Ara Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Bir Admin ve Bir Ressam | Kollektiv Turmstrasse

Hamburg’da felsefeden, plaklardan ve techno’dan veteranlığa uzanan sıradan bir gece

  • SEREN SARI
  • 8 Ağustos 2019

Tesadüfen bir araya geldikleri bir partide daldıkları sohbetten itibaren müzikle besledikleri dostluklarını başarılı proje ve iş birlikleriyle taçlandırarak daim kılan iki kafadar: bir admin ve bir ressam.

3 Ağustos’taki Diynamic Festival’in gündüz programında warm-up setleriyle bizi unutulmaz bir geceye hazırlayan Hamburg merkezli duo Kollektiv Turmstrasse Mixmag Türkiye’nin sorularını yanıtladı.

“Müziğe ilk başladığımız zamanlarda çevremizde çok fazla müzik nerd’ü yoktu”
Nico ve Christian’ı bir araya getiren şey neydi?

Berlin'e 350 km uzaklıkta kırsal bir bölgede yaşıyorduk. Yakınlardaki en büyük şehir 50.000 nüfuslu Schwerin'di. İnternetin henüz bu kadar yaygın olmadığı zamanlarda büyüdük ve özellikle müzikle alakalı çoğu şeye erişim imkanımız oldukça kısıtlıydı. Bugünlerde hayal edilmesi güç olsa da yaşadığımız yerde sadece tek bir plakçı vardı. Müzikle iç içe olmayan çoğu insanın farkına bile varmadığı o plak dükkanının bizim için çok önemli bir yeri var.

Christian’la ayda bir kez düzenlenen elektronik müzik partilerinden birinde tanıştık. Gelen 300 kişiden belki de sadece 20'sinin elektronik müzikle arasında özel bir bağ vardı, sadece dans etmekten çok daha fazlası. Ben o sıralar birkaç yıldır müzik yapıyordum ve live olarak ilk kez bir kulüpte çalacaktım. O gece aynı yerde Christian warm-up çalıyordu. Performansımız bittikten sonra uzun süren bir sohbete daldık; plaklardan, felsefeden ve techno’dan konuştuk. O gece orada olan 20 müzik nerd’ünden ikisinin Kollektive Turmstrasse’yi kurma hikayesi o konuşmaya dayanıyor.

İbiza, Berlin, Goa, Rotterdam gibi birçok şehri (hatta Turmstrasse gibi sokakları) düşündüğümüzde sahip oldukları ruhun elektronik müzik janrları üzerinde büyük bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Öyleyse, Berlin ve Hamburg'un prodüksiyonunuza katkısı nedir?

Aslında nerede yaşadığınız önemli değil çünkü sanat veya müziği çok şey etkiliyor. Oldukça uzun bir süredir elektronik müziğin merkez üssü Berlin. Binlerce DJ ve müzisyenin Berlin’de yaşamasının nedeni de bu.

Christian birkaç yıl Berlin'de yaşadı, Nico’nun adresi hep Hamburg'du. Hamburg diğer şehirlerle karşılaştırıldığında elektronik müziğe mesafeli bir şehir gibi gözükse de DJ Koze, Isolee, Stimming ve daha pek çok başarılı sanatçı sayesinde müzikal açıdan iddialı şehirlerin arasında geliyor.

Berlin’in müziğimiz üzerinde çok büyük bir etkisi olduğu söylenemez. Stüdyomuz müziğe başladığımız ilk günden bu yana Hamburg'daydı. Hamburg’un Berlin kadar hızlı olmadığını söyleyebiliriz, insanları gibi inatçı bir şehir. Arkadaş çevremizin çoğunluğu burada yaşıyor. Yakın çevremiz bizim için oldukça önemli. Tüm bunlar Hamburg’u sevme nedenimizin başında geliyor. Hamburg'un üretimimize etkisi olup olmadığı sorusuna geri dönecek olursak, kesinlikle evet!

Bu fotoğraf Kollektiv Turmstrasse’yi çağrıştıran en ikonik temsillerden biri. Çekildiği anı hatırlıyor musunuz?

