Joseph Capriati: ‘Benden gelecek çok özel ve beklenmedik haberlere hazırlıklı olun’
Joseph Capriati, 4 Aralık'taki yaklaşan İstanbul şovu öncesi sorularımızı yanıtladı
E-posta listemize katılarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.
İtalya’nın üçüncü büyük kenti Napoli’nin küresel müzik piyasayasına kazandırdığı en gözde yeteneklerden biri olan ve kurucusu olduğu Redimension Music ile dans müziğinin gelişim yolculuğunda söz sahibi figürlerden biri haline gelen DJ/prodüktör Joseph Capriati, 4 Aralık'ta Volkswagen Arena'da gerçekleşecek Türkiye'deki ilk solo şovu öncesi sorularımızı yanıtladı. Yüksek konsantrasyonunun yanında yüzünden hiç eksik etmediği gülümsemesini karizmatik kişiliğinin bir parçası haline getiren; Time Warp, Awakenings, Tomorrowland ve Ultra gibi festivallerde Carl Cox, Adam Beyer, Seth Troxler ve Jamie Jones gibi isimlerle gerçekleştirdiği b2b şovlarıyla göz dolduran ve 2017 yılında Miami’deki bir kulüpte aralıksız süren 25 saatlik performansıyla dünyanın en uzun süre DJ set çalan sayılı isimlerinden biri olarak tarihe geçen sanatçı, farklı tarihlerde Mixmag'in de yayın konuğu olmuş ve son olarak geçtiğimiz aylarda Napoli'deki Caserta Kraliyet Sarayı'nda gerçekleştirdiği canlı performansıyla göz doldurmuştu.
Öncelikle röportajımıza katılımınız için çok teşekkür ediyoruz. İlk olarak profesyonel kariyerinizin başlangıcına değinelim isteriz. DJ’liğin büyüsüne ilk başta nasıl kendinizi kaptırdınız?
İlk DJ’lik deneyimimde 11 yaşındaydım. Büyüdüğüm yer İtalya’nın Caserta şehrinde bir gün sokakta yürürken, bağımsızlık günlerini kutlayan bir grup Amerikalı ile karşılaştım. Kutlamada bir DJ müzik çalıyordu ve gözüme olağanüstü görünmüştü. O andan sonra yapmak istediğim şeyin bu olduğuna karar verdim ve çalmaya başladım. O günlerde tarzım klasik house müziğine meyilliydi. Napoli’deki Old River Park’ta düzenlenen ve Rino Cerrone ile Dave Clarke’ın çaldığı bir Paskalya partisinde techno müziği keşfettiğim zaman henüz 16 yaşındaydım. O günü dün gibi berrak hatırlıyorum. Çok ama çok etkilenmiştim. Hiç şüphe yok ki o parti, o anlar hayatımı değiştirdi.
Kariyerinizin başlarından bu yana gözlemlerinize göre dans müziği endüstrisinde olumlu ya da olumsuz önemli değişimler neler oldu?
Kariyerim başladıktan itibaren müzik endüstrisinde sayısız değişimler oldu, iyi ve de kötü yöndeki değişimleri bizzat gördüm. Başlıca konulardan biri müziğe bugünkü erişim şeklimiz ve geçmişteki erişim şeklimiz arasındaki farklar. Bir zamanlar müzik kayıtlarına ulaşmak için tek seçenek yerel plak dükkanlarına gitmekti. Rahatça seyahat edecek kadar çok paraya sahipseniz, Avrupa’da veya dünyanın farklı noktalarındaki diğer plakçıları gezip istediklerinizi alıp evinize götürebiliyordunuz. İnternet sayesinde şu anki durumun yarattığı farklar cidden inanılmaz, öyle çok eski tarihlerden falan da bahsetmiyorum! 90’ların sonu ve 2000’lerin başları bile çok farklıydı bugüne kıyasla. DJ’ler o zamanlar ihtiyaçları olan müziğe ulaşmak için terlemek zorundaydı. Ve yaptığımız iş üzerinden bir isim inşa etmek için de ayrı bir üst düzey çaba göstermek mecburiyetindeydik… İnternet ve onunla birlikte gelen sayısız platform aracılığıyla her şey sadece bir tık uzağımızda şimdi. Günümüzde isim yapmak kadar kitlelere ulaşmak da daha kolay. Özellikle sosyal medya, dünyanın her yerinden insanlara ulaşabilmek ve onlarla vizyonunuzu, müziğinizi önceki dönemlerde akla gelmeyecek biçimlerde paylaşmak için devasa bir araç.
