Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Erol Alkan: 'Kulüp veya plak şirketi işletmek hiçbir zaman hayalim değildi'

Erol Alkan ile kurucusu olduğu Phantasy plak şirketinin 100. kataloğu ve yapımı 13 yıl süren çalışması hakkında konuştuk

  • RÖPORTAJ: RALPH MOORE | FOTOĞRAF: TOM MEDWELL | ÇEVİRİ: SU ODABAŞ
  • 19 Mart 2021

Londra merkezli DJ/prodüktör Erol Alkan ve yarattığı Phantasy markası yıllardan beri Daniel Avery, Connan Mockasin ve TERR’den eşsiz çalışmaların yanı sıra Avery ve Late Of The Pier’in klasik albümlerini hayatlarımıza kazandırıyor. Ancak bugünkü konuşmamızın konusu plak şirketinin yayınlanan 100. kataloğunun kutlamaları ve Alkan’ın yeni çıkan muhteşem parçası “Automatic”. Bize güvenin, bu aceleyle unutacaklarınızdan biri değil. Zamansız parçalar, Alkan’ın çalışmalarının özü ve aynı zamanda Phantasy’nin yapı taşlarından biri.

2007 yılında neredeydiniz ve o dönemle ilgili neler hatırlıyorsunuz?

Ocak 2007, hayatımdaki en önemli ve aynı zamanda en gerçeküstü anlardan biriydi. Son TRASH partisi bu dönemde yapıldı, on yıl boyunca haftalık etkinlikler düzenleyen bir Pazartesi gece kulübü olan TRASH’i yönettikten sonra yoluma devam etmenin doğru olduğunu hissettim. Yakın zamanlarda Ocak 1997’de aklımdan neler geçtiğini düşünüyordum, 22 yaşımdaydım ve TRASH’in açılış gecesi için el ilanlarını kız arkadaşımın kelime işlemcisiyle hazırlayıp sonrasında Archway kütüphanesinde fotokopilerini çıkartmıştım. Kulüp promoterı olmak gibi bir azmim yoktu ve aslında bir kulübün nasıl işletildiği konusunda hiçbir fikrim de yoktu, ve eğer bana bunun on yıl boyunca süreceğini ve The End’de yedi yıl geçireceğini söyleseydiniz, bunun imkansız olduğunu düşünürdüm. Bu daha sonra imkansızlık konseptinin aslında hiç var olmadığını anlamamı sağladı, ve eğer gerçekten inandıklarınız varsa bunlardan asla vazgeçmemeniz gerektiğini söyleyebilirim. Başta bir kulüp işletmeyi hiç istemedim, ancak bu hedefe yönelik bir adım gibi hissettirdi ve düzenli bir şekilde performans sergilediğim diğer kulüplerde çaldığım müzikteki kısıtlamaları kaldırma isteğim doğrultusunda bir ihtiyaç olarak ortaya çıktı (bir noktada hafta boyunca sekiz kulüpte DJ’lik yapıyordum). Londra’daki bağımsız müzik medyası ve sahnesinin dışında kalan müziğe olan ilgim o kadar kuvvetliydi ki, bir gece kulübünün her yönü üzerinde, kapı politikasından içkilerin fiyatlarına, gelen insanların güvenliğinden gelen insanlar için yeterli konforun sağlanmasına, birçok konuda kontrol sahibi olmam gerektiğini hissettim. O dönemde kulüplere gitmeye başlayalı altı-yedi yıl olmuştu, gece kulüplerinde hissettiklerimin en iyi yönünü sunmak istedim. O dönemlerde deneyimlediğim aidiyet hissi, hala çalışmalarımda yer alan en önemli duygulardan biri.

1997-2007 arası inanılmaz yoğun bir on yıldı, TRASH’i kapandığı andan beri özlememe rağmen, elimde tutabileceğim ve başka projeleri de keşfedebileceğim enerjiyi memnuniyetle karşıladım. Odaklanmak istediğim iki şey prodüksiyon yapmak ve kendi plak şirketimdi. Nisan ayına kadar Mystery Jets’in “Twenty One” albümü için prodüksiyona başlamıştım ve birkaç ay içinde Phantasy’i kurdum.

Ve bu aynı zamanda Mixmag’in de harekete geçtiği noktaydı!

