indira Paganotto: ‘Her geçen günden müziğe başladığım ilk günümmüş gibi keyif alıyorum’

İspanya'nın yeteneğiyle göz dolduran genç DJ/prodüktörlerinden Indira Paganotto sorularımızı yanıtladı

  • MIXMAG TURKEY
  • 29 Aralık 2020

E-posta listemize katılarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.

İspanyol DJ/prodüktör Indira Paganotto, kariyerine ailesinin desteğiyle erken yaşlarda başlayan ve meyvesini kısa sürede almaya başlayan şanslı yeteneklerden biri. Babasının aktif bir DJ olmasından çokça istifade etme olanağına sahip olan Paganotto, plaklara duyduğu müthiş ilgiyi 16 yaşındayken fark etti. Bir yıl sonra, henüz 17 yaşındayken Jef K, Gwen Maze, G-Rom ve Ian Pooley'in remiksleriyle katkı sunduğu "Underground Love" adlı ilk plağını piyasaya çıkardı.

Takip eden yıllarda dünyanın farklı noktalarındaki festival ve kulüp performanslarıyla kabin başındaki yeteneklerini sergilemeyi de ihmal etmeyen sanatçı, psyprogressive, minimal ve techno gibi farklı türleri kendine has enerjik tarzıyla korkusuzca bütünleştirdiği çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Stüdyoda üreterek vakit geçirmeyi kendisi için vazgeçilmez bir yaşam stili haline getiren Indira Paganotto ile kariyerine başlangıç dönemlerini, Türkiye ziyaretlerindeki izlenimlerini, 2021'e dair beklentilerini, yakın gelecekteki projelerini ve lansmanını yapmaya hazırlandığı plak şirketi Phase Insane Records'ı konuştuğumuz keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Dans müziğindeki serüveniniz nasıl başladı?

16 yaşımdayken babamın goa trance plaklarıyla haşır neşir olmaya başladım. 17 yaşımda enerjimi house müziğe kanalize ettim ve Ian Pooley’in plak şirketinden ilk plağımı çıkardım. O zamandan bu yana uzun bir yolculuktur gidiyor. Her geçen günden müziğe başladığım ilk günümmüş gibi keyif alıyorum. Saygı ve tutku, bu meslekteki his dünyamın temellerini oluşturuyor.

Bildiğimiz kadarıyla babanız geçmişte Hindistan’da DJ’lik yapmaktaydı. Bunun müzik zevkinizin şekillenmesinde nasıl bir katkısı oldu?

Baba figürünün kariyerimde epeyce etkili olduğunu söyleyebilirim. Goa trance plaklarını önüme getirir ve Hindistan’daki tecrübelerini, çevresindeki tüm insanlara olan saygısını bana anlatırdı. Onunla birlikte bu şekilde büyüyerek istem dışı olarak birçok şeyi kendiliğinden öğrenme fırsatı elde ettim. Annem de farklı yönleriyle beni etkiledi; derli toplu ve rasyonel yaklaşımlarıyla klasik bir kadın figürü olarak babamın bu anlamdaki eksikliğini dengeliyordu. Yıllar önce pek farkında olamıyorsunuz ama şimdi o zaman dilimi içindeki öğrendiklerimi uyumlu bir şekilde birbiriyle bütünleştirebiliyorum. Bu da yaratıcı yönümde özgür ama bir o kadar da konsantre biçimde ilerlememe yardımcı oluyor.

Eklektik bir müzik eğitimi aldığınızı biliyoruz. Eğitim geçmişiniz farklı müzik türlerindeki farklı elementleri müziğinize adapte etmenizi sağlıyor mu?

Belki de. Çevreme karşı kişisel ve mental anlamda özgür bir ortamda büyüdüm. Böylece dünyayı engellerden yoksun, açık bir bakış açısıyla gözlemleme şansı elde ettim küçük yaşlardan itibaren. Müzik kariyerime on yıl önce house müzik prodüksiyonu yaparak başladım ve henüz 17 yaşımdayken Ian Pooley’in müzik şirketinden plak çıkardım. Devamında psytrance’e ve tüm alt türlerine yöneldim. Son yıllarda da techno’ya odaklanmış durumdayım. Geçmişimdeki “ben”i, müzikal mirasımı, mevcut parçalarımın bass ve synth’lerinde kendini hissettiren psytrance’i kaybetmeden. Sound’umu %100 buldum diyemem, ancak çok yaklaştığımı söyleyebilirim.

Dünyanın birçok köşesinde pek çok kulüp ve festival performansınız oldu. Çalmaktan en çok keyif aldığınız favori noktanız neresi?

Aslında festival mi yoksa kulüp mü olduğuna göre cevabım değişir. Kulüpler söz konusu olduğunda Egg London, Münih’teki Harry Klein ve Paris’teki Rex Club favorilerim arasında. Çaldığım festivaller arasındaysa Boom Festival’i oldukça seviyorum. Tarif etmesi zor ama “Mad Max’in festival versiyonu” sözüyle özetlesem galiba ne denli etkileyici olduğunu anlatmaya yardımcı olur.

