Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
ÖNE ÇIKANLAR

Rave yorgunluğu: Neden karantina sonrası hepimiz böyle yorgunuz?

Aylar boyu beklendi kulüplere dönüş. Ve şimdi, bütün bir geceyi dışarıda geçiremeyecek kadar yorgun musunuz? Megan Townsend, karantina sürecinin enerjimiz üzerindeki etkilerini araştırıyor ve tekrar nasıl dinç oluruz sorusu üzerinde duruyor

  • MEGAN TOWNSEND | MIXMAG TÜRKİYE İÇİN UYARLAYAN: MELİS ÖZEK
  • 22 Şubat 2022

E-posta listemize katılarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.

Çoğunluk gibi sizler de Mart 2020’den bu yana zamanınızı bir zamanlar sahip olduğunuz neşeli hâlinizi düşünerek geçirmiş olabilirsiniz. Kalp çarptıran eski rave videoları, kulüpte arkadaşlarınızla çevrili resimler… Hatta en sevdiğiniz parçaları duyup, onları tekrar en derinden hissederek dinlemek için sızlamış olabilir içiniz. Peki tüm kısıtlamalar hafiflemişken ve tekrar dans pistlerine dönmüşken, neden aniden böyle yorgun hissetmeye başladık?

Londra’dan Amira (29), "İlk gecemi hatırlıyorum. Duygularım körelmiş, bu hissizlik hayal kırıklığına uğratmıştı beni. Şans eseridir derken, ne zaman kulübe gitsem yorgun ve sonra hiç çıkmamak için bahaneler üretirken buldum kendimi. Pandemiden önce sorun olmaz, bütün bir hafta sonunu dışarıda geçirebilirdim. Şimdi, bir gece için bile olsa zor.”

Dinlenme ve rahatlama algısı bir odada kanepe üzerinde uzanmak olan bizler için, şimdi herhangi biri ile göz göze gelmek bile zor oluverdi. Bu aslında oldukça rahatsız edici bir durum.

Ne değişti? Bu bir buçuk yıllık süreç bizleri erken mi yaşlandırdı? Kesinlikle hayır. Daha önümüzde seneler var. Belki de kulüpler artık o kadar da çekici değil mi? Çeşitli kısıtlamalarla bize dayatılan hareketsiz yaşam tarzına çok mu alıştık? En önemlisi, salgın öncesi sahip olduğumuz o dirençli halimize tekrar nasıl sahip olacağız?

King's College London Dijital Ekonomi ve Toplum Bilimleri öğretim görevlisi ve aynı zamanda Dr. Digital Health’in kurucu ismi Dr. Rachael Kent, tüm bunların yaştan bağımsız olduğunu şöyle savunuyor: “Elbette belli bir zaman geçti. Burada en önemlisi yeni ortaya çıkan eve odaklı, dijital rutinler.”

“Karantinadan çıkarken, bir öğrenme sürecine girdik. Tekrar etkileşime geçebilme süreci. Dışarıda artan zamana alışmak ve tekrar dinç hissedebilmek için de zamana ihtiyaç var. Günlük yaşamda zihinsel ve fiziksel sağlık öncelik haline geldi."

“Minimum fiziksel harekete alıştık. Karantinada, sadece market alışverişine ya da yürüyüşe çıkmanın bile ne kadar yorucu geldiğini hatırlıyor olmalısınız. Şimdi amaç, bu yeni normalleşme sürecine adapte olmak. Ev dışında çalışmak, daha çok insan görmek; daha düzenli ve daha sosyal bir hayat.”

“Bizi kaygılandıran, depresyona sokan, motivasyon ve konsantrasyon eksikliğine neden olan küresel ve ulusal bir travma süreci yaşandı. Kendimize karşı nazik olmalı, yeni dinamiklere alışabilmek ve tekrar iyi hissetmek için zaman tanımalıyız.”

Pandemi ile birlikte gelen yorgunluk hissi, kendi Wikipedia sayfası olacak kadar fenomenleşmiş bir durum. Bu durumda, kulüpler açılır açılmaz ata binip yorgunluğumuzu atabileceğimizi düşünmek sanki saflık biraz.

Doğu Londra'da bir barda çalışan Danny (27), karantina sonrası en başta bu yorgunluğu hissetmediğini dile getiriyor. “Arkadaşlarımı görmek beni çok heyecanlandırdı ve bir an için her şey normale dönüyormuş hissi verdi. Sonra yavaşça kendimi tükenmiş hissettim. Artık birkaç kadeh içkinin üstesinden gelebilmek için iki güne ihtiyacım var.”

