Ara Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Sanatçılar

Juany Bravo müziğindeki yönünü Latin ve Afrika etkilerinde buluyor

Sanatçı son çalışmaları ‘Soul on Fire’ ve ‘Siete Mundos’ ile ilgi odağımızda

  • MIXMAG TURKEY
  • 1 Kasım 2021

E-posta listemize katılarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.

Latin ve Afrika esintileriyle bezenmiş müziğinde disco, hip-hop ve klasik house tınılarının bileşimini sunan ve son dönemde stüdyosunda aktif bir üretim dönemi geçiren Juany Bravo ile sohbet etmek için bir araya geldik. Sanatçı son olarak Nervous Records'dan “Soul on Fire”, Hurry Up Slowly plak şirketinden ise “Siete Mundos” isimli çalışmalarıyla ilgi odağı oldu. Amerika Birleşik Devletleri'nde dünyaya gelen ve Tayland, Rusya ve son olarak Meksika'ya uzanan hayat macerasındaki ayrılmaz eşlikçisi müziği merkezimize aldığımız röportajımız sizlerle.

Müzikal yolculuğunuz nasıl başladı. Kariyerinizin başlangıç safhaları hakkında bilgi verebilir misiniz?

Öncelikle Mixmag Türkiye’deki bu röportaj imkanını verdiğiniz için teşekkür ederim. Elektronik müzikle ilk tanışmam 10 yaşıma kadar uzanıyor; Daft Punk, The Prodigy ve Fatboy Slim gibi sanatçıların parçalarına ilk dinleyişte severek bağlandığımı hatırlıyorum. Bu şekilde dinleyici olarak geçen sürenin ardından ilk DJ’lik deneyimim, bundan 10 yıl önce 20 yaşımdayken gerçekleşti. Barlarda futbol maçı yayınlarının reklam ve devre aralarında herhangi bir ücret almadan müzik çalıyordum. Yavaş yavaş çevre edinmeye başlamıştım ve büyüdüğüm yerdeki bir beach club’da resident DJ olarak çalmaya başladım. Yalnızca DJ’lik yaparak geçen iki yılın ardından prodüksiyona başlamam gerektiğinin farkına vardım ve üretimsel anlamdaki kariyerim bu şekilde başladı.

Ürettiğiniz müzikte Latin etkileri derinden hissediliyor. Müzik yaparken başka hangi unsurlardan ilham alırsınız?

Çok fazla ülke görmüş olmaktan dolayı bu anlamda kendimi şanslı hissediyorum. Gittiğim her yerin müzik kültürünü anlamaya çalışırım ve beni etkileyen yönlerini projelerime aktarmaya gayret gösteririm. Ayrıca Afrika’daki farklı kültürlerden seslere özel bir ilgim olduğu için Afrika’ya ait ritim ve diğer müzikal etkiler de prodüksiyonlarımda derin biçimde hissediliyor.

Yanılmıyorsak şu an Moskova’dasınız. Eğlence sektörünün şu an oradaki durumu nasıl?

Aslında kısa bir süre önce Moskova’dan taşındım. Şu an Mexico City’de yaşıyorum. Rus başkentinde iki yıl yaşadım. Moskova’daki eğlence sektörü de dünyanın birçok yerindeki gibi pozitif ve negatif dalgalanmalar yaşadı. 2020’de pandeminin baş gösterdiği ilk üç aylık dönem geride kaldıktan sonra kulüp ve barlar yavaş yavaş açılmaya başladı ama çeşiti kısıtlamalarla. Birkaç ay sonrasında gelen yeni dalga, beraberinde daha sert kısıtlamaları getirdi ve hemen her yer geceyarısından önce kapanmaya başladı. Bu da birkaç ay sürdü ve sonrasında kısmen rahatlama oldu biraz. Ama endüstrinin yaşadığı tüm zorluklara rağmen müzik sektörü bir şekilde ayakta kalmayı başardı.

Aynı zamanda San Diego merkezli plak şirketi Music is 4 Lovers’ın A&R direktörlüğünü yürütüyorsunuz. Size göre A&R sorumluluğunun en iyi yanı ne?

Evet, bu plak şirketinden A&R yöneticilerinden biriyim. Sanırım bu işi yapıyor olmanın en iyi yanı yeni sanatçıları bulup ortaya çıkarmak. Yeni isimleri bulup onlarla anlaşmalar yaparak bünyemize katmak ve gelişimlerini izlemek cidden muhteşem bir his.

Nervous Records’dan çıkan “Soul on Fire” çalışmanız son dönemin dikkat çeken işlerinden biri oldu sizin için. Sam Opoku ile ortaya çıkan bu iş birliğinin arkasında nasıl bir hikaye var?

Evet beni çok heyecanlandıran bir çalışma oldu. Ortak bir arkadaşım vasıtasıyla onunla ilk iletişimimi kurdum. Bana çok özgün bir Afrobeat stiline sahip olan harika bir vokalistle çalıştığını söyledi ve bazı kayıtlarını bana dinletti. Çok ama çok etkilenmiştim dinleyince. Yoğunlaştığım afro house sound’una bir şekilde mutlaka eklemlendirmem gereken bir tarzı olduğunu anladım ve ortaya bu çalışma çıktı.

Pandemi şartları günlük yaşamınızı ve stüdyodaki alışkanlıklarınızı nasıl etkiledi?

Kapanmanın ilk devrelerinde müzik prodüksiyonuna biraz daha fazla vakit ayırma şansım oldu. Evde tek başınıza kalmak mental anlamda yıpratıcı olsa da müzik üreterek bu duyguyu yenmeyi başardım. Ayrıca benim için mükemmel olan sound’u buldum ve elbette yeni şeyler öğrenmeye de devam ettim.

Sosyal medyanızda “Müzik olmasaydı hayat bir hatadan ibaret olurdu” şeklinde etkileyici bir mottoya rastladık. Eğer dünyada müzik diye bir şey olmasaydı, şu an ne yapıyor olurdunuz?

Güzel yakalamışsınız. Evet, bu söz Friedrich Nietzsche anekdotları arasında favorilerimden biridir. Doğrusunu söylemek gerekirse müziğin olmadığı bir dünyayı hayal bile edemem. Ama sanırım öyle olsaydı bile yine de yaratıcılığımı farklı şekilde gösterebileceğim bir uğraşı içinde olurdum; belki güzel sanatlar alanında. Açıkçası fotoğraf sanatını çok seviyorum. Eğer müzik diye bir şey olmasaydı muhtemelen bununla ilgileniyor olurdum.

Daha önce hiç Türkiye’yi ziyaret etme fırsatınız oldu mu? Türkiye’deki dans müziği sevenlere bir mesaj iletmek ister misiniz?

Henüz Türkiye’ye gelme şansım olmadı. Ziyaret edilecek ülkeler sıralamamda en üstlerde yer alıyor. Türkiye’de beni dinleyenlere çok yakında birlikte dans etmeyi çok arzuladığımı buradan söylemek isterim. Herkese çok sevgiler!

༺༻

Juany Bravo'nun yeni müzik çalışmalarını aşağıda dinleyebilirsiniz.

MIX Festival 2021’e özel olarak hazırladığımız çalma listemizi Spotify’da takip edin.

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...