Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Maskenin Ardındakiler: Istanbul Ghetto Club

Türk düğünlerinin kışkırtıcılığıyla global dans müziği formları birleşirse…

  • RÖPORTAJ: MUSTAFA TOKGÖZ | FOTOĞRAF: KIKI PIPERIDOU
  • 12 Mayıs 2021

E-posta listemize katılarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.

Istanbul Ghetto Club, son zamanlarda yaptıkları müzikal içeriğin çekiciliğiyle beraber birçok dinleyicinin radarına girdi. Ekibin Türk lokal motiflerini dans pistlerine aktararak ortaya çıkardıkları füzyon müzik büyük heyecan yarattı. Özellikle Youtube’da HÖR Berlin kanalında verdikleri iki performans ile dikkatleri üzerine toplayan, tanıdık melodileri yepyeni bir formatta müzikseverlere sunan ikiliyle çıkış hikâyelerini, projelerini ve gelecek için neler yapmak istediklerini konuştuk.

Istanbul Ghetto Club’ın ortaya çıkış hikâyesini anlatabilir misiniz?

Mahmut: Paralel evrende, aynı zamanda Beyoğlu'nun arka sokaklarında beraber dayak yiyor oluşumuzdan tamamen habersiz bir şekilde, Neukölln’de küçük bir späti (tekel bayilerine benzeyen, gece geç saate kadar açık büfe) önünde karşılaştık. Heyecanlıydık. Kamil sazından bahsedip durdu. Ben ise synthesizer'ımın ne kadar manyak bir alet olduğunu anlattım. İkimiz de küstah ve patavatsızca atıp tutuyor ve asla birbirimizi dinlemiyorduk. Muhabbet ilerledikçe aynı späti önünde aynı boş bira kutusuna tekme attığımız (25 cent depozitosu olmasına rağmen), aynı Calvino hikâyesine kakara kikiri yaptığımız (Teresa diye bağıran adam), aynı altcoin’i trade ettiğimiz (kebab token) ve Berlin'deki Amazon protestolarında aynı sloganlara bağırdığımız anlaşıldı (Jeff Bezos seni başkan yaptırmayacağız!). Böylece ilk dostluk temelleri atıldı. Bu dostluk bizi Istanbul Ghetto Club uzayına kadar sürükledi.

Sizi harekete geçirenler ve IGC’nin köklerini oluşturan temel etkenler nelerdi ve bu oluşturduğunuz konsepti neler şekillendirdi?

Mahmut: En temelde deneme arzusu. Vakti zamanında bir setimizi Anatolian House etiketiyle Soundcloud'a koymuştuk. Anonimiz sonuçta, eşimize dostumuza da söylemiyoruz. Bir şekilde severek takip ettiğimiz Object Blue da o seti bulmuş ve “omg I love this. I want more anatolian house in my life!” diye yorum atmış. İşte o noktadan sonra deneme aksiyonlarımızda ayar kaçtı.

Kamil: Derine inecek olursak beni harekete geçiren şey eşittir annem. Jordan Belfort gibi bir adam olmamı istiyordu içten içe. Hep, “Bari bir bankada müdür ol” derdi. O iş bir şekilde yattı. Yatış o yatış! Saz çalarken buldum kendimi. HÖR Berlin'deki ilk performansımızı da bu deneme tutkusuyla yaptık, baştan sonra doğaçlamaya sadık. Oradan gelen olumlu geri dönüş de annemin Belfort olmam hayalini tamamen suya düşürdü.

IGC olarak hangi hissiyatlarla ve dinleyicilere neler sunma isteğiyle yola çıktınız?

Mahmut: Biz dışarıdan bakınca normal, kibar ve sakin; içeride ise kafayı sıyırmış, beynin bir kısmını oraya buraya bırakmış sonra da almayı unutmuş takıntılı tipleriz sanırım. Ghetto, bunun bir yansıması. Katman katman birikimimizi bir ifade ediş biçimi.

Kamil: "Sex Shop’a mı geldik? Büyük dayım düğünü neden burada yapıyor? Berghain’de amma turist var. Mangal yakmak serbest mi? Bu mimari unsurlar hangi dönemin Osmanlı hamamına işaret eder? Fazla elektrik cereyan yapar mı?” gibi soruları kafada harmanlayınca zaten arada kalmışlığımızın adıdır Istanbul Ghetto Club.

Türk düğünleri ve alt kültürün müzik ve eğlence anlayışı sizin için neler ifade etmektedir?