Bu kare Almanya’daki müzisyen ve DJ'lerin illüstrasyonlarının yer aldığı bir master tezi üzerinde çalışan, David Rasche adında genç ve yetenekli bir fotoğrafçının objektifinden. Çekim Berlin Ritter Butzke'de ve Tempelhofer Feld'da yapıldı. O gün herkesin iyi bir ruh hali içinde olduğunu hatırlıyoruz. David bize basın resimlerindeki “tipik pozlar”dan ayrışacak farklı bir şey yapmamızı söylediği an birbirimize sarıldık ve ortaya bu kare çıktı. Fotoğraftaki özgünlükle eşleşen sıcaklık hissini gerçekten seviyoruz!

Stüdyoda çalışan Christian ve Nico’yu iki kelimeyle tanımlasaydınız?

Christian: Admin
Nico: Ressam

Veteran bir duo olarak sahneyi devralmayı tercih ettiğiniz bir an ya da sanatçı var mı? Sizce “warm-up” ve “after” çalmak arasında ne gibi farklılıklar öne çıkıyor?

“Warm-up” ve “after” çalmanın gerçekten hiçbir önemi yok, iki durumda da sete hakim olduğumuzu düşünüyoruz. Hangi sanatçıdan önce veya sonra çalmayı tercih ettiğimizi söylemek zor. Kitle açısından bakılınca durumlar bazen farklı olabiliyor. Deneysel çaldığımız zamanlar için düşünürsek Solomun’dan önce “warm-up” çalmak oldukça kolay çünkü sahneyi bizden devraldığında kalabalığın enerjisini oldukça iyi yönetiyor, yaptığı her iş gibi. Solomun’dan sonra çaldığımızda dans pistini hızla terk eden insanlar konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğiz ne yazık ki.

Doğrusunu söylemek gerekirse kimden önce ya da sonra, line-up’ın hangi aralığında çaldığımız veya headliner olup olmadığımız konusuna çok takılmıyoruz. Her zaman elimizden gelenin en iyisini yapmaya ve etrafımızdaki insanları müziğimizle mutlu etmeye çalışıyoruz. Bu bizim tutkumuz, müziği seviyoruz.

Sizleri evinizde çalıyormuş gibi hissettiren bir kulüp ya da festival?

Bu zor bir soru. Kalabalıkla iletişim halinde olabildiğimiz ve keyif alarak çaldığımız birkaç kulüp ve festival var. Herhangi bir isim vermek konusunda biraz tereddütte kaldık çünkü kalabalığın enerjik ve memnun olduğu her yerde mükemmel bir zaman geçirebilirsiniz ve bu gerçekten çaldığınız anla bağdaştırdığınız bir his. Sahnedeyken kalabalıkla göz teması kurabildiğimizde karşımızdaki kitle o anki performansımızdan aldığı enerjiyi aynı şekilde geri yansıtıyor. Yaptığımız işin en güzel tarafı her seferinde farklı deneyimler, insanlar ve enerjilerle karşılaşmak.

Müzik endüstrisinde iyi bir iş birliğinin olmazsa olmazı nedir? Diynamic ve Kollektiv Turmstrasse ortaklığından örnek verecek olsaydınız…

Sadakat! İkimiz için de olmazsa olmaz değerlerin başında geliyor. Mutlu olmak için, yaptığımız her ne ise, sadece bir işten daha fazlası olduğunu hissetmeye ihtiyacımız var. “Diynamic” ve “People & Machines” ile uzun yıllar süren iş birliğimiz buna dayanıyor. Diynamic bugünkü başarısını yakalamadan çok uzun zaman önce birlikte geçirdiğimiz gün ve geceleri düşününce Mladen Solomun’u büyük bir ağabey gibi gördüğümüzü söyleyebiliriz. Uzun yıllar önce bir Noel gecesi ailesi ile birlikte bizi ağırlamıştı. Birbirimize olduk olası güvendik. Aradan zaman geçse bile özümüzün hep aynı kalacağına eminiz. Bu da aramızdaki güveni perçinleyen karşılıklı bir duygu.

Canlı performansınızın stüdyo kayıtlarınızı gölgede bıraktığı ve aynı kaliteyi bir daha yakalayamayacağınızı düşündüren bir an yaşadınız mı?