Tam bu zamanda Mixmag bana yılın DJ’i ödülünü verdi – ve bu dönem birçok açıdan oldukça şaşırtıcıydı. Öncelikle, setimin büyük bir kısmı son dönemlerde prodüksiyonlarını ya da demolarını iChat (WhatsApp’e benzer bir dosya paylaşım ağı) üzerinden yollayan arkadaşlarımın prodüksiyonlarından oluşuyordu, bu yüzden setlerim sürekli bir değişim içerisindeydi. O topluluk gerçekten globaldi ve sanki her şehirden bir arkadaş bir tanıdık var gibiydi. Hepimizin benzer müzikal kökenleri olabilir ama herkes müziğe farklı açılardan yaklaşıyordu. Bunun yanı sıra, ödüllerin verilmesine gerçekten çok dikkat etmedim, gururlandım ve minnettar oldum, fakat belki de daha çok insan beni fark etmeye başladığı için daha çok çalışmam gerekiyormuş gibi hissettim. Ve o zamandan beri, 200 ya da 20,000 insan karşısında olmam fark etmeden, benim için DJlik yapmak gerçeklerden kaçış ile ilgili oldu. Şimdi geriye bakıp düşündüğümde, o dönemi oldukça özlüyorum.

Yeni teklinizin bir kısmı da 2007 yılında oluşmaya başlamıştı, bitirmeniz neden bu kadar uzun sürdü?!

Çok fazla müzik yaptım ama bunları yayınlama konusunda dikkatim dağınıktı. Bir kaydı yayınlamak için bir sebebe ihtiyacım var, uzun bir süre boyunca orijinal müzik üretimine bağlı olmayan, başka insanların kayıtlarına veya sevdiğim remiks sanatçılarının işlerine performanslarında yer veren bir DJ olmak istedim. O zamandan beri diğer projelerimi başka yaratıcı dürtülerimi tatmin etmek için kullanmayı öğreniyordum, ama 2012 yılı içerisinde fikirlerim değişmeye başladı. 2020’nin sonuna doğru, Phantasy’nin 100. teklisi olarak hangi parçayı yayınlamak istediğimi düşünmeye başladım, yeni bir şeyler yapmak için bakındım ama karantina döneminde olduğumuz için çok yabancılaşmış hissettim, bu yüzden altı aydır herhangi bir kulübe bile gitmemişken bir kulüp kaydı üretmek çok soyut geldi. Phantasy’nin başlangıç döneminde ürettiğim teklilerden birini günümüzde yayınlama fikri çok anlamlı ve mantıklı geldi, bu yüzden eski hard disklerimin arasında bir parça avına çıktım. Yapımı toplamda 13 yıl sürdü ve açıkçası eski olarak algılanabilecek bir şey çıkarmamda bir sorun görmüyorum, sanırım o dönemde neler yaptığımı ve neler düşündüğümü ortaya çıkarabilecek bir parça olduğunu düşünüyorum. Yakın gelecekte bir sürü başka parçayı bitirmek için bana ilham verdi, parçanın yapım sürecinde bazı yönlerden daha genç ve naif bir halimle iş birliği yapıyormuşum gibi hissettim!

100. Phantasy kataloğu tam bir filter disco parçası. Bu dönemi hala seviyor musunuz ve plak şirketinizden bu türde daha çok parça duyacak mıyız, yoksa bu bir defalık mıydı?

Evet, filter disco etkisini baya görebiliyoruz ve bu dönemi seviyorum ama “Automatic”in çeşitli unsurlarının onu bu döneme yapılmış bir ithaftan öteye götürdüğünü düşünüyorum. O sesin hiç katlanamadığım ve tekrarlayan müziğin hipnotik epifanisi ile hiçbir ilgisi olmayan bir alanı var, ki bunu bazı filter house kayıtlarından aldım. “Automatic” gibi birkaç parça daha yaptım ama bir sonraki seferde ya da gelecekte ne yayınlayacağımdan emin değilim. Tamamen bir U dönüşü yapıp bir dahakine bambaşka bir şey yayımlayabilirim!

Phantasy’den bahsetmişken… Başladığınızda hiç 100. kataloğa gelmeyi düşünmüş müydünüz?

