Ara Menü
Ana Sayfa En Son Haberler Menü
Yorumlar

2022 müzik NFT’lerinin yılı olacak mı?

Bölüm 2: Müzik NFT piyasasındaki büyüme görsel NFT pazar payına yaklaşmak için çaba harcıyor

  • FURKAN KILIÇASLAN
  • 9 Ocak 2022

E-posta listemize katılarak en güncel içeriklerden ve ayrıcalıklardan haberdar olun.

Geçtiğimiz aylarda yayımladığımız yazımızda NFT’lerin ne olduğunu ve müzik piyasasına nasıl yardımcı olabileceğini incelemiştik. Bu yazımıza geçmeden önce hala göz atmadıysanız ilk yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.

2021 ile beraber günlük hayatımızdaki konulardan biri haline gelen kripto ve NFT, hala teknoloji ve adaptasyon bakımından tazeliğini korusa da her hafta daha fazla sanatçının ve yaratıcının NFT platformlarına katılımıyla göz ardı edilmeyecek bir hızda büyümeye devam ediyor.

Görsel NFT’lerin rekorlar kırdığı bir yılı geride bırakırken müzik NFT’lerinin ve platformlarının da gelişimine tanıklık ettik.

Medya ve teknoloji tarihindeki belki de en ilgi çekici konseptlerinden biri, Marshall McLuhan’ın dediği gibi, "Araç mesajdır (the medium is the message)" teması. Yani, insanların kendilerini ifade etme biçimleri ve buna karşılık, başkalarının bu ifadeyi algılama biçimleri doğrudan bu ifadenin sunulduğu format tarafından şekillendirilir.

İyi ya da kötü bu konsept, ana akım müzik endüstrisinin tanımlanmasında en büyük rolü oynadı. Piyasaya sürülen albümlerin hala tipik olarak 40 ila 50 dakika sürmesinin büyük bir nedeni - stream çağında bile - 12 inç, 33 RPM’lik bir plak kaydının, her bir tarafta yaklaşık 22 dakika veya toplamda 45 dakika kadar müzik sığdırabilmesidir. Benzer şekilde, şarkı yazarları artık şarkılarını Spotify’ın çalma listesi algoritması tarafından önceliklendirilmesi için ona göre aranjelerini yapıyorlar. Bir başka örnek ise TikTok gibi kısa format video platformları için viral olabilecek kesitler üretme çabaları. Tüm bu farklı platformlar veya McLuhan’ın deyimi ile "the medium (araç)", müzik dağıtımındaki en büyük rolü üstleniyor.

Peki aracın mesaj olduğu gerçekten doğruysa, Web3'ün müzikal teması ne olacak? Başka bir deyişle, blockchain teknolojisi ne tür yaratıcı süreçleri benzersiz şekilde teşvik edecek ve etkinleştirecek?

Web3'e özgü yaratıcılığın bugün neye benzediğinin belki de en açık örneği görsel dünyadan geliyor. 2017'deki CryptoKitties ve CryptoPunks’tan 2021'deki Bored Ape Yacht Club ve SquiggleDAO’ya kadar tüm zamanların finansal açıdan en başarılı NFT projelerinin çoğu, ortak bir yaratıcı şablondan türetilmiştir; hepsi, zincirde (blockchain) doğrulanabilen ve paraya çevrilebilen değişen derecelerde nadirlik (scarcity) ile ortak bir görsel kimliği paylaşıyor. Sosyal olarak, insanlar genellikle bu projelere “PFP’ler” (Picture for Proof) veya yeni nesil profil fotoğrafları, NFT’lerin sosyal medyada sergileme kültürüne dayanarak bu satın alımları yapıyorlar. Aslında fiziksel alışverişten bir farkı da yok değil mi? NFT’lerin bu kadar hızlı büyümesinin nedenlerinden biri de insanların psikolojisinde değişmeyen başkalarına gösterme/kanıtlama isteği.

Bu projeler aynı zamanda, her bir varlığı belirli bir sanatçının elle yapması yerine, kısa bir süre içinde çok sayıda görsel varlık oluşturmak için kod odaklı bir yaratma işlemi sunuyor.