Bunu tam olarak iki yıl önce yaşadık. 10-12 yıldır live çalıyoruz, sound’umuzun müzikal olarak tükendiğini düşündük ve buna daha fazla dayanamadık. Kulağa biraz garip geliyor olabilir ama işte tam o noktada bir ara vermek bizim için çok önemliydi. DJ’liğe olan tutkumuzu öne çıkarmaya karar verdik. Bunun iyi bir karar olduğunu söyleyebiliriz çünkü yaptığımız müzikte iyi bir mesafe katetmemize yardımcı oldu ve bize ilham verdi. Bugünlerde yeni bir live performans gerçekleştirmeyi planlıyoruz ama şşşt bu aramızda kalmalı!

Kollektiv Turmstrasse için gelmiş geçmiş en efsane DJ?

Başta Jeff Mills olmak üzere Atkins, Laurent Garnier, Moodyman, Sven Väth ve Carl Cox. İşin güzel tarafı pek çok efsane isim üretmeye devam ediyor. Düşününce bugünkü elektronik müzik endüstrisi ve kültürü için ortaya koydukları çalışmaların her geçen gün katlanarak çoğalmasına şahit olmak gibisi yok!

Berlin; Tresor, Berghain, Watergate gibi efsanevi gece kulüpleriyle dünya çapında ünlü bir şehir. Müziği şehrin turizmi için olmazsa olmaz bir değer olarak destekleyen politik tutuma hayranız. Fakat, sizce şehirdeki eğlence turizminin ve adından bahsettiğimiz gece kulüplerinin popülerleşmesi underground kültürün organik ve bakir ruhuna zarar veriyor mu?

Underground kültürün revaçta olduğu yılların üzerinden 20 yıldan fazla bir süre geçse de elektronik müzik gelişmeye ve geniş kitlelerle bağdaşmaya devam etti. Ekstrem BPM’li sound’ların deep house setlerle aynı çatı altında dinlenebildiği
büyük festivaller bu duruma verilebilecek en güzel örnek.

Bizim için underground stüdyomuzun olduğu bodrum katı: en derin groove’ları dilediğimiz seste ve yalnız kalıp dinleyebildiğimiz bir sığınak. Oldukça güçlü bir tutkuyu içinde barındıran bu kültürün her zaman var olacağını düşünüyoruz. Tıpkı bizim sığınağımız gibi!

21 Haziran'da Connaisseur Recordings'den çıkan remiksiniz “Holtoug - Noisy Nights”ın orijinali 2012’ye dayanıyor. Sizi bu proje üzerinde çalışmaya iten şey ne oldu?

Bu parçanın üzerinde çalışma fikri sürpriz bir şekilde gelişti. Connaisseur Recordings'den Alex Şubat’ta bizi aradı ve eski klasörlerinden birinde bulduğu parçadan bahsetti. Oldukça şaşırmıştık çünkü aynı parça bizim arşivimizde de duruyordu ve bu kadar eski olmasına rağmen silmemiştik. Konuşmamızın üzerine parçanın üstünde çalışmaya başladık ve işte karşınızda “Holtoug - Noisy Nights” remiksi!

Yolda olan yeni projeler var mı?

19 Temmuz’da plak şirketimiz Musik Gewinnt Freunde'den "Ribbon Reef" adlı EP’miz yayınlandı. Stüdyo çalışmalarımızı hızlandırdık ve şu sıralar oldukça keyifli projeler üzerinde çalışıyoruz.

Geçen yıl 17 Mart ve 4 Ağustos’ta İstanbul’da bir performans gerçekleştirdiniz. Bu yılsa 3 Ağustos’taki Diynamic Festival'in gündüz programında çaldınız. Türk kitlesinin enerjisini nasıl tanımlarsınız?

İstanbul'a son geldiğimizde çok keyif aldık. Kilyos’ta etkileyici bir gündoğumu vardı ve insanların enerjisi heyecan vericiydi. Bizim için hafızalardan silinmeyecek bir performans oldu. Son gelişimizde de bu atmosferi yakaladığımızı düşünüyoruz, kitlenin muazzam bir enerjisi vardı.

Fotoğraf: David Rasche
Grafik Tasarım:
www.hellogoodbye.de

Spotify '#Frekans' çalma listemizi takip edin.

Sonraki yazýyý yükle
Yükleniyor...
Yükleniyor...