Hiç düşünmemiştim. Ama zaten TRASH’in 10 yıl boyunca açık kalacağını da hiç düşünmemiştim. Bir kulüp veya plak şirketi işletmek hiçbir zaman hayalim değildi ve hiçbir şekilde bunlar hediyeymiş gibi düşünmedim, adanmışlık, ısrar, hayal gücü ve önemli bir miktarda şans sayesinde var oldular. Hiçbir şeye sonsuza dek var olmasını umarak girişmemek gerektiğine inanıyorum, ama kendin izin vermedikçe başarısız olacağını asla varsaymamalısın. Karantina, Phantasy’e geleceği planlama şansı verdi, bizi 2021 ve ondan sonraki yıla götürecek kadar kayıt sözleşmesi imzaladık. Ayrıca bize olasılıkları düşünmek, çeşitlendirmeler yapabilmek, ve bizim gibi bir plak şirketinin sadece bizim sahnemizde değil dünya genelindeki böyle bir değişime nasıl adapte olabileceği hakkında bir perspektif de verdi. Muhtemelen şu an Phantasy ve deposunda gizledikleri hakkında hiç olmadığım kadar heyecanlıyım.

Son olarak, lütfen kataloglar arasında en sevdiğiniz beş Phantasy kaydını seçin ve bize neden bunların favorileriniz olduğunu ya da size neler hatırlattıklarını söyleyin.

Connan Mockasin’in “Forever Dolphin Love” parçası için yaptığım düzenleme benim için önemli olanlardan biri, yayınladığımız ilk albümü simgeliyor. Böylesine narin bir müzik parçasını remikslemenin getirdiği mücadele kolay değildi, ama bugün hala sevdiğim bir şey yaratmayı başardım. Eğer Phantasy’den yine kendi yapmış olduğum bir remiksi seçmem gerekirse, Manic Street Preachers’ın “Europa Geht Durch Mich”i için yaptığım remiksleri sayabilirim. The Manics grubu, NME dergisinde keşfettiğim andan beri sevdiğim ve takip ettiğim ilk gruplardan biri, ve “The Holy Bible” parçası en sevdiğim kayıtlardan biri, bu yüzden onların plak şirketindeki varlığı 16 yaşındaki benin asla hayal edemeyeceği bir durumdu.

Late Of The Pier’in “Fantasy Black Channel” albümünü plakta yeniden yayınladığımız versiyonu, özellikle de insanlar benimle bunun hakkında sık sık konuştuğu için, öne çıkan kayıtlardan biri. Parlophone plak şirketi grup dağılmadan önce bu albümden sadece sınırlı sayıda bastı, bu nedenle vinil kopyalar ikinci el piyasasında 150 pound'dan fazlaya satılırdı. Bunu şu anki jenerasyona yeniden sunabilmek benim için birçok kişisel boyutta büyük bir anlam ifade ediyor.

Tek bir Cowboy Rhythmbox parçası seçemiyorum, hepsini bir şapkaya koyup rastgele birini seçseniz bu onların en iyi parçası olabilir. Ne yapıyorlarsa onu yapıyorlar ve başka kimse onlar gibi yapamıyor. Çıkardığımız beş ya da daha fazla tekli, yıllardır DJ setlerime çok fazla şey kattı, ve kulağa her zamanki gibi taptaze geliyorlar. En sevdiğim parçayı belirtmek zorunda kalsaydım bu “Soda Jerk” olabilirdi.

BTU kaydı en sevdiklerimden biri ve muhtemelen kataloğumuzda en az tanınan kayıt. Hackney’den U, Babe ve Brezilya’dan Terror arasındaki bir iş birliği, bana çok şey katan ve değer verdiğim puslu, kopuk ve gerçekten saykodelik bir çalışma bütünü.

En son çıkardıklarımızdan biri olan Daniel Avery’den “Lone Swordsman” favorilerim arasında, sadece güzel bir elektronik müzik parçası olduğu için değil, yakın zamanda Andrew Weatherall’a ithaf edilerek piyasaya sürüldüğü ve elde edilen tüm kar Andrew’un desteklediği hayır kurumlarına gittiği için. Phantasy ile olan bağımı bir kenara koyarsak, bunu güzel ve samimi bir övgü olarak görüyorum, ve ayrıca oldukça dokunaklı bir parça. Daniel neredeyse dokuz yıldır Phantasy’de müzik yayınlıyor, en son çalışmalarından bazıları en iyi müzikleri. Tüm bu jest Dan’i gerçekten özetliyor.

Erol Alkan'ın "Automatic" teklisi çıktı, tüm platformlardan erişmek için tıklayın.

#Turkuaz çalma listemizi Spotify'da takip edin.

Mixmag Türkiye için çeviren: Su Odabaş

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...