Bu konu üzerine, New York Syosset Hastanesi göğüs hastalıkları doktoru Dr. Ian H. Newmark, Healthline’la olan bir söyleşisinde “Birçok insanın sosyal hayatı yakalamaya çalışırken kendilerini yorduklarını, ancak ne kadar yorucu olursa olsun hem zihinsel hem de fiziksel açıdan bu gibi aktivitelerin yararlı olduğunu” belirtti.

Rave, aşırı kaçan etkinliklerden. Birçok ülkede bir buçuk yıldan uzun bir süredir yasak olan bu partilere hem zihinlerimizi hem de bedenlerimizi teslim etmek için henüz erken sanırsak.

Sabrina (25), “Haftada bir dışarı çıkıyor, bütün bir hafta sonunu da dışarıda geçiremiyorum. Gerçekten tekrar dışarı çıkmak da gelmiyor içimden. Evde çok daha fazla içiyorum. Para harcamak, kalabalık arasına girmek ve bunlardan zevk alacak kadar genç değilim hissine kapılıyorum.”

Dr. Kent, zihnin birtakım sosyal uyarıcılara karşı körelip, insanlarla karşılaşma senaryolarında endişe ve kaygıya bağlı duygu durum bozukluklarına yol açtığını “İnsanlardan uzak olmaya alıştık. Kalabalıklardan tuttuk kendimizi. Bu nedenle de kaçınılmaz olacak dönüş ve birliktelikleri beklerken, sosyal hayatlarımız doğallığını yitirmiş oldu” sözleriyle ifade ediyor. Sosyal hayata dönüş, kulüplerin yeniden doluyor olması son derece heyecan veriyordu. Bir o kadar da göz korkuttu aslında.

Bu doğallık olmadan gece kulüpleri de pek çekici olmuyor. Sigara içerken birileri ile tanışmaya tereddüt edeceksek, neden uğraşalım? Bunun yerine arkadaşlarımızla evde kalmak daha kolay değil mi?

Emily (25) kulüp gecelerine has bu etkileşimleri özlediğini dile getiriyor, “COVID öncesi birçok insanla tanışırdık. Eğlencesi de bu. Oysa şimdi, kulüpte yabancılarla konuşmak bir garip geliyor.”

Dr. Kent, söz konusu kulüpler olunca tüm bunların aykırı hissediyor olmaktan kaynaklandığını açıklıyor: “Herkesin içerisinde dans etmek, yabancılarla edilen küçük sohbetler, insanlarla yakın temas… Kısaca evden uzak birkaç saat geçirmekten rahatsızız.”

“Bir zamanlar günlük yaşamın bir parçası olan alışkanlıklar yitirildi, beden ve direnç sistemimiz ev dışı iş ve sosyal yaşam dengesini yönetebilmek adına tekrar çalışmaya başladı.”

Bu hayata tekrar tanımlanmak, beklentileri yönetmekten geçiyor. Potansiyel kısıtlamalara takılıyor, benzer hisleri tadamıyor ve tekrar tekrar hayal kırıklığı ile karşılaşıyoruz.

Amira, “Sanırım benim için engel bu. Eğlenmek için kulüplere gitmek çok da güven vermiyor artık. Her an tekrar karantina olabilir.”

Dr. Kent, bizi biz yapanlara kavuşmak için çırpınmadan önce, pandeminin üzerimizde yarattığı etkilerin not edilmesinden yana: “Hepimizin yaşamış olduğu bu kümülatif travma, büyük belirsizlikler ve endişe dönemi, elbet enerjilerimizi ve duygusal direncimizi önemli ölçüde etkiledi. Hiçbirimiz iki sene önce olduğumuz gibi değiliz. Bu dramatik değişimlerin etkileri, dönemin izleri olarak ömür boyu hissedilecek.”

Bizler ne kadar değiştiysek, kulüpler de bir o kadar değişti. Bir zamanlar severek gittiğimiz birçok yer kapanmak zorunda kaldı. Kulüp nüfusu değişti. En az bir kez sahne alan sanatçılar sahneleri terk eder oldu.