Yavaş ama emin adımlarla, müzisyenlerin, müzik ve ses için büyük ölçekli, dağıtılmış yaratıcı süreçleri denemek için Web3 kullanmanın benzer bir zihniyetini benimsediğini görüyoruz. Holly Herndon’ın çığır açan Holly+ ses sentezi projesinden Invocation (Telefon Tel Aviv x EFFIXX) ve Rituals (Justin Boreta x Aaron Penne) gibi tek seferlik üretken görsel-işitsel NFT koleksiyonlarına, 6ix9ine’in TROLLz ve Trippie Redd’in Trippie’si gibi daha standart PFP tipi projeler koda bağlı müzik üretiminde öne çıkan projeler olmuştu.

Bu üretken (generetive)/PFP müzik projelerini özellikle heyecan verici yapan şey, yalnızca fandom ve yaratıcılığın kesiştiği yerlerin sınırlarını zorlama ya da kitle kaynaklı yaratıcılık veya kitlelere dağıtılmış marka değeri etrafında bir araya getirmesinden öte aynı zamanda Web3'ün, aksi takdirde finansal olarak sürdürülebilir olmayacak bu tür yaratıcı projeler etrafında daha dinamik, yenilikçi ve sürdürülebilir iş modellerini kolaylaştırma potansiyeli.

Bu yazının ikinci bölümünde daha derine dalacağımız temel kavramlar yalnızca Web3'e özgü müzik PFP projelerinin şu ana kadar ne çerçevede ilerlediği değil, aynı zamanda bu projelerin ana akım ölçeklenmesinde yaşayabileceği potansiyel zorluklar olacak. Keza müzik NFT’lerinin görsel sanatlar gibi NFT dünyasına adaptasyonu aynı şekilde işlemeyebilir.

Geleneksel müzik endüstrisinin değişmeyen problemlerinden, fikri mülkiyet ve fandom (hayran katılımı) kavramları görsel sanatlardan daha farklı bir perspektif ile ilerliyor.

Üretken/PFP müzik NFT’lerinin çalışması için tüm teknik gereksinimler mevcut olsa da, sosyal, kültürel ve yasal temeller en azından şu an için mevcut değil.

Bununla birlikte, üretken/PFP müzik NFT koleksiyonlarının sosyal ve finansal değerinin, görsel muadilleriyle neredeyse aynı kalıcı başarı düzeyine ulaşmadığı bir yıl geride kaldı. Müziğin başka şekillerde (çoğunlukla tek seferlik NFT drop yoluyla) modern Web3 dalgasından doğrudan yararlansa da müziğin doğası gereği limitli sayıda müzik sahiplenme kavramı örtüşmeyebilir. Yine de müziğin giderek daha görsel bir hale büründüğünü düşünürsek yeni bir akımın da kapılarını aralayabilir.

YARATICI BAĞLAM: “BAHÇIVANLAR” OLARAK ÜRETKEN (GENERETIVE) MÜZİK BESTECİLERİ

Ünlü sanatçı ve yapımcı Brian Eno, 1990'larda, bestecinin müzik üreten bir tür otomat (önceden programlanmış, kendi kendine çalışan sistem) oluşturduğu müzik yaratım konseptli bir sistem tabanını tanımlamak için "generetive music" terimini kullandı.

Bir kompozisyon oluşturmak için doğrudan sesle çalışan kişilerin yerine kendi seslerini üreten yazılımsal bir sistem.

Eno, ilhamını o zamanlar sibernetik, doğrusal olmayan sistemler teorisi ve kaos teorisi de dahil olmak üzere çağdaş bilimsel fikirlerden aldı - en basit ortak anlayış, en basit sistemlerin bile karmaşık davranışlar üretebileceğidir. Doğru ayarlanmış bir dizi kural, derin ve öngörülemeyen yaratıcı potansiyele sahip olabilir.

Buradan yola çıkan Eno, 1970'lerin başında, müzik bestecisi anlayışını bir “mimar”dan “bahçıvan”a dönüştüren radikal bir değişime öncülük yaptı. 2011'de verdiği bir röportajda söylediği gibi bu, “bir sürecin en üstünde duran — mimar konsepti — ve tam olarak nasıl yürütüldüğünü dikte eden birinden, sürecin en altında duran ve sistem tarafından yaratılan tohumları toplayıp — bahçıvan konsepti — bundan bir şeyler üretme noktasına döndü.”

Başka bir deyişle, besteci, bu yeni paradigma altında, bitmiş bir ürün veya hatta net bir talimat dizisi yerine, yalnızca yaratıcılığın bileşenlerini sağlama işini üstlendi.

Daha da önemlisi, üretken müziğin bilgisayar tabanlı olması gerekmemektedir. Eno’nun çığır açan ortam albümü Discreet Music, önceden kaydedilmiş materyallerin sonsuz yeni birleşimlerini oluşturmak için asenkron manyetik bant döngülerini kullanmıştı.