Şimdiki Joseph Capriati’yi şekillendiren, kariyerinizde yıllar içindeki en önemli dönüm noktaları neler oldu? Kariyerinizde ayrıca şu ana kadar sizi en çok gururlandıran anlar nelerdi?
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki şu an yaptığım işle ilgilenebilme şansına sahip olduğum için kendimi çok huzurlu ve mutlu hissediyorum. Etkinliklerde çalabilmek ve müziğimi dünyanın dört bir yanındaki insanlarla paylaşabilmek, benim için bir rüyanın gerçeğe dönüşmüş hâli. Kariyerimde geride bıraktığım uzun yıllara rağmen her performansımda ilk kez sahneye çıkıyormuş gibi mutlu hissediyorum ve heyecanlanıyorum. Bunu yaşayabilmek benim için çok büyük öneme sahip.
Gururla hatırladığım, hiçbir zaman unutamayacağım pek çok hatıram var. Napoli’de Golden Gate’te ilk kez 5 bin kişinin huzuruna çıktığım etkinlik mesela çok özeldir benim için! Yine Napoli kulüplerinden Metropolis’te 12 saatlik ilk maraton setim de öyle. Bahsetmem gereken önemli bir dönüm noktası da Napolili techno efsanesi Rino Cerrone ile tanışmam oldu, ilk günden beri benim en büyük ilham kaynağım. Carl Cox ile ilk b2b performansımın, yine aynı şekilde Adam Beyer ile ilk b2b şovumun ve New York’ta Danny Tenaglia ile ortak performansımızın kalbimde ayrı yerleri var. New York’tan söz açılmışken benim için tüm zamanların favorisi Louie Vega ile ilk b2b setimden bahsetmemek olmaz. O şovda sadece plak çalmıştık. Amneisa İbiza ve Berghain’daki ilk performanslarım da benim için iki dönüm noktası niteliğinde. Bu şekilde bugünkü kariyerimi şekillendiren pek çok şey sıralayabilirim. Böylesine güzel hatıralara sahip olduğum için çok şanslıyım. Bu anılara yenileri de eklenmeye tüm hızıyla devam ediyor.
2007’deki ilk müzik çalışmalarınızdan 2020 yapımı “Metamorfosi” albümünüz ve son solo çalışmanız “Sogno Profondo”ya uzandığımızda, yıllar içinde sound’unuzun dönüşümü hakkında neler söylemek istersiniz?
Hepimiz gibi ben de durmayan bir dönüşüm içindeyim. Müziğim bunun bir yansıması. DJ olarak da, prodüktör olarak da devamlı kendimi yeniliyorum, böylece kendimi sınır tanımayan biçimde ifade edebiliyorum. Bilhassa içinden geçmekte olduğumuz pandemi döneminin başından beri kendimi pek çok anlamda ileriye taşıyabildim, yeni ses kombinasyonları ve yeni teknikler keşfettim. Önümüzdeki yıl benden gelecek çok özel ve aynı zamanda beklenmedik haberlere hazırlıklı olun.
İtalya’daki dans müziği ekosistemi ve etkinlik sektörü pandeminin yaralarını sarmada şu an hangi noktada?
İçinden geçtiğimiz süreç İtalya’daki kulüp çevresi için gerçekten çok zor geçiyor. Yaralar sarılmadığı gibi oyunun tam anlamıyla tekrar bir parçası olamadık henüz. İki yıldan beridir işlerini yapamayan ve çok zorlanan pek çok arkadaşımız, kulüp işletmemiz ve organizatör dostlarımız var. Avrupa’da ve dünyanın farkı yerlerinde olduğu gibi İtalya’da da çok ciddi kısıtlamalar halen yürürlükte. Bu problemleri bertaraf etmenin biraz vakit alacağına inanıyorum. Şu an ülke olarak odaklanmamız gereken şeyin, yeni yetişenler de dahil olmak üzere İtalyan sanatçılarımızın olabildiğince fazla sahne almasına yönelik aksiyonların sürdürülmesi olduğuna inanıyorum.
2020 ve 2021 yılını gerek kişisel perspektifinizden gerekse küresel anlamda tanımlamanızı istesek, bu son iki yıl ile ilgili neler söylerdiniz?