Şubat ayında Türkiye’de sahne aldınız. Atmosfer nasıldı?

Pandeminin tam ortalarıydı. Aslında o dönem önümdeki birçok etkinliği ve şovu iptal etmek zorunda kalmıştım. Dürüst olmak gerekirse biraz şüphelerim vardı çünkü güvenli olup olmayacağını bilmiyordum. Ancak çalmaya karar vererek olabilecek en iyi kararı verdim. Geniş katılımlı müthiş bir partiydi ve önlemler son derece kontrollüydü. Yılın geri kalanının tüm enerjisini orada depoladım.

Türkiye’yi seviyorum. İnsanlar çok açık görüşlü ve sıcakkanlı. Ve yemekler!… Geri dönmek için sabırsızlanıyorum.

2021 için umutlu musunuz?

Tabi ki umutluyum. Hayata her zaman pozitif bakan bir insanım. Her günümü bir diğerinden farklı yaşıyorum. Benim için yarın diye bir şey yok; ânı önemsiyor ve onu doyasıya yaşamaya çalışıyorum. Her jenerasyonun yaşadığı belli başlı sıkıntılı süreçler hep oluyor ve gelip geçiyor. Yaşama sevgiyle tutunmak ve enerjimi üretime odaklamak beni tatmin etmeye yetiyor. Geri kalanı hayatın kenar süsü.

Death Valley” çalışmanız en son çıkan kısaçalarınız. Bu çalışmada Sudo ve Maxie Devine’dan remikslere de yer verdiniz. Bu çalışmanın nasıl bir arka planı var?

Benim için geçmişle bağlantıları olan bir çalışma bu. Orijinal parçaları pandemi döneminin ortasında yapmıştım ve prodüksiyon yapmadan geçen neredeyse bir aylık sürenin sonunda ortaya çıkan ilk üretimlerimdi. Alışık olmadığım bir şeydi çünkü hemen her gün stüdyomda çalışıyorum. Birbirinden farklı dünyaya sahip iki parça ortaya çıktı. Birinde parçanın özüne daha çok yoğunlaşma fırsatım olurken diğerini güneşin ortasındaki bir festival hayaliyle oluşturdum. Remiksler de bu hikayemi müthiş bir şekilde zirve noktasına ulaştırdı!

Bir süre önce Unkle Fon ile birlikte Phase Insane Records isimli bir plak şirketi kurdunuz. Oradaki işleyiş nasıl gidiyor?

Phase Insane Records’ın ilk kataloğu yakında plak ve dijital olarak çıkacak. Unkle Fon ile birlikte hazırladığım iki orijinal parça içeriyor olacak. Flug ve Ricardo Garduno da muhteşem remiksleriyle katkı sağladı. Kapak görselleri, ressam David Morago’nun özgün resim çalışamlarından oluşacak. Böylece kapak tasarımlarına da küçük bir “sanat eseri” hüviyeti kazandırmak istedik. Plak şirketimizde en ince detaylara özen gösteriyor olacağız. Çünkü kendi gerçeklerimizden başka herhangi yerleşik bir normu takip etmiyoruz.

Ondan sonraki katalog ise benim şu an yapım aşaması devam eden albüm çalışmam olacak. Gelecek yıl tamamlanacağını öngörüyorum. Eski ve yeni prodüksiyonlarımı bir arada sunacağım iki plak halinde çıkacak. 8 parça içerecek bu albümde müzik kariyerimin genel olarak bütününden küçük bir izlenim paylaşmış olacağım.

Detay paylaşabileceğiniz başka yeni projeleriniz var mı?

Şu an devam etmekte olan ama açıklayamayacağım bazı orijinal ve ortak yapım çalışmalar haricinde Ocak ayında OFF Recordings’den “Jungle” adlı yeni bir kısaçalar çıkaracağım. Bir orijinal parça ve Oliver Deutschmann’ın yaptığı enfes bir remiksi içeriyor.

Yeni yılın başlarında Octopus Recordings için hazırladığım derleme yayımlanacak. Kendi çalışmalarımın yanı sıra tarzını beğendiğim çeşitli diğer sanatçılardan da parça seçtim bu proje için.

2021 ortalarında ise az önce bahsettiğim ilk solo albüm çalışmamı plak şirketim Phase Insane Records’dan çıkaracağım. Biri diğer kısaçalarım da müzikseverlerle paylaşılacak ama detayları paylaşmak için henüz erken.

Plak şirketiyle bağlantılı olarak kendi giyim markamı da yarattım. Phase Insane Records’ın ilk katalogla resmen hayat bulmasıyla o da faaliyete geçecek. Pamuklu ve lateks kreasyonlar markanın merkezinde olacak. Bizi takip etmeye devam edin!

Indira Paganotto'nun #YOUCANSTILLLISTEN miks serimiz için hazırladığı özel seti aşağıda dinleyebilirsiniz.

#Frekans çalma listemizi Spotify'da takip edin.

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...