Ancak bilgisayarlar açıkça üretken bir otomasyon tasarlamak için ideal bir ortamdır. Çünkü herhangi bir kodlayıcının size söyleyebileceği gibi, programlamanın meyveleri tamamen soyutlama ile ilgilidir. Müzik yapan bir sistem yaratarak müzik yaratmak da aynı kodlama gibi daha yüksek bir soyutlanma seviyesinde gerçekleşebilir.

Yakın zamanlarda bunun örnekleri daha fazla; Endel, Boomy ve Jean-Michel Jarre’nin EōN uygulaması gibi uygulamalar, üretken ve uyarlanabilir müzik deneyimlerini daha yaygın bir hayran kitlesine getirmeye çalışıyor. Bu tarz girişimler milyonlarca dolarlık fonlar tarafından destekleniyor.

Web3 topluluklarında, “üretken (generetive)” kelimesi, bir blok zincirinde çok sayıda benzersiz nesne yapmak için kod kullanan sanat projelerinde kullanılıyor. “Üretici” bir blok zinciri resminin en basit biçimi, BAYC’de olduğu gibi, farklı özellikleri olan avatarları kod üstünden sistemsel olarak eşleştirip onlardan sanat eserleri üreterek PFP haline gelmesine yardımcı oluyor. Ancak bu durumda bile algoritmaya daha önceden neyi soyutlayacağını kod ile tanımladığınızdan dolayı Eno gibi sanatçıların başlangıçta amaçladığı "üretken" tanımıyla tam olarak eşleşmiyor.

Müzik üretiminin yaratıcı çıktısını daha genel bir kitle için dinlenebilir bir hale getirmekle ilgili zorluklar devam ediyor.

Birincisi, zincir üstü yaratıcı kod bile genellikle zincir dışı kitaplıklar tarafından tarayıcıda oluşturulur (örneğin, Audioglyphs ve Art Blocks) ve bu kitaplıklardan oluşturulan ürünler müzikseverlerin parasını ödemeyi, tüketmeye alışık olduğu yapımların aksine çok ilkel kalıyor.

Bununla birlikte, blockchain ve NFT’ler bağlamında, koleksiyonerler yaratıcıların elle yapmaya vaktinden daha fazla benzersiz ürün istediği sürece bu yaklaşım ile üretimler pazar boşluğunu tamamlamaya itebilir.

Bunun dışında, Web3'ü üretken müzik deneyimlerinin üzerinde potansiyel bir dağıtım katmanı olarak özellikle çekici kılan şey, hem belirli müzikal çıktıları hem de formüllerini toplanabilir hale getirme kapasitesidir.

Birçok projede olduğu gibi hem temel oluşturma mantığı/komut dosyası hem de nihai sonuç, zincir üzerinde depolanır. Bu, genel olarak üretken NFT projeleri etrafındaki koleksiyoncu motivasyonu ile de eşleşen bir kavram.

ÜRETKEN MÜZİK NFT’LERİNİN TEMEL MEKANİĞİ: RARITY, BLIND MINTS AND BURNS

Belirli üretken müzik NFT projelerinin amacı, görsel muadillerinin finansal başarısını yeniden yaratmaksa, görsel PFP projelerinden hangi özelliklerin ve öğelerin müzikal olanlara iyi bir şekilde çevrildiğinin analiz edilmesi doğru olabilir.

Teknik düzeyde, bu genel anlamıyla halihazırda yapılıyor. Örneğin, görsel PFP projelerinde ortak bir unsur, nihai sanat eserlerine dahil edilebilecek farklı görsel veya karakter unsurlarına (ör. giyim, saç rengi) göreceli bir nadirlik düzeyi atamayı içerir. Nadirlik, kripto meraklılarının NFT’lerini birbirine göre karşılaştırma ve fiyatlama konusunda çok önemli bir faktördür ve hatta kripto markalarının NFT koleksiyonları için nadirlik tabloları oluşturmasına yardımcı olan alt bir endüstri bile oluşmuş durumda. Bu nedenle, SoundArts gibi birçok üretken müzik NFT projesi, zaten nadirlik tabanlı bir yaklaşım uygular; bu sayede geliştiriciler, belirli bir müzik NFT koleksiyonu için üretken oluşturma sürecini bilgilendiren her gövdeye bir nadirlik düzeyi atarlar.