Mahmut: Türkiye’nin düğünleri tek bir alt kültürde özetlenemez ve yeni oluşumlara gebedir. Onca topluluk onca anlayış her beraber bir araya farklı farklı şekillerde gelir ve gebeliğin sonunda kimi zaman premature yeni perspektif ve anlayışlar doğar. “Hap koydum hap koydum içine de toz koydum”u Anadolu’nun ücra bir köşesinde bir roman düğününde dinlemiştim. DJ oldukça yetenekliydi ve 12 saniyede bir parça değişiyordu. Kapının önünde Kartal arabasından tost satan bir amca vardı. Rakıyı bakkaldan almak gerekiyordu. Buz da yoktu bardak da.

Kamil: Alt kültürler, ana akım kültürün kaynağıdır. Yani, alt kültür müstakbel poptur. Gelin görün ki kültür poplaşınca zaten yeni bir türdür, geriye de kül kalır. Biz ise bu küllere elektrik aracılığıyla şekil veriyoruz.

Müzik üretim tarafında nelerden besleniyorsunuz?

Kamil: Kamyon arkası yazıları, Britanya rave kültürü, Roman darbukası, Chicago - Detroit dolmuşu, Ümit Besen klavyeleri, Cumbia'nin karanlık tarafları, Jeff Mills 909'u…

Mahmut: İzel-Çelik-Ercan üçlüsünün de dağılması en çok bizi etkiledi. Üçü birden ayrı koldan saldırınca Türkiye’de pop bitti. Bize de zihinsel bir fırsat doğdu.

İlk sahne deneyiminiz nasıldı ve dinleyicilerden nasıl geri dönüşler aldınız?

Mahmut: İlk konserimiz bir derginin açılış partisindeydi. Bize kadar parti sıradan bir açılış partisine benziyordu, her şey normaldi. Sonrasında ise hamam terliklerinin havada uçuştuğu, peştamalların halay bezi niyetine sallandığı çılgın ve yılgın bir partiden bahsediyoruz.

Kamil: O gün bizi en çok motive eden seyirci tepkisi; WTF başlıklı Instagram hikâyelerine konu olmamızdır. O üç harfi yazıp bizi etiketleyen herkesin parmaklarına kurban olayım.

Covid-19 virüsünün dünyada hayatın işleyişine büyük darbe vurması ve insanların karantinaya girmeleriyle beraber müzik dünyası da bu durumdan negatif bir şekilde etkilendi. Sizin için bu dönem nasıl geçti?

IGC: Oldukça yoğun bir dönemdi. Covid-19’un bize tanıdığı ek zamanla uzun zamandır yapmak istediklerimizi hayata geçirdik. Bunlardan en önemlisi farklı disiplinleri ve Berlin’de pek de kesişmeyen farklı camiaları bir araya getiren Postklub platformunun kürasyonunu yaptık. Bu bakımdan pek sevdiğimiz Nene H, Dengue Dengue Dengue gibi nice harika sanatçıyı ağırlama şansımız oldu.

Müzik dışında uğraşlarınız var mı ya da büyük bir keyifle yapmakta olduğunuz uğraşlarınız nelerdir?

Mahmut: Sanat tarihi okumak, geleneksel Türkiye sporu cryptocurrency trading, Schaubühne’yi özellikle takip ediyoruz. Çünkü Ostermeier’i eleştirmek bizim için bir zevktir genelde.

Kamil: Köfte! Çok köfte yiyoruz. Yalan olmasın müziğimizi Neukölln’deki köftecilere borçlu olabiliriz. Meraklı Köfteci, Çağlayan, Tandır favorilerimiz. Boş zamanlarımızda mangal yaparız. O zaman da köfte yeriz.

Gelecekte IGC cephesinde neler olacak? Dinleyicileri heyecanlandıracak yeni gelişmeler var mı?

Mahmut: Geçen sene Almanya Kültür Bakanlığı, “Initiative Musik” çatısı altında ilk etapta yaklaşık 100 sanatçıya albüm prodüksiyonuyla ilgili destek verdi. Ne hoş ki Modeselektor gibi takdire şayan ekiplerin de olduğu bu listede biz de yer aldık. İlk aşamada bu albümü bitireceğiz. Daha sonra da dünyayı ele geçirme planımızı uygulayacağız.

Kamil: Kültür Bakanlığı sağ olsun. Almanya acı vatan retoriğinden Wim Wenders’in beyaz perdeye aktardığı gibi Der Himmel Über Berlin’e geçiş yapmış olduk.

Mahmut: Albüm dışında gettolardaki kültürel çeşitliliğe yakışabilmek için sadece müzik değil farklı sanat disiplinlerinde de üretimimiz devam edecek. NFT dünyasını takip edenler 18 Mayıs Rare Effect vol.2 NFT Festivali’ndeki performansımıza ve HÖR Berlin ortaklığında çıkaracağımız NFT’ye konser günü Cyrptovoxels’dan ulaşabilirler.

#Turkuaz çalma listemizi Spotify'da takip edin.

Röportajı gerçekleştiren editörümüz Mustafa Tokgöz'ü takip edin.

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...