COVID-19 Omicron varyantının sonucu vakalardaki keskin artış, katılım oranlarını etkiledi elbet. Kulüplere gitmenin yüzü değişti bir defa. Geçtiğimiz sene sonu raporlanan, %30-50 oranında şaşırtıcı derecede büyük bir düşüş. Endüstrinin kendi içerisinde yaşadığı bu karmaşalar da kulüpleri yorucu buluyor olmamızın bir nedeni olabilir mi?

Sabrina COVID öncesi dışarı çıkma özgürlüğünü özlediğini dile getiriyor: “Endişelenecek konu bol... İlaçlara olan güvenimiz sarsıldı, COVID’e yakalanmaktan ve aile üyelerini tehlikeye atmaktan tabi ki korkuyoruz. Pandemide dışarı çıkmak korkutucu olabiliyor. Birçok şey ters gidebilir ve bu nedenle her çıkışım bir suçluluk artık benim için.”

Politikacılar aksini düşünüyor olsa da normalleşme sürecinde de bir salgın riski hâlâ var. Peki pandemi biraz daha hafiflemiş olunca, hayatın akışına tekrar nasıl döneceğiz? En azından bilim camiasından, vücudumuzu dinlememiz ve sabırlı olmamız gerektiği konusunda fikir birliği var gibi görünüyor.

Bu yılın başlarında, bu konu üzerine BBC’de yaptığı bir açıklamada klinik psikolog Julie Smith, “Her gün tekrarlanan rutinler konfor alanı haline geliyor. Rutine yeni bir eylem eklenince de stres salgılıyor beyin. Eylem eneriye dönüşür. Yeni eylem tekrarlandıkça üretilen enerji de artar. Elbet bu noktaya gelmek oldukça zor olabiliyor. Gece dışarı çıkarken bahaneler üretiyorsanız, çevrenize karşı dürüst olmak da bir destek. Dışarı çıkmak bir endişe ise, arkadaşlarınız yanınızda olacaktır elbet.”

Dr. Kent de bu uyumun tekrarlanabilmesi için sabırlı olmanın önemini vurguluyor: “Kendimize zaman tanımalı, yaşamı beklemeli… Evlerden uzak düzen kurma ve sosyal yaşam tekrar öğrenilmesi gerekenler arasında. Bir diğer önemli konu, karantina sürecinde konfor alanımız olan dijital yaşamlardan yavaşça uzaklaşmak ve yüz yüze etkileşimleri normalleştirebilmek.”

Dr. Kent besleyici teknolojiler ile zihinsel ve/veya fiziksel yorgunluk kaynağı teknolojilerin arasındaki o ince çizgiyi hatırlamamızı önerirken “Bu yeni normalleşme sürecinde, hangi alışkanlıklar sizlere iyi geliyor bir düşünün. Bu alışkanlıklara ayrılan fiziksel zamanı da düzenlemeye çalışın. Elektronik cihazlarınız vazgeçilmezliklerini yitirdi. Ne can simidi ne de arkadaşınız şimdi. Teknoloji ile aranızda bir mesafe olsun, sınırlar tekrar belirlensin. Günün belirli bir saatinden sonra teknolojiden uzak durmak, telefonunuzu başka bir odada tutmak mesela” ifadelerini kullanıyor.

İlave olarak bir Mixmag tavsiyesi! Kulüplere gitmenin birey ve toplum üzerindeki olumlu etkilerini hatırlatın kendinize.

Kulüpler, dış dünyadan kaçabildiğimiz, yeni bağlantılar kurabileceğimiz ve stresten arınabileceğimiz yegâne yerlerden. Bu yılın başlarında Kent Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, partilemenin anlamlı kişisel ve sosyal bağlar kurmamıza yardımcı olduğunu ortaya koymuştu. Bu anlamda kulüpler oldukça önemli yer tutuyor; âşık olabileceğiniz, protesto edebileceğiniz, kendinizle baş başa kalabileceğiniz yerler.

Şimdi, bedeni dinleme ve sabırlı olma zamanı. Pandemi öncesi benliklerimize yeniden kavuşurken, karantinada ortaya çıkan kimliklerimizi kucaklamak için zaman tanımalı, ileride nasıl sürdürülebilir alışkanlıklar ediniriz bunu düşünmeli.

༺༻

Yazı: Megan Townsend
Mixmag Türkiye için uyarlayan:
Melis Özek

#Frekans çalma listemizi Spotify'da takip edin.

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...