Pek çok üretken müzik NFT projesinin görsel dünyadan ödünç aldığı bir başka uygulama unsuru, koleksiyoncuların alacakları NFT’lerin tam kombinasyonunu veya nadirliğini bilmeden satın aldıkları konsept "blind mints"tir.

Örneğin, sanatçı Julian Mudd’ın Muddy koleksiyonu, koleksiyoncuların, her biri şarkının etrafında vokal, akor, dolgu, bas ve perküsyonun olası 10.000 benzersiz türev kombinasyonundan birine sahip olan “Growing Pains” adlı şarkısının etrafında toplam 1.000 üretken NFT üretir. Koleksiyoncu, satın alma işlemini yapana kadar neyi satın aldığını tam bilmemektedir.

Bu konsept bir oyunda ganimet kutusu bulduğunuzda içinden ne çıkacağını bilmemeniz veya daha basit bir kavram ile milli piyango çekilişlerine benzer.

Üretken sesli NFT için temel gövdeler oluşturmak üzere yapımcılarla iş birliği yapan yeni bir proje olan 3Q Collectibles’ın kurucusu Patrick Price (diğer adıyla Patty G), "Mint yaparken ne alacağınızı bilmemenin garip bir heyecanı olduğunu düşünüyorum. Herkes aynı parayı verse de birine çıkan diğerinden daha değerli olabilir. Bu da bizi kumarı sevdiren duyguya itiyor" diyerek konsepti açıklıyor.

Üretken müzik NFT ortamında ortaya çıktığını görmeye başladığımız üçüncü tema ise koleksiyonculara jetonları yakma "burn" (yani onları tamamen ve geri alınamayacak şekilde tedarikten kaldırma) olanağı vererek orijinal varlıkların sıklığını azaltma yöntemi. Böylece ek kıtlık (scarcity) yaratarak orijinal eserin değerini yükseltebiliyorsunuz.

Dijital sanatçı Murat Pak, bir tür performans sanatı eseri olarak, herhangi bir koleksiyoncunun sahip olduğu herhangi bir NFT’yi, Pak’ın kendi NFT koleksiyonları için daha sonra kullanılabilecek olan $ASH jetonunu (token) kazanmak karşılığında yakabileceği özel bir burn.art web sitesini hayata geçirmişti.

Müzik dünyasında, amiral gemisi üretken müzik NFT projesi EulerBeats, ilk projesini 27 adet bire bir genesis “LP” olarak yapılandırdı; her bir genesis LP için, toplam 120 kopya veya “baskı” bir bağlama eğrisinde satıldı. (yani her satışta fiyat otomatik olarak artıyor) Basılı satışların %8'i Genesis LP sahibine, %2'si EulerBeats’e ve kalan 90 ise NFT sahiplerine baskının mevcut değerinin %90'ı karşılığında orijinal baskılarını yakma fırsatı sundu.

SOSYAL, KÜLTÜREL VE YASAL ZORLUKLAR

Yukarıdaki temaların tümü, üretken/PFP müzik NFT projeleri için teknik olarak mümkün olsa da, paradigmanın geniş ölçekte sosyal, kültürel ve yasal olarak düşünülebilir olup olmadığı tamamen başka bir sorudur.

Üretken/PFP müzik NFT koleksiyonları için potansiyel pazarın değerlendirilmesi, yalnızca finansal bir düşünme yapısı ile değil, aynı zamanda psikolojik-felsefik bir düşünme yapısı ile başlar.

İnsanlar neden her şeyden önce müzik dinlemekten ve paylaşmaktan zevk alırlar? Doğası gereği sosyal bir sanat formu olarak müzik, paylaşıldıkça daha fazla değer kazanır. Yani herkes mutlaka benzersiz bir müzik parçasına sahip olmak ister mi, yoksa hepsi toplu olarak aynı şeyi paylaşmak ve deneyimlemek mi ister? Bir düğmeye basarak o müziğin birden fazla farklı versiyonunu seri olarak üretebildiğiniz zaman, bir hayranın müzikle ilişkisi değişir mi? Veya yukarıdan aşağıya markalaşmanın geleneksel kavramları ve dinleyici ile ilişki güçlenir ya da zayıflar mı?

Bununla birlikte, bu topluluk deneyimleri hala büyük ölçüde Web3'te yerel bir sanatçı ve koleksiyoncu tabanı tarafından yine bu taban için oluşturulmaktadır. Kısaca bugün ana akımın ilgisini çeken birçok sanatçı hala Web3 tabanının dışında kalmaktadır.