Kişisel perspektiften baktığım zaman pandemi sürecinin bana çok ama çok fazla şey öğrettiğini söyleyebilirim. Belki de en önemli ve en yalın olan şey, mutluluğu elde etmek için hayatta gerçekten küçük şeylerin yeterli olduğunu fark etmek. Hayatta küçük gibi görünen şeyler aslında o kadar da küçük değilmiş.
Sık sık kullanmaktan hoşlandığınız “Techno is the door, Groove is the key” mottosu oldukça etkileyici bir ifade.
Kesinlikle. Techno bir kapı, groove ise o kapıyı açan anahtar. DJ’liğin bana çağrıştırdığı şey tam olarak bu. Bir yanda techno, diğer yanda da groove karşınızda duruyor ve birbirinden tamamen farklı bu iki kavram müthiş bir birlikteliğin sembolü oluyor.
Groovy bir hissiyat yaratmayan parçalarla bangır bangır bir techno set asla çalamam. Kabin başında benim techno’ya yaklaşımımda groove’u mutlaka ve mutlaka hissedersiniz. Mesela İbiza’da gün doğumunda pek çok kez yaptığım gibi tamamen groovy setler çalmak bana büyük keyif veriyor; böyle anlarda seksi groove elementlerini, vokalleri ve davul seslerini kullanmayı seviyorum. Setlerimin nasıl bir müzikaliteyle devam edeceği, kabin başına geçtiğim yer ve mekandan aldığım enerjiye göre değişir ve önümdeki kitle hangi durumda nasıl bir stilde ilerleyeceğimi bilir. Burada sanırım en güzel şey, önümdeki kalabalıkların müziğimi gerçek anlamda hissettiklerini ve içselleştirdiklerini görebilmek.
Yakın gelecekteki müzik projelerinize dair detaylar almamız mümkün mü? Stüdyonuzda şu an neler üzerinde çalışıyorsunuz?
Çok benzersiz bir çalışma üzerinde hazırlıklarım devam ediyor. Biraz önce de değindiğim gibi, geride bıraktığımız aylar boyunca yeni sesler ve yeni groove’lar ortaya çıkarmak için stüdyoda yoğun çaba harcadım, halen de buna yönelik çalışmalarım devam ediyor. 20-25 kadar yeni parçam hazır durumda ve vokallerle çalışma aşamasına geçtiğimde bu çalışmalardan kısa kesitleri sizlerle paylaşıyor olacağım. Kendi vokalimi kullandığım bir parçam bile olacak bu yeni projeler arasında.
4 Aralık’ta The Falls Event’in davetlisi olarak Türkiye’deki sevenlerinizle tekrar bir araya geleceksiniz. İstanbul şehrine ve buradaki kitleye yabancı bir sanatçı değilsiniz. Neler hissediyorsunuz? İstanbul performansınız öncesi buradaki dinleyicilerinize bizim aracılığımızla mesaj göndermek ister misiniz?
Bunun çok özel bir kavuşma olacağını hissediyorum. İstanbul’da gerçekleşen bir önceki performansım olan Sonar festivaldeki sahnemde gördüğüm enerji çok etkileyiciydi. Zannediyorum orada benden o tarz bir techno performans beklenmiyordu, dinleyicilerin daha groovy bir sete ihtiyacını hissettiğim anda listemdeki güçlü techno yapımlarını çalmaya başlamamla beraber ortalık çılgına dönmüştü. Kesinlikle benzer etkiyi yaratacak bir techno performansı ile tekrar İstanbul’da olacağım. 4 Aralık’ta Volkswagen Arena’yı coşturmak için hazırım. Türkiye’deki dinleyicilerime baştan beri bana göstermekte oldukları destekleri ve müziğime inanarak benimle birlikte dans ettikleri için çok teşekkür ediyorum. Gerçekten bana güçlü kalmamı sağlayacak enerjiyi veriyorsunuz. Kalbim sizlerle beraber!
༺༻
Joseph Capriati, 4 Aralık Cumartesi günü The Falls Event'in davetlisi olarak İstanbul'daki ilk solo şovunu gerçekleştiriyor olacak. Volkswagen Arena'da düzenlenecek etkinlikte ayrıca Ugur Project ve Alan Cutt da kabin başına geçecek. Etkinlik biletleri için bu sayfayı ziyaret edin.
Joseph Capriati'nin Napoli'deki Caserta Kraliyet Sarayı'nda gerçekleşen ve Mixmag'in yayın konuğu olduğu özel canlı şovunu izleyin!
#Frekans çalma listemizi Spotify'da takip edin.