Üretken/PFP müzik NFT’lerinin ana akım sosyal faydası, çeşitli kültürel ve teknik nedenlerden dolayı hala görsel muadillerinin çok gerisinde kalmaktadır.

Birincisi, müziğe göz atmak görsel sanatlardan daha zordur. Bir şarkıyı dinlerken, belirli bir hayran veya koleksiyoncu yalnızca yüzlerce görsel PFP’yi taramakla kalmaz, aynı koleksiyondaki diğerlerine kıyasla bu görsel varlıkların nadirliğini ve ayırt ediciliğini çok daha hızlı bir şekilde analiz edebilir. Buna karşılık, en azından sıradan tüketiciler için, belirli bir ses dosyasının nadirliğini değerlendirmek (örneğin, farklı kökler arasında küçük farklılıklar çıkarmak) o kadar sezgisel olmayabilir.

Ek olarak, görsel üretici/PFP NFT’leri etrafındaki kültürün büyük bir kısmı, kişinin NFT’sini Twitter, Discord ve diğer sosyal platformlarda, özellikle BAYC ve CryptoPunks gibi insan odaklı koleksiyonlar için bir profil resmi olarak kendi kendine görüntüleme yeteneğidir. Çoğunlukla, hiçbir ana akım sosyal platform, müzik veya sesi PFP’ler için bir format olarak desteklemez.

Bir diğer konu ise müziğin yasal hakları. Görsel PFP dünyası, “remix” kültürünü açık bir şekilde benimsemeseydi, yani NFT sahiplerine token'larını ticarileştirmeleri için en azından bazı ticari haklar vermeseydi, bugün olduğu kadar başarılı olmazdı. Bu dinamiğin en dikkate değer örneklerinden biri, sahiplerin koleksiyondan sahip oldukları NFT’ler üzerinde tam ticari haklara sahip oldukları BAYC topluluğu. Bugünlerde, Universal Music Group’un yepyeni bir süper grubunda; türev fikri mülkiyet girişimlerine olan bu açıklık, BAYC’nin tüm zamanların finansal açıdan en başarılı NFT koleksiyonlarından biri haline gelmesine yardımcı oldu.

Aslında baktığımızda Web3 döneminden önce bile müzik telif hakları ve yasaları şu ana kadar asla yeterli olmadı. Çoğu ülkede, yapay zekayı içeren bir şarkı yazımı veya prodüksiyon sürecinde tam olarak kime atıfta bulunulacak hiçbir yasal standart yoktur. Kullanılan yazılım mı, orijinal gövdenin veya kaynak materyalin insan üreticisi mi yoksa ikisinin bir kombinasyonu mu olmalıdır? AI tarafından oluşturulan bir müzik parçasının arkasındaki “haklı” telif hakkı sahipleri olmalıdır. Özellikle üretken müzik NFT’leri için, belirteçler müzik endüstrisindeki yerleşik yasal karmaşıklıkları ortadan kaldırmak yerine yalnızca güçlendirir.

SONUÇ: YARATICILIK KENDİ KENDİNE BİR ÖDÜLDÜR

Sonuç olarak, çeşitli nedenlerle, üretici müzik NFT’leri etrafındaki tüketici/hayran talebi ve dolayısıyla finansal modeller ve değerlemesi henüz kanıtlanmamıştır. Yine de en azından şimdilik müzik/Web3 ekosisteminin çoğunun, özünde sanatçıların refahı ile altyapı oluşturmakla ilgili olduğu bir zamanda, spekülasyonlara karşı bir kalkan görevi görüyor.

Dolayısıyla herhangi bir finansal spekülasyon beklentisi dışında yaratıcılar ve müzisyenler için yeni türdeki iş modellerini deneyimleyip sonraki akımlar için neler yapılabileceğini düşünmek için uygun bir zaman.

Sanatçının bakış açısına göre, bu, uzun vadede müzik endüstrisinde Web3 için nihai kilit noktası olabilir. Sadece kısa vadeli finansal kazanımlar değil, aynı zamanda blok zincirinin ve merkeziyetçiliğin genel olarak sanat için açtığı daha derin sınırlar hakkında da düşünmek için önemli bir fırsattır. Bu yüzden sadece finansal olarak düşünmek, pastanın üzerindeki kremadır.

༺༻

#Frekans çalma listemizi Spotify'da takip edin.

Furkan Kılıçaslan'ı takip edin.

Sonraki Sayfa
Yükleniyor...
Yükleniyor...